Bir şehir biyografisi: Kütahya (Tayfun Doğan)

Yeni Türkiye düzeninden hoşnut değiliz. Fakat bundan hoşnut olanlar da pekâlâ var. Buradan beslenenler buradan koltuk güçlendirenler. Arsa simsarları, vurguncular, gericiler ve yobazlar kol kola girip Yeni Türkiye Düzeninin şarkısını tutturmuşlar. Gericilik Yeni Türkiye düzeninde hem dinci anlamda, hem de ekonomik anlamda gericilik başlığında çok ferah bir nefes almıştır. Gericilik kendisini Yeni Türkiye’de pekâlâ güncelleyebiliyor. Sözüm ona aydınlarımız da türedi Yeni Türkiye Düzeninde. Milliyetçiliğin aptallaştırdığı ya da aptallaşıp milliyetçileşen sosyal demokrasimizde cabası bu Yeni Türkiye düzeninde. Yazının amacı tüm bunlar olurken yaşadığım şehirde gericiliğin nasıl yenilendiğine dair olacak. On yıldır AKP'li yılları yaşıyoruz. Ve ustalıkla yapmaya başladıkları bu yeni dönemlerin de Türkiye halklarına yolsuzluğu, zulmü, biat kültürünü, Boyun Eğmeyi kanıksatmaya çalışıyorlar. Ve bunları yaparken de bizzat toplumdan özneler seçerek yapıyorlar.

Geçtiğimiz Günlerde Kütahya- Tavşanlı’da siyasi parti temsilcileri bir araya geldiler ve Mess Zehirli Atık Bertaraf Tesisi kurulmasına dair bir toplantı düzenlediler. Toplantıda Tavşanlı Belediye Başkanı Mustafa Güler tesislerin kurulması konusunda “Tavşanlı’da MESS ile ilgili konu şu an için net bir olay değil. Yani biz halkın yanındayız, halk gibi düşünüyoruz ifadesi bana ters geliyor. Çünkü halk daha ne düşündüğünü bilmiyor. Çünkü halkın ne düşündüğü konusunun kararını devlet verecek. Raporu onaylayacak olan devlet. Basın yoluyla verilen demeçlerden rahatsızım. Tüm devlet birimleri sonuç itibariyle ortaya konulmuş olan olumlu tablonun yanında yer almak zorunda” şeklinde konuştu. Şu an süreç Tavşanlı Belediyesi, Kütahya İl Çevre ve Sağlık Müdürlüğü ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Atık Yönetim Kurulu arasında ilerliyor. Bu toplantıda daha detaylı bilgi almak isteyenlere ‘Evet sizin böyle bir yasal hakkınız var ama devlet de en iyisini bilir’ diyerek konuyu kapatmaya çalıştılar. Sivil Toplum Kuruluşları hala konu üzerinde bir açıklama yapmadılar. Kanımca bu süreç bu kurumlar arasında ilerletilip ihaleyi bir yandaşa çıkartacaklar. Elbette ki bunu Toplumcu Belediye nidası ile de palazlandıracaklardır. Kanıksatılmaya çalışılan tam da burasıdır. Pespayeliğin güzel göründüğü bir coğrafyada Halka yalan söylemek de meşru oluyor, halkı aptal yerine koymak da. Kütahya’nın yerel gazetelerinde bu olay ballandırılarak anlatılıyor. AKP’nin yerel kökleri olan ve Muhafazakarlığı temsil eden yerel aktörleri, bizzat bu pazarlığın özneleri oluyorlar. Güzelleme işi bizzat onlara düşüyor. Fakat biz biliyoruz Halk düşmanları halk gibi düşünemezler ve yeri geldiğinde Halk kavramından bile nefret duyarlar. Mustafa Güler Halkın Yanındayız demekten rahatsız oluyormuş. Şaşırmadık!

Bir dış politika tahayyülü olan Yeni Osmanlıcılığın yurt içinde de alıcısını bulmak o kadar güç değil. AKP’nin Yeni- Osmanlıcı tutumunu en başta liberaller, bölgede at koşturan emperyalistler ve ülke içinde Osmanlı sevdalıları şapka çıkartarak karşıladılar. Bunları bir araya getiren II. Cumhuriyetin de zeminini oluşturan Gerici, Piyasacı ve Teslimiyetçi paydaşlıklarıdır. II. Cumhuriyet kurulurken ülkede 1923 Cumhuriyetinden kalma bir takım birikim unsurları tasfiye ediliyordu. İşte tam da bunlar tasfiye edilirken Piyasacılık, teslimiyetçilik ve Gericilik olabildiğinden daha fazla şişirilip toplumsal bir karşılık aranıyordu. Bu karşılığı burada da yaratabilmek için bürokratları- yerel figürleri tek elden çalışmaya başladılar. Kütahya Valiliği İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü tarafından kızımın adı “Haymeana” projesi başlattılar ve kızının adını Haymeana koyan ailelere altın ödülü vermeye başladılar. Tayyip Erdoğan’ın daha fazla çocuk mantığına uygun olarak Kütahya Valiliği de üzerine düşeni yapmıştır. Üniversitede ise Prof Dr. Ahmet Karaaslan atandıktan sonra genel tabloya uyum sağlamış ve üniversitemizin nur topu gibi gül kokulu rektörü olmuştur. Abdullah Gül’e borcunu İlahiyat Fakültesini açarak ödemeye çalışmıştır. Ha birde son dönem ODTÜ eylemliliklerinde üniversitemiz resmi bir kınama yayınlamamıştır fakat Gül kokulu rektörümüz görüştüğü Öğrenci Kulüpleri temsilcilerini neden o öğrencileri kınamıyorsunuz diye de kalaylamıştır.

Meslek Örgütleri, Sendikalar ise üzerine yapışan ‘Oblomovluk’ları ile hareket etmeyi bir kural haline getirmişler ve bu tablonun içerisinde sırıtmadan yaşayıp gidiyorlar. Seyitömer Termik Santrali özelleştirildi ve bilindiği gibi Çelikler İnşaat A.Ş’ye peşkeş çekildi. 2012'nin son vurgunu olarak anılan bu özelleştirme en azından Termikte çalışan 3 bin işçiye bu yıl için bir mücadele başlığı koyuyordur. Şubat ayı içerisinde Çelikler A.Ş Termik Santral üzerinde dönüşümlere başlayacak ve işçi çıkartma konusu gündeme gelecektir. Daha şimdiden AKP’li milletvekilleri 4-C güzellemesi ile Kütahya’ya teşrif ediyorlar. Yapılan bu son özelleştirme ile beraber Kütahya’daki Sendika temsilcilerinin dili belli. Uzlaşmacılık!

2013 yılı Kütahyalı özelleştirme mağduru işçiler için, öğrenciler için ve cemaat ile organik bir bağ kurmadığı için baskı gören Akademisyenler için mücadele vereceği bir yıl olacaktır. Ben umutluyum. Kendi halkları ile barışık olmayanlar, halk ile aynı dili konuşamayanlar, padişah özentileri bu tablodan yenilerek ayrılacaklardır.