AKP'nin nes(l)i var, ilericilerin sesi var

Bu düzen bir garez düzeni halini almaktadır ve Türkiye’deki ilerici kesimin olacaklar karşısında bir zincir oluşturması gerekir.

Yaşar Çukurova

Türkiye’de gericileşme süreci her geçen gün bir mevzi daha elde ediyor. Çok gerilerde türban tartışmasını aşıp şu anki noktada ilkokul çocuklarına bile türban giydirilmesine kadar gelindi. Elde edilen bu mevzilerin amacı AKP’nin kindar ve dindar nesil yetiştirme arayışına ilişkindir.

Türkiye’de II. Cumhuriyet her açıdan bir ‘reform’ içermektedir. Fakat bir düzenin ‘tam’ bir yerleşiklik kazanması için öncelikle mevcut altyapı ve üstyapı kurumlarını oluşturan beşeri faktörlerin o düzeni içselleştirmesi gerekmektedir. İçselleştirmeyen kesimler sakal misali görülüp, kesilip, yerine daha gür ve düzgününün çıkması beklenir.

Devrim üretim araçlarının ve iktidarın sahipliğinin toplumsal sınıflar açısından el değiştirmesidir ve her devrim kendi ‘yeni insan’ını, neslini yaratma yolunda adımlar atar ve bu adımların atılması devrimin yerleşiklik kazanması için zorunludur.

AKP’nin II.Cumhuriyeti ise ne bir devrim ne de karşı-devrimdir. Çünkü sınıf değil ‘resmi ideoloji’ ya da burjuva sınıfının çıkarlarının içerideki ve dışarıdaki temsilcisinin ‘ideolojik’ yapısı değişmiştir. Bu ideolojik değişikliğe, aşikar ki, emperyalizm ihtiyaç duymuştur ve görünen o ki bu ihtiyacın sebeplerinin en büyüğü Ortadoğu’da dikiş tutturabilme arayışıdır.

Peki ya Türkiye burjuva sınıfı? Onun bu değişiklikte rolü nedir? Bundan ne gibi karlar elde etmektedir?

Herhangi bir kapitalist ülkenin burjuva sınıfının şu anki konjonktürde ekonomik açıdan başat amacı olan karını maksimize etmesi, en azından piyasada ayakta durabilmesi için dış ticari ilişkilerinin yelpazesini geliştirmesi gerekmektedir. Bu yelpaze bir yerden sonra inanca, kültüre, milli duygulara bakmaz. Bu tip düşünceler ancak emekçi halkın narkozu olarak kullanılır. Burada yelpazenin daha iyi sallanması için alandaki pürüzlerin süpürülmesi gerekmektedir. AKP bu noktada içte kapitalizmin, dışta emperyalizmin süpürgesidir. Bu süpürgenin içerdeki süpürme faaliyeti de işte şu dindar-kindar nesil yaratma çabasıdır. AKP bir devrim ya da karşı-devrim partisi değildir fakat AKP bir reform veya ‘karşı-reform’ partisidir. Türkiye kapitalizminin formunu değiştirmektedir, Türkiye’deki sınıf ilişkilerini değil. Bu reformun da ete kemiğe bürünmesi ancak dindar-kindar nesil tiplemesi ile olacaktır. Bu tipleme aynı zamanda Weberyen anlamda bir ideal tiptir. Yani fikri, ilk akla gelen, ideler dünyasında bulunan, özenilmeyen, ona ulaşmak için çaba gösterilmeyen bir tip. İşte AKP’nin ideal tipi yaratma projesi tamamlandığında ideler dünyasındaki tipleme reel dünyada da yerini bulmuş ve reform/karşı-reform tamamlanmış olacaktır.

AKP’nin bu çabaları I. Cumhuriyet’in bulanık bir şekilde ifade ettiği ‘muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak’ söylemi ile aynı gerçekliği taşımaktadır. Çünkü burjuva devrimleri veya kapitalist düzen doğası gereği yani kendi içinde barındırdığı sınıf çelişkileri, bu çelişkilerin uzlaşamamazlığı dolayısıyla yarım yamalak olmaya mahkumdur, tam oturamazlar. AKP’nin kindar-dindar nesil yaratma çabalarının başat amacı işte bu sınıf çelişkilerini din paydasında ortadan kaldırmaya çalışmaktır.

AKP’nin tüm hareketlerini/hamlelerini bu çabanın sebebi olarak görmek ya da göstermek niyetinde değilim elbet ama önünde aşması gereken eşiklerin en büyüklerinden biri budur.

Bugün AKP iktidarı Ortadoğu’da bir prestij kaybetmektedir ve bu prestijini sağlama almak için NATO abisinden yardım istemektedir. Suriye’ye müdahale olursa şayet AKP Ortadoğu ülkelerine rahatlıkla ‘ben olmasam müdahale etmeyeceklerdi’ diyebilecek ve bu ‘ben olmasam’lardan rant sağlamaya çalışacaktır. Fakat içte yapabildiği gibi dışta bir yaptım olduculukla hareket edememektedir zira emperyalizmin daha farklı çıkarları da vardır. Emperyalizmden her kriz anında savaş beklemek saflık olur çünkü bir yerden sonra savaş onların da işine gelmemektedir ve muhaliflerin silahlandırılması yolu ile Esad’ı devirmek, hiç olmadı Esad’a Annan Planı gibi planları kabul ettirmek daha cazip gelmektedir çünkü emperyalizm de olsa, savaşlarda öyle ya da böyle işgücü kaybetmektedir ve Suriye’ye müdahale başlığında başka ülkeler tarafından askeri olarak sıkıştırılacağından çekinmekte bu askeri sıkıştırmalar sonucu çıkacak büyük bir savaşta ekonomik çıkarlarının altüst olma ihtimalinden korkmaktadır. Hele ki 2008 krizinin en büyük sebebi yatırımsızlıkken… İşte AKP olası bir savaşmamazlık durumunda bu kindar-dindar nesli ile yeni bir prestij kazanma kanalı açmayı düşünmektedir Ortadoğu nezdinde.

AKP’nin bu konuda karşılaştığı direnç odakları canını çok sıkmaktadır. Çünkü nesil yaratmanın öyle kolay bir uğraş olmadığı onlar açısından da aşikardır ve bu süreçte canı sıkılan Leviathan kendini yaratanları da yani kendine oy ile destek verenleri de, cemaatleri de, liboşlarını da yiyebilir. Bu düzen bir garez düzeni halini almaktadır ve Türkiye’deki ilerici kesimin olacaklar karşısında bir zincir oluşturması gerekir. Çünkü ufukta görünen bu sefer küçük beyaz bir duman ya da tazyikli su değildir.