'Meşru müdafaa sınırları içinde...' (Tevfik Güleryüz)

Bir katil ilk defa serbest bırakılmıyor Türkiye’ de. Devletimizin geleneğinde bu var. Halka karşı işlenen suçları affetmeye dayanamıyor. Baklava çaldığında yattığın kadar banka hortumladığında yatmıyorsun mesela. Katliam sanığı isen vekil, çeteciysen bakan olabiliyorsun. Aynı manzara 25 gündür yeniden ve yeniden yaşanıyor memlekette. 20’ye yakın kişinin kör edildiği, insanların öldürüldüğü, işkence edildiği, sakat bırakıldığı bir ülkede bu suçları işleyenlerin kıyasıya övüldüğünü, korunduğunu görüyoruz.

Ve biz, bu manzaraya her tanık oluşumuzda şaşırıyoruz. Maraş’ta, Çorum’ da, Gazi’ de, Sivas’ta, Roboski’de, Bahçelievler’de katlettiklerinde, katliamcıları affettiklerinde, yargılamadıklarında şaşırdığımız gibi... İnsanız. Devleti, devletin rolünü bilmediğimizden, bu aygıta güven duymamamızdan değil şaşkınlığımız. İnsanız, insanoğlunun binlerce yılda biriktirdiğine inanıyor, insanlığımızı koruduğumuz için şaşırıyoruz.

Yoksa alıyoruz Demirel’i vuruyoruz Çiller’e, tutuyoruz Sivas yangınında bir yobazın sakalından çarpıyoruz Gökçek’e, Roboski’ de emri veren komutanın yıldızlarını tutup asıyoruz o yıldızları Tayyib’in bıyıklarına, netekim bir elinde tuttuğu iple Kenan Evren çıkıyor karşımıza ve boşta kalan eliyle Pennsylvania’yı selamlıyor. Bir bakıyoruz Arınç’ın gözyaşları Ökkeş’in kanlı ellerine dökülüyor. Haluk Kırcı’yı yakaladığımızda ise Ahmet Şahbaz’ı tanıyoruz.

Hep aynı sesi çıkarıyorlar. Aynı sinsilikle yaklaşıp “kurşun atan da yiyen de...” diyorlar. “Bana sağcılar adam öldürüyor...”, “eylemcilerin attığı taşla...”, “kaza sonucu ...” ,“konuşursam...”, “talimatı ben verdim” diyorlar.

Öldürüyorlar.

Gözlerimiz doluyor. Yenik ya da güçsüz hissettiğimizden değil. İnsanız. İnsana inanıyoruz. Bekliyoruz ki bir “adam” çıksın ve herkesin bildiğine uygun davransın. İstiyoruz ki taş atana davranıldığı gibi gaddar değil suçluya davranıldığı gibi adil olunsun. İstiyoruz ki “destan” yazmasın hukuk yapsın. İstiyoruz ki bir “adam” çıksın “benim savcım, hakimim, adaletim” için değil “bizim” için karar alsın. Olmuyor.

Oradan “adam” çıkmıyor. İnsanoğlunun binlerce yılda var ettiği hukuk “...havaya ateş etme sırasında şüphelinin eyleminin meşru müdafa sınırları içinde kalma olasılığının bulunduğu anlaşılmıştır.“ sözlerinin ardından Ethem’in katilini de serbest bırakıyor. Kafasında kask, elinde cop, belinde silah, arkasında diktatör, 4,8 metreden Ethem’i vuran katil... Geçmişte olduğu gibi oluyor her şey. Herkesin gözü önünde... Herkes cinayeti, saatini, yerini, her şeyini biliyor.

Ve sadece katil Ahmet Şahbaz değil tüm azmettiriciler, yalancılar, yalakalar “meşru müdafaa sınırları içinde” bir olasılığa sığınıyorlar. Utanmıyorlar.

Gözlerimiz doluyor. Karanfilin kırmızısında taşıdığımız Abdullah’a, Mehmet’e, Ethem’e ,kaybettiklerimize, olan özlemimizden.

Şimdi bir kez daha ve hep birlikte sokaktayız.

Adalet, eşitlik ve özgürlük arıyoruz.

Bulacağız...