Afrika ve AKP: Bu iş neyin nesi? (M. Deniz Schulze)

Türkiye 6-11 Ocak tarihleri arasında Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika turuna tanık oldu. Ancak bu tanıklık 3 PKK’li kadının Paris’te öldürülmesi nedeniyle yeterince dikkate alınamadı. Amacım Türkiye’nin Fransa’yla yaptığı “terörle mücadelede işbirliği” anlaşmalarına veya Türkiye’nin Kürt sorununda “silahların susması”na bile varamayan çözümsüzlüğüne değinmek değil. Türkiye’nin iç politikada yaşanan sıkışmaları artık yapısal bir özellik kazanmışken çözümün dış politikadaki gelişmelerde aranmasının düzen açısından haklı gerekçeleri var. Bu gerekçelere ayrıntılı olarak yaklaşmak için bir adım daha atmak gerekiyor.

Sermaye birikimini dışsallaştırmış bir kapitalizmin yerel dinamikleri olabildiğince baskı altında tutarak finansal kaynaklarını daha çok dışarı bağımlı hale getirmesi AKP Türkiye’sinin değil, 21. Yüzyıl’ın Türkiye burjuvazisinin ihtiyacıdır. Bu yüzden örneğin Türkiye’de burjuvazin “Arap Baharı”na dönük eleştirileri, beklenti düzeylerine ilişkindi.

Bu beklenti tek bir dış politika çizgisi ve yalnız Türkiye burjuvazisinin ihtiyaçları doğrultusunda değil emperyalizmin çok yönlü planlarına kendini konsolide eden bir yönde ilerlemektedir.

AKP, Türkiye ekonomisindeki yükselen enerji taleplerinin yaratabileceği yeni daralmaları “çok yönlü dış politika vizyonu” ile aşmak için yüzünü 2013 yılının başında dış politikada “rota değişikliği” olarak da adlandırılan bir sürece çevirdi. Bu sürecin tasarımı, AKP’nin Ortadoğu’ya yönelik yaklaşımlarına alternatif olma niteliği taşımamakla birlikte yine bu bölgeye yönelik tutumlarda düşen “Yeni Osmanlıcılık” nabzını diri tutmaya dönük bir içerik olma amacındadır.

Küresel kriz, pazar daraltır ama bir yönüyle de pazar açtırır ve yine kriz kapitalizmin doğasında olduğundan devrimci bir siyasal krize dönüşmediği sürece burjuva iktidarını sağlamlaştırır. Zafer Çağlayan, sermayenin Avrupa’da daralan pazar ihtiyacına Afrika ihracatı ile cevap vermesi Türkiye kapitalizminin temsilcilerinin bu tarihsel deneyimden hareket ettiğini gösteriyor

Aktif, çok yönlü, etkin vs. politika anlayışının sebepleri yukarıda ve daha önceki başka yazılarda ele alındı. Burada sorulması gereken, AKP’nin neden böyle bir yönelime girdiğidir. Bununla beraber “AKP dış politikada örneğin Ortadoğu’daki misyonlarını erteliyor olabilir mi?” sorusudur.

Aslına bakılırsa AKP’nin bölgeye ilişkin yaptıklarını küçümsemek süreci tam anlamıyla yanlış okumak olur. Buna rağmen AKP’nin Arap ülkeleri içerisindeki prestiji açık ki düşmektedir.

2012 içinde Ortadoğu’da 16 ülkede yapılan araştırmalara göre bu ülke halklarına “ülkelerini ilgilendiren en önemli konu” sorulduğunda ekonomik sorunlara işaret edilmesi tesadüf değildir. Üstelik bu sorun önceki yıla göre %21’den %26’ya çıkmıştır. “Batının varlığı/tehdidi” ikinci, “İsrail-Filistin sorunu” üçüncü sırada yer almaktadır. AKP’nin Ortadoğu’da bu sorunlara cevap verecek tek bir “proje”si dahi yoktur. (1) Bu yüzden ilerleyen süreçlerde daralan Arap pazarlarının etkisinin hafifletilmesi için Afrika vurgusunun çoğaltılması AKP’nin dış vizyonuna uzak bir ihtimal değildir.

10 yılık iktidar sürecinde Ortadoğu’ya yönelik elle tutulur tek sonuç AKP’nin siyasi açıdan geçici olmaya mahkum bir çıkış yakalamış olmasıdır. Ama örneğin enerji politikaları ve hegemonya ilişkileri hesaba katıldığında bu çıkışın zayıflığı ortaya çıkmıştır.

Alternatifsizlik kendini gizleyememiştir. 2023 ‘de “milli enerji” üretimi hedefinden bahseden bu parti, Ortadoğu’da enerji politikaları alanında kayda değer bir sonuç çıkartamamış, Afrika’ya da “Yeni Osmanlı” idealini taşımaya kalkmıştır. Üstelik bu çıkış öyle abartılmıştır ki Fransa’nın Mali saldırısı bile “Yeni Osmanlı”nın Afrika politikasına karşı yapıldığı söylenebilmiştir!(2)

Emperyalizmle bütünleşmiş bir partinin plan ve programlarını Ortadoğu politikalarından saptırması veya bölgeye ilişkin “proje”lerinden vazgeçmesi mümkün değildir. Ancak Yeni Osmanlı müsveddesi politikaların salınmalı bir karakter taşıması da kaçınılmazdır.(3) Bangladeş’ten, Irak’a oradan da Suriye’ye uzanan bir “derinlik” politikası bu anlayışın karakterini göstermektedir. . Bu yüzden eklemek gerekiyor “Türkiye’nin dış politikası sapmıyor, sermayenin beklentilerine cevap verecek yönelimlere giriyor”.

Kaynaklar:
1- www.tesev.org.tr/.../OD_Turkiye_Algisi_2011.pdf)
2-http://www.usgam.com/tr/index.php?l=800&cid=1717&bolge=14&konu=
3- “AKP’nin dış politika plan ve aksiyonlarında görülen salınma, aslında ABD’nin özellikle bölgeye yönelik politikalarının da salınmalı nitelik taşımasının sonucudur.”- Metin Çulhaoğlu- AKP’nin Dış Politika Çizgisine Kısa Bir Bakış-İkinci Cumhuriyet’in Düzeni, Yazılama Yayınevi, 1. Baskı, Ekim 2012, s103