Gözetleme Kulesi: Küçük bir 'çoğunluğun' hikayesi (Cüneyt Çakır)

Dipsizgöl, Bolu ile Kastamonu arasındaki bir sırtta bulunan Orman Yangın gözetleme kulesi. Ülkemizde bulunan yaklaşık 800 Yangın gözetleme kulesine göre ''şanslı'' olanlardan bir tanesi. Görece otobana yakın, elektriği bulunmakta. Neden bunları yazıyorum derseniz, oraların maddi altyapısını da anlamanın gerekli olduğunu düşünmekteyim psikolojiyi anlamak için.

Pelin Esmer'in yönetmenliğini yaptığı Gözetleme Kulesi filmi vizyona girdi. Hikaye alışık olmadığımız, daha doğrusu belki farkında dahi olmadığımız orman işçilerinin hayatlarını anlatıyor. Onların zor yaşamlarını, dağların başındaki yalnızlıklarını, sırlarını...

Olgun Şimşek ve Nilay Erdönmez'in canlandırdığı Nihat ve Seher karakterleri, farklı gözüken ama bir o kadar geçmişleri birbirine benzeyen insanlar. Nihat, Dipsiz Göl isimli kulede haberleşme işçisi olarak çalışmaktadır. Nihat yalnız birisi. İnsanlarla kurduğu tek iletişimi, filmde haftada bir olarak anlatılan şehre erzak almaya inmesi ve telsizden sadece seslerini tanıdığı diğer orman işçileri. Nihat'ın bu kadar sessiz ve ''gizemli'' olmasının altında yatan sırrı filmin sonlarına doğru yavaşça öğreniyoruz. Seher, üniversitede edebiyat öğrencisi. Bir otobüs firmasında hosteslik yapmakta, otogarda, kendisine tahsis edilen küçük bir odada yaşamaktadır. Dayısının bilinirliği üzerinden otogarda kendisine iş bulmuş, böylece ailesi ile ''bağlarını''koparmıştır. Onun da bir sırrı vardır, bunu gizlemek için tanıdığı insanlardan uzaklaşmıştır. Seher, filmin ortalarına doğru hamile kalmasına neden olan insanın, aslında ona ''kol kanat geren'' annesinin zengin dayısı olduğunu annesinin yüzüne çarparak seyirciye sunmuştur. Nihat, filmin başında haftada bir indiği erzak alma işlemleri sırasında bindiği otobüsün de hostesi olan Seher ile küçük iletişimler kurmaktadır. Ancak bir gün Seher'in doğum sancıları tutup çocuğu doğurmak zorunda kalmasıyla hayatları kesişmek zorunda kalıyor. Çünkü, Seher bu bebekten nefret ediyor, onu otogar yakınında bir yere bırakarak çareyi kaçmakta buluyor. Olanları gören Nihat, Seher'i hayatının geçtiği gözetleme kulesine götürüp, Seher'in çeşme kenarına bıraktığı bebeği gecenin ıssız karanlığında bulup getirerek bebeğin yaşamasını sağlıyor. Bence hayatlarının kesişmesi tam da bu bebekle oluyor, çünkü zamanında araba sürerken uyuyakaldığı için çocuğu ve eşinin ölümüne neden olması, Nihat'ın vicdanını rahat bırakmıyor. Bir bakıma kendi oğlu ve eşini yeniden buluyor. Filmin sonlarına doğru Nihat'ın Seher ile olan kavgalarında da Nihat'ın suçluluk duygusu ve bundan kurtulma arayışı Seher tarafından yüzüne vuruluyor...

Pelin Esmer'in amacını anlamak kolay gibi gözüküyor: Hayatımızda olağan bir yer kapsayan sıradan insanlar, bu insanların karşılaştıkları ''olağanüstü'' durumlar ve bu durumlara verdikleri tepkiler ve bu verilen tepkiler sonucunda yarattıkları maskeli dünyalar.

Sonuç olarak, film, daha kapsamlı bir eleştiriyi hak ediyor, onu ''sinemadan anlayan'' dostlara bırakıyorum ancak film vesilesi ile tanıdığımız, belki yeniden hatırladığımız insanları anlatmak gereği duyuyorum. Yazının başında bahsettiğim ''maddi altyapı'' üzerinden...

Türkiye'de yaklaşık 800 tane orman gözetleme kulesi bulunmaktadır ve aileleriyle yaklaşık 3000 kişi buralarda yaşamaktadır. Yaz ayları ile beraber en az dört aylığına dağlarda o evlerde yaşamaktadırlar, elektriksiz, hatta susuz. Şehrin kalabalıklığından, modernliğin baskısından , arabaların gürültüsünden sıkıldıkları için oralara çıkmaz insanlar. Düşünsenize belki iki hafta kimseyi görmeme ihtimaliniz var, belki başınıza bir şey gelse hastahaneye yetişememe ihtimaliniz var. Çocuk iseniz oyun oynayacak arkadaş bulma sıkıntınız var. Bu insanlar, ormanları korur, en ufak bir avcıdan da, kaçakçıdan da, zevk uğruna ormanları yakan insanlardan da. Şehirde yaşayan insanlar emekli olunca böyle bir Ege kasabasına yerleşmek ister, orman işçileri insanların içine girmek ister, kalabalığa, gürültüye...

Yeni gelişen teknolojilerle kuleler yavaş yavaş kapatılmakta, kapatılmayan kulelerdeki insanları bilinen tehlike beklemektedir. Hayatımızın her alanına giren taşeronlaştırma. Bu saldırı kuleleri de vurmaktadır. Önceleri herkesin devlet memuru olduğu gözetleme kulesi işçileri de sınıfa yapılan saldırılardan payını almıştır. Günümüzdeki kuleciler daha çok taşeron işçidir.

Oralarda yangınları görmek insanları görmekten daha kolaydır... ''Dipsizgöl dinlemede normal, Bazlamaç dinlemede normal''. Peki insanlar?

Not: Dipsizgöl filmde geçen gözetleme kulesinin ismi, Bazlamaç ise annem ve babamın memuriyetini geçirdiği Balıkesir'deki gözetleme kulesinin ismidir.