İlkeleri ve iddialarıyla sol sosyalizmdir (Uğur Pişmanlık)

Ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel alanda kimi kavramların, bir kimliği oluşturduğunu ya da bir kimliği işaret ettiğini biliyoruz. Tarihsel süreç içerisinde gerçekleşen ekonomik ve toplumsal olaylar ile sınıf mücadelelerine bu açıdan bakıldığında da, birçok kavramın bir duruşu ve kimliği ifade ya da temsil ettiği görülür. Bunlardan biri de sol kavramıdır.

Solun bir siyasi kavram olarak, tarih sahnesine çıktığından bu yana çok uzun bir zaman geçti. Sol, bir kavram olarak ilk çıkışındaki tarifinden daha farklı anlamlar da kazandı. Sol kavramı, siyasette kimi zaman toplumsal barış (konsensus), kimi zaman özerk demokratik üniversite, kimi zaman antiemperyalizm üzerinden gericilerle ortaklaşmayı içerdi. Kimi zaman CHP, SHP ve DSP gibi sosyal demokrat bile olmayı beceremeyen partiler sol olarak tarif edildi. Sol bazen, ulusal sol, milliyetçi sol ve liberal sol adlandırmalar ve figüranlar olarak çıktı karşımıza.

Bazen antiemperyalist gibi göründü ama antikapitalizm ayağı eksikti. Zaman zaman kamucu içeriğinden uzaklaştığı da, devrimci dönüştürücülüğü bir kenara koyduğu da görüldü.

Türkiye’de sol, 1980-12 Eylül sonrası uzunca bir süre marjinal kaldı. Sonraki çıkış sürecinde ise önemli ölçüde bu kavram ve onun ifade ettiği değerler erozyona uğradı, silikleşti.

Herkes soldu. Herkes solcu idi. Herkes solu kendine göre tarif ediyordu, ulusal sol, liberal sol, sosyal demokrat, Demokratik sol...

Aslında sorun, sol kavramının kendisinde değildi. Sorun sol kavramının içeriğinde yüklenen anlamın, isteyenin durduğu yere taşıdığı görüşe göre değiştiriliyor olmasındaydı! Bu nedenle CHP gibi partiler yıllarca sol bir parti gibi algılandı ve algılanması yaratıldı.

Kimileri sol kavramına bir şeyler ekliyor, ya da çıkartıyordu.

Sol böyle tarif edilince, sol kavramı ve tarifi gevşiyor, yayılıyor, ucu bucağı olmayan, sınırsız şekilsiz bir hal alıyor. Böylece solun kapsama alanı genişliyor, ulusal, liberal hatta gericileri ve burjuvaziyi de içine alıyor, kimi başlıklarda ortaklaşılıyordu.

Sol bir kavram bir siyasal tarif ve duruş olarak ortaya çıktığındaki yalın ve ilkeli halinin çok uzağına düştü, kirlendi, kirletildi ve yıprandı.

Her şey sol adına yapılır olmuştu.

Sakıp Sabancı’ya “bende sosyalistim” dedirten şey solun yukarıda vurguladığımız hale getirilmesindendir.

Gerçekte sol, bu derece şekilsiz, içeriksiz ve ilkesiz bir kavram değildi. Olmamalıdır, olmayacaktır...

Sol bir duruşu ifade eder, onu belirleyen, onun sınırlarını, koyan köşe taşlarına sahiptir.

Solun omurgası vardır ve bu omurga üzerinden ete kemiğe bürünür. Solun omurgasını ise ilkeler oluşturur.

Solun dilimizdeki yeri yaşamımızdaki karşılığı ancak ilkelerle bir anlam kazanır. Sol, iddialıdır. Sol ilkelerini bu iddia üzerinden gerçekleştirilir. Ayrıca, solun ilkeleri, onun her türlü yozlaştırılmasına karşı da bir güvencedir.

Sol bu toprakların geleceğidir.

Solu sol yapan onun değerleridir. Bu değerler, bütün bir insanlık tarihinin birikimleri ile oluşmuştur. Sol’un tarihsel birikimi, bilim, felsefe, kültür, sanat, toplum ve siyasete dair sınıfsal bir duruşu ifade eder.

Sol emekten yanadır. Sol’u oluşturan değerler ödenmiş ağır bedeller ile elde edilmiştir. Bu nedenle Sol, yarattığı değer, kavram ve kazanımlar konusunda titizdir. Sol ilkeleri ile soldur.

Çünkü Sol’u bugüne getiren değerler ve ilkeler, onu geleceğe taşıyacak bir mirastır aynı zamanda.

Sol’un yıkıcılığının altında eskinin yerine yeniyi koyma yapıcılığı yatar. Bu nedenle sol, devrimciliktir.

Sol, havada kalan, kulağa hoş gelen bir kavram değil, bir yaşama biçimidir.

Sol yeni insanın, yeni toplumun ve onun dünyasının yaratılmasını işaret eder. Sol ilericidir.

Bu yanıyla sol geçmiş değil, gelecektir.

“Sol’un değerleri... Eşitsizlik, özgürlük ve adalettir. Sol’un eşitliği ortaklıkçılığa uzanır özgürleşmeyi kamu mülkiyetinde arar. Adaletsizliğin temelinde mülk sahibi sınıfları görür... sol aydınlamacıdır. İnsanlığın bütün tarihi boyunca gerici ve karanlık düşüncenin baskısından kurtulmak için verilen bütün mücadeleleri arkasına almıştır.

Sol emekçi insanların vicdanıdır... Sol isyandır... Sol kapitalizmle hesaplaşma, emperyalizmle kavgadır... Sol yalnızca tarihsel misyonunu yerine getirmek için değil, insanca varolabilmek için de örgütlüdür. Sol iktidarı düşünür. Sol sosyalizmdir.” *

Evet sol sosyalizmdir. Solun ilkeleri sosyalist ve komünist kimliğe kapı açıyor. Sol, sosyalist ve komünist kavramları, iktisadi, sosyal, tarihsel ve toplumsal dinamiklerdeki gelişmelerin bir sonucu olarak birbiriyle buluşmuş ve örtüşmüştür. Bu kavramların her biri, bir diğerine işaret eder.

Sol, ilericilik, eşitlik, özgürlük ve aydınlanma gibi tüm insanlık değerleri temsil eden günümüz dünyasının tek siyasal ve ideolojik kavramıdır.

Sonuç olarak, bu kavramlar arasındaki sıkı ve kopmaz olan diyalektik bağlar ile taşıdığı değerler, insanlığın kurtuluş ideolojisini, Marksizm’i ifade eder.

* Sol dergisi, Kemal Okuyan, 1998-İstanbul