Lübnan'ın dünü bugünü (Rıfat Doğan)

Lübnan, tarihi boyunca iç savaşların, çekişmelerin , emperyalist müdahalelerin bir ülkesi olurken, yaşananlara daha yakın baktığımızda ise bugünle benzer süreçlere tanık oluyoruz.

Son günlerde soL portal'dan takip ettiğim Lübnanla ilgili iki haber (http://haber.sol.org.tr/dunyadan/lubnan-ic-savasin-esiginde-haberi-55072- http://haber.sol.org.tr/dunyadan/lubnanin-ikinci-buyuk-kenti-selefilerin... ) hiç raslantı sayılmayacak, belki de doğrudan Suriye'de yaşanan sürece müdahale amacı taşıyan kimi verileri bize sunuyor. Bu nerden çıktı demeyin. Biraz Lübnan tarihini araştırdığımızda bir şeyin altını mutlaka çizmek gerekiyor. O da Suriye ile Lübnan arasındaki ilişkinin bugüne de yansıyan ilginç tarihi. 1943 yılında Fransa'nın bölgeyi sömürgeleştirmek için Suriye'de ortaya çıkardığı “yapay bölünme” sonucunda “bağımsızlığını” kazanan Lübnan, her ne kadar bağımsız bir ülke olma statüsüne kavuştuysa da bölgenin bugüne kadar en çalkantılı ve en istikrarsız ülkesi oldu. Bunun çeşitli sebepleri vardı. Bağımsızlık sonrası Hirstiyan Marunilerle Müslüman Dürziler arasındaki iç çekişmeler, Arap milliyetçiliğinin etkisiyle ülkede yıllarca sürecek iç savaş ve daha sonrasında Filistin sorunun ortaya çıkmasıyla bölgede kızışacak İsrail-Suriye çatışması gibi etkenler sayılabilir. Bağımsızlık sonrasında toparlanmaya çalışan Lübnan'ın karışık mezhepsel ve toplumsal yapısı buna izin vermeyecek Marunilerle Müslüman burjuvazi arasında iktidar kavgası, daha sonraki siyasi ve ideolojik taraflaşmalar bu iki grubun ülke siyasetindeki çatışmasına sahne oluyordu.

Arap milliyetçiliği ve Suriye
Bölgede artan Arap milliyetçiliği Lübnan'ı taraflaştırmaya zorluyor Suriye'nin desteklediği Arap milliyetçi muhalif güçlerle ABD yanlısı Truman doktrinini destekleyen daha çok Hirstiyan Maruni falanjistler (faşist gruplar) arasında 1958 yılında iç savaş başlıyordu. Tarihi boyunca bağımsız hareket edemeyen Lübnan, iktidarın(Hristiyan Maruni) ABD ve Batı emperyalzmi yanlısı olması nedeniyle Arap milliyetçiliğine uzak duracak diğer tarafta ülke içindeki Suriye faktörü nedeniyle ayın zamanda Arap milliyetçiliğinin önemli bir merkezi olacaktı. İktidar kavgasında Arap milliyetçiliğinin bölgede ideolojik ve siyasi etkisi Suriye üzerinden Lübnan'da etkili oluyor, Lübnan siyastinde Nasırcılık ve Baasçılık baskın bir karakter haline geliyordu. 1958'de Mısır'la birleşen Suriye'nin Birleşik Arap Sosyalist Cumhuriyetini kurması, bununla birlikte bölgede hakim güç olma politikası Lübnan iç savaşının da önemli sebeplerinden biri oldu. Golan tepeleri için İsrail'e karşı verilen mücadele bu dönemde başlayacak, uzun yıllar hatta günümüze kadar sürecek Suriye ile İsrail arasında önemli bir çatışma başlığı olacaktı. Daha sonra göreceğiz İsrail'in Lübnan politikalarının aslında Suriye'ye yönelik hamleler olduğunu.

Filistin Sorunu
Arap millliyetçiliği ve Nasırcılığın güç kayebettiği süreç Lübnan'ı etkileyecek ve bölge açısından bir kriz başlığı olacak Filistin sorunu 1967 Arap-İsrail savaşında Arapların(Mısır-Suriye-Irak) yenilmesiyle yakıcılığını Lübnan'da hissetirecek, 300 bin Filistinli'nin yaşadığı Lübnan FHKC, FKÖ ve El-Fetih gibi örgütlerin merkezi olacaktı. Bu duruma tahamülü olmayan ve Filistin Direnişini kırmak isteyen İsrail'in ABD destekli saldırıları Lübnan ve onunla birlikte Suriye'yi hedef alırken, Suriye'nin Filistin Direnişine sahip çıkması yine Suriye'nin Lübnan'ı korumak için uygulaycağı Filistin politikası bunun için İsrail ile girdiği mücadele ülkeyi bölünmeye götürecekti. Bu süreçte önemli olay ise Mısır'da Nasırcılığın 1967 yenilgisiyle iflas etmesi, Enver Sedat'ın ABD yanlısı tutumu, Sovyetler Birliği'nin bölgeden yavaş yavaş çekilmeye başlaması ve daha sonraki gelişmeler Suriye'yi yalnızlaştıracak, Suriye Lübnan politikasını yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktı. Burda bir ek yapıp şunu belirtmemiz gerekiyor, Lübnan da yaşanan siyasi ve toplumsal olayları anlamak ve değerlendirmek isteyen biri Suriye faktörünü göz önüne almak zorundadır, bir örnek Filistin sorununda en başta İsrail'e karşı Lübnan'ın yanında ve sol örgütlerin yanında yer alan Suriye 1980 sonrası politikasını hızla değiştirecek, yukarıda belirttiğimiz gibi Sovyetlerin çekilmesi ve Nasırcılığın sona ermesi Suriye'nin strateji değiştirerek FKÖ'yü Lübnan'dan tasfiye etmesine neden oluyor, Lübnan solunun çatı örgütü olan ve Filistin direnişini de destekleyen LUH'u yalnızlaştırma politiskası izleyen Suriye Lübnan faşist falanjist ve sağcı örgütleri destekleme kararı alıyordu. İzole olmak istemeyen Baasçı Suriye'nin bu hamleleri Lübnan'ı sağcı örgütlerle bölünmenin eşiğine getiriyor, 1982'de İsrail'in Lübnan'ı işgal etmesi FKÖ gibi sosyalist hareketlerin Lübnan'ı terk etmesiyle sonuçlanırken, emperyalizmin bölgeye yönelik kuşatma projesinin son hamleleri Lübnan'ı ama daha çok Suriye'yi vuruyordu. Bu süreçten sonra ise Suriye'nin Lübnan da etkisi giderek artacak, Lübnan siyasetinde 1970'li yıllarda güçlenen Hizbullah'ın da etkisiyle Suriye bir iç politika faktörü oluyordu.

Suriye Faktörü ve Hizbullah
1943 yılında kazandığı bağımsızlığını koruyamayan Lübnan kimi dönemleri dışarda bıraktığımızda Suriye'nin gölgesi altında yaşamaya devam etti, bunun en iyi örneklerinden birini Suriye'nin Lübnan seçimlerinde kendi başkan adayını seçtirecek güçte olmasıydı. Arap milliyetçiliğinin ve Baasçılığın güçlü kalesi olan Suriye Lübnan içinde de Arabizm ve Baas yanlısı grupları güçlendirecek, ülkede iktidarın en önemli adayı olacaktı, Filistin sorununda yine önemli bir faktör olacak Lübnan adına Suriye söz söyleyecekti. 1970'li yılların sonunda Lübnan'da güçlenen Şii hareket Hizbullah'ın siyasi başlıkları arasında Suriye önemli bir yerde duracaktı. Örneğin bugün Suriye olaylarında Hizbullah'ın Suriye'yi desteklemesi hem emperyalizm hem de Sünni örgütler olan Selefi ve Müslüman Kardeşler açısından bir kriz başlığı teşkil ediyor, çünkü Hizbullah bölgede hem Lübnan açısından önemli bir güç hem de Suriye'ye müdahale açısından ciddi bir engel olarak duruyor. Son yaşanan olaylarda emperyalizm yanlısı ve Beşer Esed yönetimini devirmeye çalışan Özgür Suriye Ordusu'nun iki önemli bileşeni olan ve Suudi-Katar destekli Sünni örgütler Selefiler ve Müslüman Kardeşler'in son günlerde Lübnan'da Hizbullah taraftarlarıyla çatışması bunu çok iyi özetliyor. Bölgenin önemli gücü Hüzbullah'ın tasfiyesi ya da zayıflatılması aynı zamanda Suriye'nin Lübnan'da etkisizleşmesine neden olurken, Suriye'nin bölgede daha fazla yalnızlaştırılması bir adım sonrasında olası İran operasyonu ABD ve bölgedeki Sünni örgütlerin ortak noktalarını oluşturuyor. Bir hatırlatma yapalım ve çok geriye gitmeden söyleyelim yıl 2005 Lübnan büyük bir patlamayla sarsılıyor ve batı yanlısı Başbakan Refik Hariri bir bombalı saldırı sonucu öldürülüyor, Lübnan tarihi buna benzer saldırı, iç savaş olaylarıyla dolu bir ülke, sebepleri var, bunlardan biri dediğimiz gibi Lübnan siyasetinde uzun yıllardır etkisini kaybetmeyen Suriye var. 2005 yılı Lübnan açısından bir kaos halidir İsrail'in planları vardır. Lübnan'da bulunan Golan tepeleri için haklı bir mücadele veren Suriye'nin bölgede özellikle Lübnan'da güçlenmesini istemeyen İsrail, diğer tarafta emperyalizmin bölgede Irak işgaline destek vermeyi reddeden ve Filistin direnişine destek vermeye devam eden ve Lübnan'da askeri varlığı bulunan Suriye yönetimi bunun yanında giderek artan Şii örgüt Hizbullah rahatsızlığı var. Taşları yerli yerine oturtuğumuzda ise Hariri suikastı Lübnan'ın iç savaşa sürükleneceği, daha sonrasında Hizbullah'ın İsrail ve BM tarafından “suçlu” ilan edileceği ve Suriye'nin askerlerini emperyalizmin baskılarıyla çekmek zorunda kaldığı bir süreç yaşanıyordu. Hatırlayan olacaktır ülkedeki iç karışıklığı fırsat bilen İsrail Lübnan'a saldıracak(2006-Türkiye Lübnan'a asker gönderecekti), Hizbullah'ın direnişi sonucunda geri çekilmek zorunda kalacaktı. Bugün bir kez daha Suriye'nin hedef alındığı ve Lübnan'ın dahil edilmeye çalışıldığı bir sürece tanık oluyoruz, sürecin içinde yine Hizbullah'ın Lübnan'da zayıflatılması, diğer tarafta ise Suriye'nin arka bahçesinin düşürülmesi var, dolaysıyla son günlerde Suriye'de bir çıkmazda bulunan emperyalizm yıllardır denediği kartı tekrar cebinden çıkararak Lübnan'da iç savaşı körüklüyor.

Sonuç olarak bugün yaşanan siyasi ve toplumsal sürecin hem benzer olduğunu hem de Lübnan'da son günlerde çıkabilecek bir iç savaş olasılığının Arap Baharı ile başlayan emperyalizmin bölgeye yönelik saldırısından ve Suriye de yaşanan olaylardan azade olmadığını görüyoruz.