Faşizm ve Türkiye (Mehmet Ali Malkoç)

Herman taşçıoğlu'nun dediği gibi:

"Yalana yalanla karşılık verdiğinde nefret yine nefretle cevaplanacak."

Bu ifade, faşizmin en önemli besin kaynaklarını tek cümlede açıklamak için yeterlidir: yalan ve nefret

Nefret faşizmin mutlak silahıdır yalan da o silahın mermileri. Yüreğinde bu ikisine de yer bulamayan bir kişinin faşist olması imkansızdır. .Bu önermeden şunu da çıkarabilirsiniz: faşistler yalan ve nefret doludur.

Bugünlerde anadolu semalarında bir hayalet dolaşıyor: faşizm.

Bu hayalet, kendini Türk ve Kürt diye gruplandıran bir takım insanları, yeni bir tarihi rezalete sürüklemek için çalışıyor. Evet, tarihi rezalete!

Çünkü yine bombalar patlayacak, silahlar konuşacak. Yuvalar dağılacak, bebeler ölecek, çocuklar öksüz ve yetim kalacak. Sonra, halkı ayağına giymek için çorap bulamayan iki yeni ulus devlet oluşacak: Türk ve Kürt devletleri. Sonra devlet yönetenleri masalara oturup bir takım şavaş sonu antlaşmalar imzalayacak. Hatta gülümseyerek el sıkışacak ve pozlar verecek ( arkalarında yanki imparatorluğunun başkanı Obama da mevcut bulunacaktır ).

Belki de Türkiye Cumhuriyeti ordusu Kürt'leri telef edecek ve bu konu eski soykırımlar gibi uzun bir süreliğine kapanacak.

Böylece bu faşizm hayaleti yıllardır içinde biriktirdiği kanı, nefreti ve yalanı, Anadolu topraklarına bir kez daha kusmuş olacak.

Faşizmin kullandığı en büyük yalan ( her iki taraf için de ) ırkın dokunulmaz olduğudur: Kürtler için Kürtlüğün, Türkler için Türklüğün. Tarihi zaferlerle gururlanmak, aslında kişilik açlığı içinde olan insanları faşist çatı altında tutmak için kullanılan en önemli palavradır.

Palavradır çünkü hiçbir savaş galibiyeti yoktur ki sonsuza dek barışı, kardeşliği ve adaleti getirsin. Hiç bir savaş yoktur ki insanlar öldürmesin birbirine sevgiyle sarılsın ve dünyayı paylaşmak için değil dünya üzerinde beraber yaşamak için uğraşsın.

Ben hatırlamıyorum!

Üzülüyorum. Bir kez daha tarihi bir rezalet sergilenecek anadolu topraklarında. Küçükken sokaklarda hiçbir ideolojik düşünceye kapılmadan beraber top koşturduğum çocuklarla ellerimi ayıracaklar. Onların da benim de yüreğimizi nefretle doldurmaya çalışacaklar. Çocuklarımıza ilköğretim kitaplarında sözüm ona türk/kürt kahramanlığını anlatacaklar. Daha annesinin elini yeni bırakmış, ilim ve bilim öğrenmek için okula, o titrek yürekleriyle koşturan çocukların, bembeyaz kalplerini faşist naralarla kirletecekler. Bütün bunlar zafer başlığı altında uygulanacak!

Biz, faşist olmadığımız için vatan hayinliğiyle suçlanacağız. Kendi kanunlarıyla bizleri cezalandıracak, faşist diktatörlerini ise halk kahramanı ilan edecekler. Bu tarihi rezalet madalyonlu bir zafer olacak.

Zafer!

Faşizmin zaferi bir başkasının ölümüdür. Oysa ölümün yüzü o kadar soğuktur ki ona yaklaşmadıkça anlayamazsınız.

Yüreğiniz buz keser, kim olduğunuzu unutursunuz.

Faşizm iki kişi arasında başlar. Tamamen bilinçli bir tavırdır. Bu nedenle kortikal melekeleri gelişmemiş hayvanlarda asla faşist dürtüler göremezsiniz. İşte bundan dolayıdır ki insanoğlunun neden kortikal düşünme yeteneğine sahip olduğunu hep merak etmişimdir:

Faşizm için mi?
Bence hayır. Düşünmenin keyfi bir başka olsa gerek...

Mehmet Ali Malkoç
[email protected]