Gençlik hareketinin yeni unsuru: LGBT dinamiği (Tunca Özlen)

AKP iktidarının 12 yıldır uyguladığı baskıcı ve gerici politikalardan rahatsızlık duyan tüm kesimlerin ayaklanması olan Gezi Direnişi'ne katılanlara baktığımızda, belirli bir profil hemen dikkatimizi çeker: Kadınlar ve gençler.

Bedenleri, yaşam tarzları ve gelecekleri kontrol altına alınmaya çalışılan bu iki toplumsal kesim den biri olan gençliğin, bu yazıda bir alt kolu olarak inceleyeceğimiz bölümünü LGBT'ler (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) oluşturuyor.

Cinsel kimlikleri yüzünden aşağılanan, horlanan, ayrımcılığa maruz kalan ve hatta fiziksel saldırıların muhatabı olan LGBT'lerin temel sorunlarına ve taleplerine daha yakından bakmakta fayda var.

20 YILLIK MÜCADELEDE YENİ DÖNEM
Burjuva toplumlarına egemen olan toplumsal cinsiyet kalıplarının dışında kalan, yani erkeklere ve kadınlara atfedilen toplumsal rollere uymayan LGBT'ler ülkemizde 20 yıldır görünür olma, sesini duyurabilme ve örgütlenme mücadelesi veriyorlar. İlk örgütlenmeler olarak Ankara'da Kaos GL'yi ve İstanbul'da Lambdaistanbul'u sayabiliriz. Son yıllarda İzmir, Eskişehir, Antalya, Mersin, Adana, Gaziantep, Diyarbakır gibi şehirlerde de LGBT örgütlenmeleri yola koyuldu.

Bu örgütlerin tamamı ‘demokratik kitle örgütü’nden ziyade, ‘sivil toplum kuruluşu’ görüntüsü veriyor. Türkiye’deki LGBT örgütlerinin üye tabanlı olmamalarının ve bu durumun neticesinde çalışmalarını çeşitli fon kaynakları ile yürütmek zorunda kalmalarının nedeni, LGBT’lerin çoğunlukla gizli bir yaşam sürmeleri ve örgütlenmekten uzak durmalarıdır. LGBT hareketi güçlendikçe, bunun sonucu olarak LGBT görünürlüğü yaygınlaşacak, ekonomik bağımsızlığı olan kitle örgütlerinin kurulmaları ve hayatta kalmaları mümkün hale gelecektir.

Kabaca “liberal” olarak tanımlanması mümkün olan, LGBT haklarının verili düzen içinde elde edilmesi için mücadele eden bu yapıların haricinde sosyalist bir perspektifle örgütlenen Gökkuşağının Kızılı (GK) gibi bir örnek de mevcut. GK LGBT sorununa sınıfsal yaklaşıyor, ayrımcılığı üreten üretim ilişkilerinin, kapitalizmin yıkılmadan özgürlüğün ve eşitliğin sağlanamayacağını savunuyor. LGBT hareketindeki liberal tahribatı devrimci girdilerle onarmaya çalışan GK, eylemlere gökkuşağının altın rengin birini, kızılını öne çıkartan bayraklarla ve sosyalizme işaret eden sloganlarla katılıyor. Tüm bu örgütlenmelerin temelde LGBT olmanın hastalık, sapkınlık veya suç olmadığını kamuoyuna anlatmak, LGBT'lerin eşit yurttaşlık haklarını gündeme getirmek ve LGBT görünürlüğünü meşru kılmak için mücadele verdikleri söylenebilir.

LGBT’lerin sorunlarının ve haklarının daha geniş kesimler tarafından tartışılması için her sene düzenlenen bir diğer etkinlik, İstanbul Onur Haftası’dır. ABD'de polislerin 1969 yılında eşcinsel barlarını basmasına tepki olarak ortaya çıkan Stonewall Ayaklanması'nın yıl dönümünde, 2003'ten bu yana İstanbul'da LGBT Onur Haftası düzenleniyor. AKP'nin baskıları arttırmasına paralel olarak her sene katılımın giderek arttığı Onur Yürüyüşü, geçtiğimiz yıl Gezi Direnişi'nin de etkisiyle 50.000 kişiyi bir araya getirdi. Dünyadaki en kitlesel ve politik LGBT yürüyüşlerinden biri olan 2013 Onur Yürüyüşü, LGBT hareketi açısından yeni bir dönemin habercisi oldu.

20 yıldır kimliklerini gizlemeden var olabilmek için mücadele veren LGBT'ler, son yıllarda daha fazla şehirde ve kampüste görünür oluyor, örgütleniyorlar. Gençliğin yoğun olarak devindiği bu mekânlarda sağlanan görünürlük ve verilen mücadele, iki dinamik, gençlik hareketi ve LGBT hareketi arasındaki etkileşimi da arttırdı. Rektörlük izinlerinden bağımsız olarak pek çok üniversitede birbiri ardına LGBT öğrenci toplulukları kuruluyor, LGBT hareketi ile gençlik arasındaki etkileşim artıyor.

YENİ KUŞAK LGBT AKTİVİSTLERİ
Bu etkileşimin bir ürünü olarak karşımıza hem öğrenci gündemine, hem de LGBT'lerin sorunlarına duyarlı bir profil çıkıyor. Ayrımcılığa karşı çıkarken eğitimin özelleştirilmesi karşısında duyarsız kalmıyor, "Eşcinselim kampüsteyim" derken müfredatın gericileştirilmesine boyun eğmiyorlar. Bunların birbirini beslediğinin, gericilik ile ayrımcılığın, piyasacılık ile homofobinin birbirinden ayrı tutulmayacağını görüyorlar.

Ayrımcılık karşıtlığı ile özgürlüğüne düşkün, ucuz iş gücü olmayı kabul etmeyen, "dindar ve kindar bir nesil" olmayı reddeden yeni gençlik profili birbirini tamamlıyor, gençlik hareketi ile LGBT hareketinin gericiliğe karşı mücadelesini ortak bir platformda toplayabiliyor. Genç LGBT’ler mücadelenin sadece ayrımcılığa karşı değil, ayrımcılığı besleyen kapitalist düzene, düzenin yarattığı toplumsal cinsiyet normlarına ve kimlik kalıplarına karşı verilmesi gerektiğinin da bilincindeler.
LGBT’lerin giderek daha görünür ve örgütlü olmaları üniversitelerde de hissediliyor. Son yıllarda daha önce bir öğrenci LGBT örgütlenmesi olmayan kampüslerde pıtrak gibi topluluklar kuruluyor. Rektörlükler tarafından tanınmayan bu topluluklar etkinlikler düzenliyor, film gösterimleri yapıyor, yürüyüşlere katılıyorlar.

GENÇ LGBT’LER AKP REJİMİNE SIĞAR MI?
Kâh çalıştay düzenleyerek, kâh “açılım” yaparak kendi Alevi ve Kürt cemaatini yaratmayı deneyen AKP’nin, siyasal islamla barışık bir LGBT imajı yaratması mümkün değil. Yani “AKP kendi eşcinselini yaratabilir mi’’ sorusunun yanıtı büyük harflerle HAYIR.

Ülkemizde dini ideoloji LGBT varoluşunu içererek asimile etmek pahasına bile olsa, onunla temas etmez. Yani, dinsel referansla tanımlanmış bir LGBT varoluşu kategorik olarak mümkün değildir. Zira dinsel ideolojiye göre eşcinsellik günahtır, sapkınlıktır ve daha önemlisi suçtur. Görüldüğü yerde ezilmelidir. Din, eşcinsellere muhafazakârlığın ve heteroseksüelliğin gereklerini yerine getirmeyi tavsiye edebilir en fazla.

Dinsel ideoloji açılmamayı, gizli kalmayı nasıl özendirebilir? Heteroseksüelliğin doğal, hayatın akışına uygun bir durum olarak resmedilmesi, neslini devam ettirmenin kutsanması, aile kurmanın teşvik edilmesi vs. kısaca “heteroseksizmin” ve burjuva ailesinin dayatılmasıyla bu belirli bir ölçüde başarılabilir. Dolayısıyla AKP’nin LGBT politikası şöyle özetlenebilir: “Gizli olanları muhafazakârlaştır, açık LGBT’leri, LGBT aktivistlerini marjinalleştir”.

SONUÇ YERİNE: BU DAHA BAŞLANGIÇ!
20 yıldır mücadele vermekle birlikte Gezi Direnişi’yle birlikte hiç olmadığı kadar öne çıkan LGBT dinamiği büyük ölçüde öğrenci dinamiği ile çakışıyor. Bu dinamiğin işçi sınıfının farklı kesimlerini (geleceğin işçileri veya işsizleri, okurken bir yandan kısmi hatta tam zamanlı işlerde çalışanlar vs.) oluşturduğunu da eklemek gerek. Dolayısıyla karşımızda genç ve geleceğin emekçileri olarak LGBT’ler duruyor.

AKP’nin uyguladığı baskıcı, gençliği dini kalıplara sığdırmaya çalışan, yaşam tarzlarına müdahale eden politikaları, gençlik hareketi ile LGBT hareketinin belirli gündemlerde ortaklaşmasının imkânlarını gündeme getiriyor. Kâh çalıştay düzenleyerek, kâh “açılım” yaparak kendi farklı toplumsal kesimlerden kendi “cemaatini” yaratmayı deneyen iktidar partisinin, siyasal islamla barışık bir gençlik dinamiği ve LGBT görünürlüğü yaratması mümkün değildir. İktidar cephesinden gelen saldırıların ortak mücadele ile savuşturulması bir yerden sonra kaçınılmaz.

Gezi Direnişi’yle patlak veren ve AKP’den kurtulana kadar farklı biçimler ve gündemler altında devam edecek mücadelenin bir bileşeni olarak LGBT dinamiğinin, kitlesel bir gençlik örgütlenmesi ile bağ kurmasının önünde hiçbir engel yok. Bunun araçlarını yaratmak, birleşik mücadelenin yolunu döşemek için kolları sıvamalıyız. Haziran Direnişi’nin kapsayıcıyı, yaratıcı ve dönüştürücü ruhu, bize tam da ihtiyaç duyduğumuz referansı veriyor.

[email protected]