Biz bunun hesabını sorarız! (Özkan Öztaş)

“Bunun için miydi çekilen onca çile?” edebiyatı yapmayacağım.

Ama sorarlar adama. “Bunun için miydi çekilen onca çile?” diye…

Ne oldu da bir halkın hak arama mücadelesinde sosyalizmin adı geçmez oldu. Adının geçmesi bir yana, sosyalizm demek suç oldu, meseleyi ötelemek oldu. Ne oldu da sözüm ona bir “Kürt Aydını” sosyalizm için kalkıp “bir işçi 300 ruble maaş alırken parti ve işletme yöneticileri on bin ruble alıyorsa o sistemin adı açıktır. O tarihin kara bir sayfasıdır ve özgürlük adına o sistemden öğrenilecek hiçbir şey yoktur.” diye liberal argümanlara sığınabiliyor.

Hem devrimciyim ben, sosyalistim tabi ki, kapitalizme karşıyım diyeceğiz, hem de Özgür Suriye Ordusuyla masaya oturup ittifaklara dair konuşacağız. Sormayacak mı sanıyorsunuz bağrı yanan bir Kürt anası “evlatlarımı, bir ince fidanımı, koyun gibi sıra sıra dizip kafalarına kurşun sıkanlarla mı ekmeğimizi bölüşeceğiz?” diye.

Hem onurlu bir barış, ötesi yalan diyeceğiz hem de bu sorunu çözse çözse AKP çözer, ayrıca çözerse de bölgede ciddi bir güç olur diyeceğiz.

Aklıma Aydın Erdem geliyor benim. Diyarbakır’da Dicle Üniversitesinde okuyan o yiğit Kürt devrimci arkadaşım geliyor. Polis kurşunuyla öldürülen bu genç, polis tutanaklarına “temizlendi piç” diye geçti. Şimdi oturup bu imamın ordusu polislerin “Kürtlerle ezelden kardeşiz artık barış zamanı” demesine mi inanacağız? Peki ya Şerzan Kurt derler adama, Mahsum Karaoğlan’ı, Murat Elibol’u sorarlar. Açıktır ki bölgede yapılacak daha büyük savaşların hazırlığı için bir köşeye konulmak isteniyor “çözmek için” uğraştıkları sorun.

Gelinen noktada bir yandan barış ve kardeşlik derken öte yandan da AKP bu işe merhem olamaz demeye yüzümüz olmayacak öyle mi?

Silahlar sussun, genç bedenler düşmesin toprağa, analar tabutlara değil evlatlarına sarılsın diyeceğiz ama AKP silahların susmasını ABD’nin taşeronluğunu daha rahat yapmak için istiyor diyemeyeceğiz öyle mi?

Birileri Sosyalizm mi kaldı, yıl 2013 artık derken, biz “e doğru tabi artık sosyalizm, devrim, özgürlük ütopya” diyeceğiz öyle mi?

Kimse kusura bakmasın ama benim hala sorulacak hesaplarım var. Yakılan köyümün, kayıp akrabalarımın, göç etmekten yorulmuş anamın gözyaşlarının sorulacak hesabı var!

Aydın Erdem’in Şerzan Kurt’un, dershane parasını ödeyemediği için intihar eden liselinin, inşaattan düşüp ölen işçinin, Antep’te, Tuzla’da, Zonguldak’ta göz göre göre öldürülen işçilerin sorulacak hesabı var. Durun hele bir, daha koyun koyuna yatan Tekel işçilerinin, özelleştirilen fabrikaların görülecek hesabı var!

Diyarbakır Koşuyolu Parkına, bir yemek tenceresinin içinde koyulan patlayıcının, Kürt halkının yaşadığı yoklukla yoksullukla alay edercesine patlatılmasıyla ölen çocukların sorulacak hesabı var!

Van depreminde o minicik elleri üşüyen, yüreğini İstanbul’daki öğrenci abilerinin gönderdiği oyuncak ile ısıtan çocukların sorulacak hesabı var!

Bunların hesabının sormadan şuradan şuraya gitmek olmaz. Bu ülkenin sosyalistleri, devrimcileri var! Tüm bu yaşananların tanığı, sanığı, davalısı, davacısı Türkiye işçi sınıfına omuz vermiş, gerçek kurtuluşu ören, 2013’ün Ömer Aynaları, Hüseyin Cevahirleri Kürt devrimciler, sosyalistler var! Biz Varız!

Kürtlerin usta edebiyatçılarından Şair Molla Abdurrahman’ın dediği gibi: Kürt bir ağaç değildir, ölür ama eğilmez.

[email protected]