Ombudsmanlık (Mehmet Baydan)

Allah razı olsun, Tayyip’ten bize Avrupa’da olan her şeyi getirdi. Ombudsmanlık da, onlardan biri. Çok zor ombudsman seçmek ama Tayyip bu işin de hakkını verdi. Bir defa ombudsman efendi, devlet bürokrasisinden olacak, sonracıma eğitim hayatı boyunca hep kompozisyon derslerinden on almış olacak, hikaye ve masal yazabilecek derecede edebiyata hakim olacak, hukuk bilgisiyle her şeyin kitabına uyduracak… yani çok maharetli olacak. İşte böyle nitelikli ve devletlü birini bile bulup ombudsman yaptı yüce sultan halifemiz.

Geçen televizyonda izledim, ombudsman efendi hazretlerimiz “Gezi Olayı”yla ilgili raporunu yayınlamış. Bir defa polis, kesinlikle şiddete başvurmamış ama “orantısız güç kullandığı” yönünde de bir kanıt yokmuş. Çünkü bunun için: Metrekareye ve kişi başına düşen gaz miktarının tespit edilmesi gerekiyormuş ama bu yönde herhangi bir resmi veri yokmuş… Bir kısım insanların öldüğü ve organlarını kaybettiği tespit etmiş olsa da, bu polisin hatası değil, eylemcilerin ahmaklığından kaynaklanan bir sorundur. Bir defa eylemciler kafalarını içeri çekmesini bilmedikleri gibi, polis havaya gaz kapsülü veya kurşun sıkarken eylemciler zürafa gibi boyunlarını uzatarak mermileri kafalarında toplamışlardır. Elbette bu yüzden polis ve şefleri suçlanamaz. Hem zaten bu eylemciler meydanlarda meşru hükümeti protesto etmek yerine, sinema ve tiyatroya gitseler, kültürel kalkınmamıza hizmet etmiş olurlardı. Oysa bu kötü niyetli ve nankör geziciler meşru ve yolsuzluklarla kendini nur gibi temizlemiş yüce hükümetimize ve Hz. Tayyip’imize karşı ayaklanmış vatan hainleridir…

Elbette polisin mesleki ve psikolojik eğitimini tavsiye ederken ombudsman hazreti efendimiz eğitime önem verdiği ve her insanın ömür boyu eğitilmesi gerektiği içindir. Elbette bunun hümanist, saygılı, efendi, kibar… Türk polisiyle bir ilgisi yoktur. Bazı ülkelerde şiddet yanlısı ve hatta faşist polisleri görüyorsak da bunun bizim şerefli polisimizle bir ilgisi yoktur. Bazen münferit işkence vakaları olsa da, bu teşkilatı bağlamaz. Zaten böyle polislerin ağzına, en acısından Urfa biberi sürülür ki böylece ömrünce şefkatli polis olur. Bu yöntem çok etkilidir, bilen bilir. Bu biber ağızda yaktığından bin beterini, ertesi gün çıkarken yakar, ya. Bu acı, polisin aklından hiç çıkmaz. Canı işkence çektiğinde, hemen aklına makatındaki acı gelir.

Gördüğümüz gibi ombudsmanlık müessesesi sayesinde, kamunun bütün karmaşık sorunları bile birkaç saatte çözülmüştür. Şu an mecliste de bir kriz var. Daha doğrusu şu Amerika ve Yahudi gavurları ve onların içerdeki uzantıları, Geziciler, cemaat, yargıçlar, solcular falan kafa kafaya verip Hz. Halifemize ve hükümetimize kumpas kurmuşlardır. Zaten daha önceden vikiliks ve snovden gibi şer odakları da, yüce kutsal devletlü ve partisine birtakım çamurlar atmışlardı. Neymiş de yolsuzluk, kayırmacılık, torpil yapıyorlar ve –sümme haşa- rüşvet yiyor, el Kaide’yle falan ilişki şey ediyorlarmış, İsviçre bankalarında hesapları varmış… var oğlu var yani. Zaten tey o zaman, sultan halifemiz bunlar külliyen yalan, valla billa uydurma demişti. Ancak bu şer odakları, şerbet gibi Fetoş Cemaatimizi de zehirleyerek, sultan halifemize komplo ve hatta kumpas kurmuşlardır. Şimdilerde Suriye’deki ESET diktatörüyle bile işbirliği yapıp, hükümete de kastetmişlerdir. Ne kadar nankör insanlar var, bu ayak oyunlarıyla halifemizi devireceklerini zannediyorlar, oysa sandıkta alırlar üçün birini bu deyyuslar!...

Maalesef meclisi ve hükümeti çalışamaz hale getirmişlerdir. Yoksa halife efendimiz, bir yasayla çekerdi bu yargının ipini ama vekillerin de nerede olduğu belli değil. Artık sorun parlamento sorunudur. Öyleyse, birde parlamento ombudsmanı lazım! Bu krizden çıkmayı kendine görev addetmiş olan bizim Devrimci Deniz, görevine başlamış bile! Önce Dosyacı Kemal, ardından Cemil’le görüşmüş “parlamentoyu işleterek, yargı reformunun yapılacağını ve tüm sorunun mecliste çözüleceğini..” ilan etti. Böylece bir de parlamento ombudsmanımız oldu. Çok da hayırlı oldu. Zaten görev adamı dediğin zor zamanlarda belli olur.

Sultan halifemiz, muhtar bile seçilemez derken onun yasaklarını kaldırıp yolunu temizleyen, Devrimci Deniz değil miydi? İnsan bunaldığında denize açılır, deniz rahatlatır insanı… denizin maviliği huzur verir insana… aslında halife efendimiz “beraber yürüdük biz bu yollarda” derken, ne Abdullah’ı, ne Bülent’i ve ne de Cemil’i kastetmektedir. Onun asıl söylemek istediği Deniz’dir. Zaten kaseti de ona Kemal’le Fetoş’un patlattığını söyledi. Yani onlar, eski kader arkadaşları, eski dostlar… “Eski dosttan düşman olmaz.” Elbette bize hayırlı olsun parlamento ombudsmanlığımız demek düşer. Hem halife sultan hazretlerimiz, Deniz’i ömür boyu parlamento ombudsmanı yapacak ve böylece Deniz de ömür boyu parlamentoda kalacaktır. Böylece sevgi, barış, huzur ve özgürlük ebediyen yurdumuzda konaklayacaktır. Demokrasi, ne güzel bir rejim değil mi? Oysa Suriye gibi bazı ülkelerde diktatörlük var, sömürü var, o ülkelerin halklarına acıdığı için sultan halifemiz onları da mutlu etmek istiyor…

Burada bir TIR’ı sorun eden kumpasçılar, şer odakları var. İHH oradaki sefillere sürekli makarna bulgur götürüyor ama bu sağlıksız beslenme iyi değil. Onun için onlara arada silah, mermi götürüyor -ki elbette Hakan’ın bilgisi dahilinde- av mevsimi başlamışken, onlar da arada avlanarak protein de tüketerek, sağlıklı beslensinler… Bunu da yanlış yerlere çekenin tee…

Velhasıl-ı kelam hayırlı olsun, parlamento ombudsmanımız.