Aleviler ve olasılıklar (Ümit Çelik)

''Sivas da yaktılar, köyümüzde rahat bırakmadılar... Yetti artık! Sessiz kalmayacağız!''

12 Mart 1995'de Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Gazi Mahallesinde eş zamanlı olarak kahvehaneler kurşunlandı ve alevi dedesi Halil Kaya hayatını kaybetti. Yukarıdaki sözler de kendilerini kurşunlanan kahvelerden dışarı atanlar ve evlerinden çıkıp sokakta toplananlar arasında söylenmişti. Bu sözler aslında senelerdir biriken tepkinin dışa vurumuydu.

Bu olaydan sonra İstanbul'un yoksul alevi mahallelerinde 4 gün sürecek büyük bir isyan patlak verdi. Binlerce kişi sokaklara çıktı, barikatlar kurdu ve şiddetli çatışmalar oldu. Bu direnişin sebebini anlamak için arka planına, özellikle de 12 Eylül sonrasına bakmak gerekir.

İsyanın ana nedenini, 12 Eylül ile birlikte çoğalan eşitsizlikler oluşturmakla birlikte, Alevi toplumsallığının uğradığı saldırılar da bu başkaldırının patlak vermesinde önemli bir yer tutuyordu. Bu yazımda odaklanacağım nokta da burası.

Alevi Köylerine Cami
12 Eylül cuntası darbe ile solun üzerinden silindir gibi geçtikten sonra, sol hareketin yeşermesini ve ayağa kalkıp düzenin karşısına dikilmesini engellemek için, solun kolaylıkla toplumsallaşabildiği bir alanı, Alevileri hedef aldı. 60 ve 70'li yıllarda okumak için köylerinden şehre gelen alevi gençleri, alevi kültürünün sola yatkınlığının da etkisi ile sol hareketlere katılıyorlardı. Aynı şekilde yaşam koşulları nedeniyle köylerinden göçüp şehrin varoşlarına yerleşen aleviler solun bir parçası oluyorlar ve düzeni tehdit ediyorlardı. Bu nedenlerle alevi köylerini sünnileştirip sola yatkınlığını yok etmek isteyen cunta, alevi köylerine camiler yapıp, imamlar atamaya koyuldu.

Zorunlu Din Dersi - İmam Hatip Okulları
Sola karşı dinci gericiliği yükseltme gayesindeki Türkiye burjuvazisi, ilk adımlardan biri olarak din derslerini zorunlu hale getirdi ve imam hatip okullarını yaygınlaştırma yolunu seçti. Gençlere sünni-islam anlayışını dayatan zorunlu din dersi uygulaması en çok alevi toplumsallığını etkiledi. Sosyo-ekonomik konumları nedeniyle Osmanlı’dan bugüne dinci-gericiliğin saldırılarına maruz kalan aleviler, imam hatipler ve zorunlu din dersleri yoluyla yükselen gericiliğe ürkek, tedirgin ama bir o kadar da tepkili yaklaştı.

Sivas Katliamı
Azgınlaşan gericilik 93'ün Temmuz'unda Türkiye'nin aydınlık yüzüne saldırdığında, Madımak Oteli’nde yakılanların büyük çoğunluğunu, Alevi kültürüne katkı koymuş aydınlar oluşturuyordu. Aydınlar, alevi önderlerinden Pir Sultan Abdal'ı anmak için Sivas'taydılar. Gericiler aydınların şahsında aslında Pir Sultan'a, Aleviliğin direngen unsurlarına saldırmışlardı. Sivas sokaklarında sürüklenen Pir Sultan heykelini, aleviler yaşlı gözlerle ve öfke içinde izlemişlerdi.

Gazi ve 1 Mayıs Mahallerinde Alevi yoksullarını sokağa çıkartan, Türkiye'yi kısa süreliğine de olsa sallayan isyan, işte böyle bir arka planın ürünüydü.

Birikmiş olan tepkiler açığa çıktığında, direnişin içinde, Türkiye solundan ağırlıklı yeri tutan devrimci-demokrasi oldu. Ancak ne yazık ki devrimci-demokrasi, tepkiyi yönetemedi ve yaygınlaştıramadı. Emekçi sınıfın ideolojisi olan sosyalizm ile bağı kurulamayan direniş, kaçınılmaz olarak geri düştü ve son buldu. Devrimci-demokrasi açığa çıkmış öfkeyi düzenin bütününe yöneltemedi, ve direniş mahalle karakoluyla mücadele ile sınırlı kaldı. Direnişte ölenlerin sahiplenilmesi merkeze alınarak ve sonrasında direniş güzellemelerinin dışında pek bir şey yapılmayarak önemli bir süreç geçirildi. Bu mücadeleden geriye, direniş ile tepe noktasına ulaşıp sonrasında hızla düşüşe geçen devrimci-demokrasi ve yükseliş hızından hiçbir şey kaybetmeyen gericilik kaldı.

AKP'li Yıllar
AKP kendinden önceki dönemden devraldığı sorunları derinleştirerek büyüttü. Alevilerin eşit yurttaşlık talebine yanıt vermeyen AKP, açılımlarıyla Alevileri kapsamaya (aslında yok etmeye) yöneldi fakat bunu başaramadı. Alevilerin tepki gösterdiği zorunlu din derslerini kaldırmak bir yana, eğitimi bir bütün olarak gericileştirme hamlelerinde bulunan AKP yakın siyasi tarihimizdeki en büyük katliam sayılabilecek Sivas katliamı davasını zaman aşımına uğrattı ki bu alevi toplumsallığı açısından öyle kolay kabul edilir bir durum değildir.

AKP'nin, Suriye müdahalesini de Esad'ın Alevi (Nusayrî) kimliği üzerinden meşrulaştırmaya çalıştığı ortada. Adıyaman ve Gaziantep'de kapıların işaretlenmesi, Malatya'nın Sürgü ilçesinde oruç tutmayan alevi aileye saldırılması, Suriye konusunda yürütülen alevi düşmanlığının vardığı noktayı göstermekte ve bu politika Türkiye gericiliğini cesaretlendirmektedir.

Son dönemde yoğunlaşan Alevi düşmanlığına birde Diyanet’in: '' İbadet yeri yalnız camidir. '' fetvası, Yargıtay’ın bunu destekler nitelikte kararı ve Başbakan’ın ‘ucube’ çıkışı eklendi.

Önümüzdeki ay okullar açılıyor ve eğitimde 4+4+4 uygulamasının gericiliği yakıcı olarak kendini hissettirecek. 4+4+4'ün Alevileri fazlasıyla etkileyeceği ve bugüne kadar biriken tepkileri de artıracağı ortada. Bütün bu saldırıların Alevileri siyasallaştırması ve bir tepkiyi açığa çıkarması kaçınılmaz.

Bu siyasallaşmayı bu kez devrimci-demokrasinin yönlendirme ihtimali ise bulunmuyor. Açığa çıkacak tepkinin bir kaç alevi mahallesinin kalkışmasını çok aşan, geniş bir kesimi siyasallaştıracak bir hareket olması muhtemeldir. Devrimci-demokrasinin örgütlülüğünün ve etki alanının bu hareketi kapsamak için yeterli olmadığıysa ortada.

Alevilerdeki siyasallaşma ve tepkinin AKP'nin gericiliğini karşıya alması kaçınılmazken devrimci-demokrasi, kentsel dönüşüm ve HDK süreci ile birlikte farklı bir noktaya odaklanmaktadır. Bu nedenle iki hareketin kesişme olanağı da bulunmuyor.

Sonuç olarak 12 Eylül'den beri Alevilerin biriktirdiği tepki küçük çaplı olarak 1995'de İstanbul varoşlarında açığa çıktı ve bu tepkiyi yönlendiren devrimci-demokrasi oldu. Ancak alevilerin biriktirdiği tepki AKP İktidarı ile birlikte hızla çoğaldı ve son dönemde oldukça yoğunlaştı. Bu durum ‘kurtarılmış bölgelerin’ çok ötesinde bir siyasallaşmayı olası kılmaktadır. Olası olmayan ise dümende bu seferde devrimci-demokrasinin olmasıdır. (Peki devrimci-demokrasi değilse kim (kimler) olası ? Bu sorunun cevabı ise bir sonraki yazının konusu olacak.)