Dereler Akar, Sermaye Bakar (Halil Yeni)

Ülkemizde son dönemde, hidroelektrik santrallerine (HES) dair birçok yazı yazıldı, değerlendirmeler yapıldı. HES’lerin zararları yine birçok kurum ya da kuruluş tarafından çeşitli platform, eylem ve etkinliklerde anlatıldı. Buna sığınarak bu yazıda HES’lerin zararlarından çok HES’lere karşı verilen mücadeleye dair bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum.

Öncelikle şunu bildirmeliyim ki ülkemizde bazı mücadeleler örgütsel gücünün üzerinde etkili olmakta, kamuoyunda ses getirmekte, toplumsal algıda ve eylemsel çıkışlarda bir taraflaşma yaratmaktadır. Örneğin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için verilen mücadele, TEKEL direnişi ve son öğrenci eylemleri, bu eylemleri örgütleyen sendika, parti, kurum ya da kuruluşların örgütsel gücünün üzerinde bir toplumsal güce dönüşmüş çıkışlardır. Bunlara ülke gündeminde olan ve son zamanlarda önemli direniş ve kimi yerlerde kazanımlarla sonuçlanan HES’lere karşı mücadeleyi de eklememiz gerektiği kanısındayım.

İlk süreçleri biraz hatırlarsak ulusal medyanın gündem yapmadığı ve görmezden gelip üzerinden atladığı HES karşıtı mücadeleyi sadece sol medyadan takip edebiliyor, haber alabiliyorduk. İlerleyen süreçte HES karşıtı mücadelenin toplumsallaşması, önemli eylem ve etkinlikler yapılması, ulusal medyanın görmezden gelemeyeceği bir boyut kazanarak ekranlara çevreci eylemler olarak yansıtılmaya çalışılmasına yol açtı.

Peki gerçekten böyle miydi?

HES’lere karşı mücadele sadece çevreci eylemler mi? Yoksa karşısına hükümeti ve onun politikalarını da alan sermaye karşıtı mücadeleler mi ?

Sorunun cevabı HES karşıtı mücadeleye belli anlamda öncülük eden kuruluşlarda.

Gelin birlikte bakalım:

Karadeniz İsyandır Platformu (KİP), KİP insanın yaşamsal ihtiyacı olan su, toprak ve havanın, şirketlerin daha çok kâr e,lde etmeleri uğruna birer enerji politikasına dönüştürülerek metalaştırıldığını bildirmekte santrallerin son taşı yerinden sökülene kadar mücadele vereceklerini amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda şirketlerle asla uzlaşmayacaklarının altını çizmektedir.

Derelerin Kardeşliği Platformu dönem sözcüsü Ömer Şan, TAKA gazetesine vermiş olduğu röportajda platformun neden HES’lere karşı olduğunu açıklarken şunları söylemiştir: “Derelerin Kardeşliği Platformu ve bileşenleri, HES’lere karşıdır! Çünkü HES projeleri, iddia edildiği gibi temiz ve çevreci bir enerji üretim kaynağı değildir! Aksine, doğayı katleden plansız bir kapitalist projenin araçlarıdır. HES’ler, sularımızın, vahşi kapitalizmin emperyalist paylaşım hesaplarında meta olarak kullanılmasının aracıdır. Derelerin Kardeşliği Platformu, tüm canlıların yaşam kaynağı olan suyun, fayda-maliyet analizi çerçevesinde enerji kaynağı ve para kazanma aracı olarak görülmesini reddetmektedir. Bu nedenle su, ticari bir mal değildir.”
http://www.takagazete.com/haber.php?id=45920

Son olarak içinde birçok yapılanmayı barındıran Suyun Ticaretleştirilmesine Hayır Platformu’na bakalım. Platform ‘Biz Kimiz’ sorusuna “Biz, suyun metalaşmasına karşı birlikte mücadele etmeye karar veren ve bu nedenle bir araya gelen demokratik örgütleriz” diye cevap vermektedir.

Birçok kuruluş çevreye verilen zararın önlenmesinin yanına sermayeye karşı mücadeleyi de koymakta ve hedeflerine HES’lerin yapımını üstlenen şirketleri de yerleştirmektedir.

Loç vadisi halkı Orya Enerji-Ümran boru'nun Loç vadisi'nde sürdürdüğü HES katliamına karşı İstanbul'daki şirket önünde günlerce oturma eylemi yapmıştır.

Trabzon Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından SİT alanı ilan edilen Arılı Vadisi'nde, HES yapımı için Rize İdari Mahkemesi'ne yeniden keşif için başvuran Zeki Enerji yetkilileri ve keşif üyeleri, keşif sırasında köylüler tarafından vadiden kovulmuştur.

Yine SİT alanı olan Rize'nin Fındıklı ilçesine bağlı Arılı Piskale Deresi için yapılan bilirkişi toplantısına alınmayan köylüler toplantıyı basmış, köylülerin tepkisi üzerine şirket yetkilileri toplantıdan kaçarak ayrılmıştır.

İyon Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Rize'nin Çayeli İlçesi Senoz Vadisi'nde yapılmak istenen Hidroelektrik Santral için yapılan ÇED toplantısında Senozlu halkı toplantının yasal olmadığını kaydedip şirket yetkililerini konuşturmamıştır.

İncedere Çayı üzerine yapılması planlanan HES Projesinin çevreye ve ilçeye vereceği artı ve eksileri müdürlük yetkilileri tarafından katılımcılara anlatılırken bir süre yetkilileri dinleyen katılımcılar, HES'i yapan özel firma yetkililerine tepki göstermiş HES'i istemediklerini bildirerek toplantıyı yaptırmamıştır.

Listeyi uzatabiliriz. Ama bu kadarı bile HES’lere karşı mücadele veren halkın karşılarına sermayeyi de aldığının örneklerini sunuyor bize.

Peki ya AKP karşıtlığı?
AKP karşıtlığı HES’lere karşı mücadelenin hep bileşkesi oldu. AKP’nin oldukça canını sıkan bu mücadeleye AKP yöneticileri, kendilerine karşı oluşan her toplumsal muhalefete vermiş olduğu tepkileri verdi.

HES'lerle ilgili bir soruyu yanıtlayan Arınç, bazı ideolojik kuruluşların var olduğunu, sayıları az olan bu kuruluşların ne yapılıp yapılmadığına bakmadan bu konularda sadece aktivist eylemlerde bulunduğunu iddia etti.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, HES projelerine ve yerli enerji üretimine karşı çıkanların gösterdiği tepkiyi masum bulmadığını belirterek "Madem karşı çıkıyorsunuz o zaman bu enerjiyi kullanmayın" dedi.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise klasik düzen yaklaşımı ile çevre eylemlerini “dış güçler” in tahrik ettiğini iddia etti.

Başbakan Erdoğan’ın, Taksim’de geçtiğimiz aylarda yaşanan canlı bomba eylemiyle ilgili ilk yorumda saldırının arkasındaki oyunun aktörlerinin, HES karşıtları olduğunu söylemesi hayal gücünün nasıl geniş olabileceğini gösterdi…

Durum buyken ulusal basın bu eylemleri sadece çevreci eylemler olarak değerlendiremez. Bu eylemler çevreci olmakla birlikte AKP’yi ve sermayeyi karşısına alan halkçı ve devrimci eylemlerdir.

Yazımı sonlandırırken sola dair de bir şeyi paylaşmadan geçemeyeceğim. Bir dönemdir Türkiye sol hareketlerinin cepheleşme ihtiyacı gündemde ve bu ihtiyaç farklı düzlemlerde tartışılmaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması durumunda nelerin başarılabileceği ise HES karşıtı mücadelelerde cevaplanmaktadır. Yerelden beslenen ve bölgedeki HES karşıtı tüm siyasi, çevreci ve bölgesel kurum ve kuruluşları ortak bir amaç için yan yana getiren, halktan güç alan, kendi yönetsel meclislerini kuran, eylem ve etkinliklerinde bileşenlerin üzerinde toplumsal bir güç yaratan bu çalışmalar bazı yerlerde olduğu gibi sosyalist sol tarafından içinde yer alınan, öncülük edilen bir çalışmaya kavuşturulmalıdır. Yaratılmak istenen cepheleşmenin neleri başarabileceğinin ufuk açıcı örnekleri buralarda aranmalıdır.

[email protected]