Cumhuriyete sahip çıkıyorum, çünkü marksistim! (Kıvanç Yakut)

1789 Fransız İhtilali ile birlikte Avrupa’da burjuva devrimleri oldu. Hiç şüphesiz ki yaşanan burjuva devrimleri tarihsel bir ilerlemedir ve dünyanın neresinde olursanız olun, eğer ki bir Marksist iseniz bu tarihsel ilerlemeye sahip çıkmak zorundasınız.

Peki, bu tarihsel ilerlemenin sınıfsal boyutu ne şekilde olmuştur biraz bunu irdelememiz gerek…

Marks’ın materyalist tarih anlayışı şehirlerin, teknolojinin, nüfusun ve ticaretin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan çelişkilere vurgu yapar. Zira bu gelişmeler belli bir noktadan sonra üretimin örgütlendiği feodal, toplumsal ve siyasal ilişkileri parçalamıştır. Avrupa feodalizminde lord ve köylü arasındaki ilişki karşılıklı hak ve sorumluluklara dayanıyordu. Zamanla üretici güçlerin gelişmesine engel olan bu feodal ilişkiler, uzun süren siyasal mücadeleler sonunda yerini, kapitalistler ve işçiler arasındaki sözleşmeye dayanan ilişkilere bıraktı. ‘’Sözleşmeye dayalı ilişkilerde kapitalistler, kar hedeflerinin götürdüğü yere gitmekte özgür. İşçiler ise emek güçlerini kapitalistlere satmakta özgürdüler.’’ Şeklinde bir tarihsel gelişme olmuştur.

Bu durum ileriki süreçlerde yerini sınıfsal çelişkilerden kaynaklı iki sınıfın mücadelesine bırakacaktır ama benim asıl vurgu yapmak istediğim nokta bu tarihsel ilerlemeye sahip çıkılması…

Ülkemizde de Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Cumhuriyetin kurulması tarihsel bir ilerleme olarak kabul edilebilir. Öte yandan ülkemizde bu tarihsel ilerlemenin aktörü olan Mustafa Kemal (burjuva devrimcisi olarak) dönemin lideridir. Buraya kadar tamam ama sıkıntıda burada başlamaktadır.

Türkiye’de cumhuriyetin ilerici bir hamle olduğunu, Marksist olduklarını söylemelerine rağmen bu ilerici burjuva devrimi hamlesine sahip çıkmayan ve bunu işçi sınıfı lehine daha da ileriye götürüp sosyalist bir cumhuriyet haline getirmek gibi bir kaygısı olmayan sol var. Bunun yanında Marksist olmanın gereği olan dünyadaki burjuva devrimlerine sahip çıkan bir partiyi Kemalistlik ve hatta faşistlikle suçlayan bir sol var.

Peki, cumhuriyetin bir tarihsel ilerleme olduğunu savunan Türkiye Komünist Partisi yaklaşan cumhuriyetin kuruluş yıldönümü için ne söylemektedir?

TKP öncelikli olarak cumhuriyetin halk için ilerici kazanımlarına sahip çıkmaktadır ve bu konuda hiç tereddüt etmemiştir. İkinci olarak TKP yeniden cumhuriyet, mutlaka sosyalizm sloganını ortaya atmıştır ve TKP kendini sosyalist cumhuriyetin ve Türkiye işçi sınıfının öncüsü olarak tanımlamaktadır. 29 Ekim’de TKP’nin de destek verdiği Kadıköy’de yapılacak mitingi bazı sol gurupların lanse etmeye çalıştığı gibi ulusal bayramı kutlama niteliğinde değil, sosyalist bir cumhuriyetin kurulması gerekliliğini temel alacak bir miting olacaktır.

Peki, TKP sosyalist bir cumhuriyet tahayyülü için neler söylemektedir? Bazı kesimlerin bahsettiği gibi ulusalcı ve Türk esaslı bir cumhuriyet mi? Yoksa Marksizm ve işçi sınıfı esaslı bir cumhuriyet mi? Bence Türkiye solunun ayırt edemediği nokta tam da burası…

Sol içi meseleleri dedikodu haline getirmeye gerek yok onun için konuyu daha önemli bir noktaya çekmek istiyorum. Ülkemizin doğusu yani Kürtler, Aleviler, Araplar… Ve daha sayamadığım bu kozmopolit coğrafya içerisinde kalan onlarca kimlik… Cumhuriyetin sahiplenmediği, yok saydığı, asimile etmeye çalışıp üstüne acımasızca saldırdığı 25 milyonu aşkın bir halk ta ülkemizin doğusunda mevcut. Aslında bunları yapan cumhuriyetten ziyade cumhuriyet üzerinde hâkimiyet kuran egemen sınıflar olarak adlandırılabilir ama konu teorinin çok ötesinde…

Belki bu cumhuriyete sahip çıkmamakta sonuna kadar haklı olan bu halk asıl ilacını bulmaya çalışıyor. Peki, bu ilaç birilerinin yönlendirdiği gibi barış sürecinde mi yoksa sosyalist cumhuriyette mi?

Yıllarca ezilmiş ve hor görülmüş olan halkımız kurtuluşun sosyalizmde yani sosyalist cumhuriyette olduğunu anlayacak ve kendi elleriyle inşa edeceği bu cumhuriyete sahip çıkacaktır. Ve işte o zaman halk devrimci bir güç haline gelecek ve sosyalist cumhuriyet bu topraklarda da hayat bulacaktır!