Emek Gençliği ne yapıyor? (Erdem Tüfekçi)

9 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirilen büyük öğrenci mitingi üzerine EMEP’e yakınlığıyla bilinen Evrensel gazetesinde EMEP’e bağlı gençlik örgütü Emek Gençliği’nin bir MYK üyesi imzasıyla “Bu sefer birleşerek böldüler” başlıklı bir yazı yayımlandı. Son yılların en güçlü gençlik buluşmasını “birleşerek böldüler” şeklinde değerlendiren bir yazı neresinden tutulsa elde kalıyor zaten. Ama ben yazıyı değil, yazıdan hareketle biraz Emek Gençliği’ni konuşmak istiyorum.

İlk olarak dile getirmek isterim, Emek Gençliği HDK Gençliği’nin bir parçasıdır. HDK Gençliği’ne yapılan çağrıların bir muhattabıdır ayrıca. HDK Gençliği bildiğim kadarıyla 9 Kasım mitingine çağrılmıştır. Fakat içindeki tüm bileşenlere ayrı ayrı çağrı yapılması gerektiği söylenmiş, toplantılarda HDK Gençliği olarak onlarca kişinin bulunması istenmiştir ve bunu “Emek Gençlikçi” arkadaşlar iyi bilmektedir. Bu söylenenin yapılmaması dışında HDK Gençliği’ne yönelik davet geçerliliğini sürdürmüştür.

Bu yönüyle, hem çağrıyı reddedip hem de “böldüler böldüler!” diye feryat figan etmenin bir geçerliliği yoktur. Eğer illa bizi tek olarak o toplantılara çağırmalıydınız diyorsa Emek Gençliği, o zaman neden tüm okullarda HDK Gençliği olarak çalışma yaptıklarını da açıklamalılardır. Madem öyle neden Emek Gençliği diğer okullarda bu ismin kapsayıcılığına yaslanmakta da, iş bu 4 örgütle merkezi mitinge gelince bu işten caymaktadır? Bana göre Emek Gençliği MYK’sı bunu açıklayamayacaktır.

Siyasal kurnazlık ile eylemin yönüne bir müdahaleyi amaçlayan Emek Gençliği’nin inisiyatif sahibi arkadaşları, bu müdahaleyi beceremeyeceklerini görünce eylemin dışında kalmayı tercih etmişlerdir. Fakat dışında kaldıkları eylem son yılların en büyük öğrenci mitingi olarak tarihe geçmiştir ve tabii ki Emek Gençliği MYK’sının da süreci izlerken tırnakları bir hayli uzamıştır. Şimdi onları yiyorlar!

Bir de gerçekten bu büyük mitingde kapsayıcılığa ilişkin bir problem öne sürülmesi mümkün değildir. Üniversitelerde devrimci mücadele veren herkes bilir, EG’nin projeksiyonunun üzerine oturduğu tek bir şey vardır: tüm bileşenlerin dahil edilmesi. EG üyelerine de bu söylenir ve EG bir eylemi örgütlemek için uğraşmaz, belirli öznelerle görüşüp “temsiliyetini” artırmak ile uğraşır. Ona göre sayı önemli değildir, kapladığı politik alan önemli değildir. Üniversite’nin içinde politik olarak tarif edilerek veya taraflaştırılarak bölünmemesi gereken toplamlar üzerine kurulan temsiliyet önemlidir. E böyle bir şey var mıdır, mümkün müdür? Bilemiyoruz. EG’nin proje geliştiren arkadaşlarının da böyle bir bilgilerinin olduğunu sanmıyoruz. Yalnızca tekrar edilen ve mücadeleyi ikame eden cümlelerdir bunlar.

Bakın bir örnek daha: “Ya şöyle olsaydı: Tüm örgütlere, öğrenci derneklerine vs. bir çağrı yapılsaydı. Ortak talepler etrafında bir eylem örgütleme kararı alınsaydı. Sadece 6 Kasım değil, önce ve sonrasında da çeşitli etkinliklerle YÖK tartışmaya açılsaydı birlikte belirlenen bir tarihte eylem organize edilseydi ve bu eyleme akademisyeni, öğrencileri ve çalışanlarıyla, oda oda, amfi amfi dolaşarak, tartışarak çağrı yapsaydık. 6 Kasımı önümüzdeki mücadelenin stratejisini oturtmanın bir dayanağına çevirebilseydik, işte bu bugünün ihtiyacına cevap veren sermayeye ve onun temsilcisi iktidara geri adım attıran, bir girişim olurdu. İşte o zaman 9 Kasımın başka bir anlamı olurdu.” Evrensel’de yayımlanan yazıdan alıntı yaptım. İşte EG’nin sadece 6 Kasım’a ilişkin değil, tüm bir siyasi mücadeleye ilişkin projeksiyonu budur ve bunu tekrarlayıp durmaktadır.

Evrensel’de çıkan o yazı, EG militanlarını, bu büyük mitingin dışında kalmış olmanın sol mücadele açısından “daha ileri bir konum” olduğuna naif bir ikna çabasıdır ve komiktir. Ancak bu yazının yetmeyeceği çok açıktır. Yazıdan yukarıda alıntıladığım paragrafa aklı başında her insan şöyle der “e yapsaydın o zaman…”. Yapın artık! Bir şeyler yapın da görelim!

Yazıyı bitirirken 9 Kasım’da Ankara sokaklarını gençliğin iradesi ve coşkusuyla buluşturan düzenleyici dört devrimci örgütü kutluyorum. Sokaklarda binlerce genci gören halkımız, umudu görmüştür. Umudun harekete dönüşmesi dileğiyle…