Nedir bu Stalin’den çektiğimiz! (Özkan Öztaş)

Aslında yazının başlığı için “Nedir Bu Kürtlerin Stalin’den Çektiği!” cümlesini düşünmüştüm ancak kinayesi dahi katlanılacak denli olmadığı için bu haliyle başlamakta yarar gördüm.

Bu yazının yazılma nedeni geçtiğimiz gün Fırat Haber Ajansı (ANF) haber sitesinde yayınlanan ANJELİKA POBEDONOSTSEVA –KAYA imzalı Stalin Dönemi Tehcir Politikaları yazısıdır. Yazıyı okuyunca üzerine bir şeyler söyleme ihtiyacı duydum bir Kürt olarak... Bir Kürt olarak diyorum çünkü yazının konusu Stalin döneminde Kürtlerin yaşadıkları sıkıntılara dairdi. Ama her şeyden önce “Stalin’i Anlamanın”, emekçi sınıfa ve onu oluşturan halklara karşı doğruda durmak adına bir borç olduğunu düşünerek bir şeyler söylemek gerek o döneme dair diye düşündüm.

Yazarımızın ilk göze çarpan hatası Çarlık Rusya’sı ile 1917 Devrimini tarihin aynı sayfasına yazmasıydı. Bu durum yazının tamamını bir bütün olarak etkiliyor. Sovyetler Birliğini, Çarlık Rusya’sının bir devamı olarak ele alacak olursak, SSCB tarihini kendi içinde hangi kriterlere göre kategorilendireceğimiz sorusu havada kalmış olacaktır.

Ancak “Ezilen uluslar hapishanesi” olan Çarlık Rusya’sı ile ezilen halkların üzerine doğan bir güneş olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin aynı kefede olmadığı özellikle ve özellikle ezilen ulusların nezdinde bu durumun böyle olmadığı aşikardır. Ayrıca sovyetleri, çarlık dönemi Rusya’sına göre ileri bir hamle olarak ele almazsak neyi gericiliğin terazisinde tartacağımız tartışmalı olacaktır ki yazıda da içinden çıkılmaz işlerden birinin nedeni de yine bu oluyor.

Öncelikle yazarımız Sovyetler’in ulus politikalarının ikiye ayrıldığına dair iki saptaması mevcut. Birincisi 1924 sonrası “Lenin’siz, Stalin’li despotik yıllar” diğeri de 1953’ten sonrası. Ancak yazar ikisini de farklı durumlar olarak ele almış. Yani hangisini baz alcağımıza dair bir sunu yok. Kıyas ya da farklılıları da...

Yazar göç dalgalarından biri olan 1. Paylaşım Savaşının sürecine ve Lozan’ın akabinde hemen hemen bugünki şeklini alan Kürtlerin parçalı bütünlüğüne değinirken Sovyetler dönemini aynı tarihin bir parçası olarak sunuyor. Ve Sovyetler dönemindeki Kürt göçlerini 1924’e kadarki bir süreci ile farklı olarak ele alıyor. Gözden kaçmaması gereken hususlardan biri 1917-1924 yılları arasında yani Ekim Devriminden, Lenin’in öldüğü sürece kadarki dönemin en can alıcı özelliklerinden biri olan iç savaş gerçeğidir. Ve bu dönemde karşı devrimcilerin yaşadıkları sıkıntılar aşikardır. Ancak bu toplamın (yani karşı devrimcilerin) içinde Kürtlerin adına rastlamak güçtür ve göç ettirilen topluluklar arasında özellikle Kürtlerin adına rastlamak pek mümkün değildir. Ancak bu sıkıntılı dönemde Kürtlerin de diğer halklar gibi kimi zorlukları yaşadıklarını söylemek sosyalizmin değil, dönemin karşı devrimcilerin hanesine yazılacak bir ayıptır. Bu nedenle 1. Paylaşım savaşı sırasında ve sonrasında Kürtler göç ettirilmekten ziyade yeni oluşan sınırların arasında (SSCB hariç) 4 ülkeye bölünmüşlerdir. Yine XIX yy.’daki isyanların nedeniyle Lübnan’a gönderilen Kürt aşiretleri buna dahil değildir.

Yazar, “1924’e kadar ki süreç Stalin dönemine kıyasla Kürt araştırmaları açısından en iyi dönemlerden biriydi” diye ilave ediyor. Bence bu da sıkıntılı bir yaklaşım çünkü o dönemde(İç savaş yıllarında) Sovyetlerin başını kaldırıp bu tür çalışmalara ağırlık vermesi pek mümkün görünmemektedir. Bu dönemi, daha çok sosyalizmin kuruluş mücadelelerine yoğunlaşan bir dönem olarak ele almak ve ulus çalışmalarını da bu eksende değerlendirmek daha uygun olacaktır.

“1924 sonrası, yani Stalin yılları Kürtler için bir eziyet ve yıkım yılları” olarak olarak karşımıza çıkıyor. Evet Stalin’li yıllar büyük ölçüde eziyet ve yıkım yıllarıdır. 1942 yılı ile başlayan, Faşist Almanya’nın Sovyet halklarının ocaklarına düşürdüğü ateş, yaklaşık 20 milyon Sovyet vatandaşın yaşamını yitirdiği, ancak ne pahasına olursa olsun Faşizme boyun eğdirildiği bir dönem olarak tarihe geçti. Bugün hala insanların ellerinde fotoğraflarıyla sokaklara çıktığı Stalin, o yıllarda anayurt savunması ile Avrupa halklarını bir bir özgürleştirerek faşizmi kendi evinde yenen Sovyet halklarının sözcülüğünü ve öncülüğünü yapmıştır. Dönemin eziyet ve yıkım yılları olarak nitelenmesinin nedeni Stalin’den ziyade Hitler’dir.

Peki Stalin döneminde Kürtlerin durumu o kadar kötü müydü?

Aslına bakarsanız pek de öyle değil.

Kürt tarihinin pek çok ilki Stalin döneminde gerçekleşmiştir. Kendisi de milletler komiseri olan Stalin döneminde Kürtler epey mesafe katetmiştir ulus çalışmalarında.

Kimi örneklerle bunlara kısa kısa değinmeli.

Örneğin Kürtlerin ilk sinema filmi olarak bilinen Zeré 1926 yılında “Stalin kültünün yaratıldığı” yıllarda yapılmıştı. Buna rağmen Stalin’in filmi seyrettiği ve beğendiği iddia edilir.

Yine Kürt tarihinin en uzun soluklu gazetesi olan Reya Teze(Yeni Yol) “Zalim Stalin”li yıllarda 1935 yılında yayına başadı. Kimi yazarlar 1939 yılında kapanan gazatenin nedenini Stalin olarak gösterse de bunun nedeninin 2. Paylaşım Savaşından kaynaklandığı daha gerçekçi durmaktadır. Yine belirtmek gerek ki bu gazete Stalin’li yılların azabından değil, kapitalizmin yarattığı dünyadan dolayı 2000’li yıllarda parasızlık nedeniyle kapanmıştır.

Yine bilinen örnekleri ile Sovyetler Birliğinde Kürt tiyatrosu özellikle 2. Paylaşım Savaşı sırasında Faşizmin Sovyetlerden kovulması yolundaki mücadeleler için oyunlar düzenlemiş ve halkları bu savaşta anayurt savunmasına davet etmiştir.

Aynı zamanda Kürt tarihinin ilk modern mantıktaki batı formatlı romanı Şivana Kurmanca(Kürt Çoban) yine bu dönem de basılmıştır.(1935)

Tüm Kürt illerinde can kulağıyla dinlenen Erivan Radyosunu ne yapacağız?. Kulaklarını radyodan gelen Kürtçe masallara dayamış çocuklar Kürt kelimesi yasak iken Kürtçe şarkılar dinliyorlardı Türkiye’de. Bunları görmezden mi geleceğiz?

Leningrad, KTUV ya da Ermenistan’daki üniversiteler bünyesinde yer alan Kürdoloji çalışmalarından ya da Sovyetler Birliğindeki Komünist Partilerin önemli yerlerine gelen Kürtlerin örneklerine hiç değinmiyorum.

Ama bir örnek var ki bunu değinmeden geçmek istmem. O da Wezire Nadir’dir. Stalin’in yakın korumasıdır Wezire Nadir. Askeri istihbaratta subay olan Nadir, Stalin’e yapılacak olan bir suikastı engelleyip deşifre ederek Stalin’i kurtaran asker olarak tarihe geçmiştir. Yani “Kürtlere top yekün savaş açan” Stalin’in en yakın korumalarından birinin Kürt olması açıklanması zor bir şey olurdu tarihi başka türlü kurgulayacak olsaydık.

Yazar yazının bir yerinde Şey Sait ayaklamasında Sovyetlerin tutumunu eleştirmiştir. Ancak bu isyanın Kürtlerde ulus bilinci açısından önemli bir yere sahip olsa da gerici bir ayaklanma olduğunu söyleyenler yine bu ayaklanmayı sahiplenen Kürt hareketinin kendi kadrolarıdır. Sovyetlerin bu ayaklanmaya mesafeli yaklaşması bu bağlamda tutarlıdır.

Yazar, yazıyı bitirken kendi ifadesiyle Kürtlerin en kötü zamanları yaşadıkları Stalinli yıllarda yapılan radyo, gazete ve diğer çalışmalardan söz ederken sadece kendisiyle çelişmiyor, Stalin’e saldırdan liberal cenahın çelişkisini gün ışığına çıkarmış oluyor aynı zamanda.

Bitirken Sovyetler Birliğinden bir komutanın sözleri gayet anlamlı duruyor konuya ilişkin:

Vatan savunmasında Kürtler diğer halkların kahramanlarından daha büyük kahramanlık yaptı. Cephede yer alan Kürtler, Sovyet vatandaşları ve vatanseverleri gibi davranarak yurtlarını savundular. O savaşta tanıdığım Kürt savaşçılar büyük başarılar sarf ederek yaşadıkları topraklara karşı borçlarını fazlasıyla ödediler” (Mareşal Bagramiyan)

Evet, böyle bakınca tarihte, özellikle de SSCB tarihinde Kürtleri ele almanın iki boyutunun olduğunu görüyoruz. Bence Sosyalizmi ve Stalin’i sahiplenerek ele alınan SSCB’de Kürt tarhi daha gerçekçi duruyor. Kürtlerin anadilinde eğitimler aldığı ve Kürt aydınlanmacılığının önemli bir döneminin yakıtını sağlayan Sovyet sosyalizmini sahiplenmek ile Kürt halkını sahiplenmek arasında açısında büyük bir açı bulunmuyor.

Kullanılan Kaynaklar:

*Dünden Bugüne Kürtler/ Evrensel Yayınları
*Eski Sovyetler Birliğinde Kürtler/Péri Yayınları
*Kürt Sineması: Yurtsuzluk Sınır ve Ölüm/Agora Yayınları
*Yeni ve yakın Çağda Kürt Siyaset Tarihi/Peri Yayınları

[email protected]

Konu İle Alakalı Radyo Programları:
SSCB’de Çıkan ilk Kürtçe gazete:http://haber.sol.org.tr/medya/mezopotamyanin-sesinde-bu-hafta-sscbde-cik...
SSCB’de çekilmiş Kürt tarihinin ilk sinema filmi: http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/mezopotamyanin-sesinde-kurt-sinemas...
SSCB’de çıkan Kürt tarihin ilk romanı: http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/mezopotamyanin-sesinde-kurt-edebiya...
Erivan Radyosu: http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/mezopotamyanin-sesinde-sscb-donemin...
SSCB’de Kürt tiyatrosu: http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/mezopotamyanin-sesinde-sscbdeki-kur...