12 Eylül'de oylarımız 'HAYIR' olacak (Ulvi Oğuz)

12 Eylül de acı çeken, işkence gören, o zamandan vücuduna yapışan sağlık sorunları ile hala boğuşan, sakat kalan, demokrasi için, devrim için, inandığı değerler uğrunda gözünü kırpmadan can veren insanlarımızın hatırasını, onların inandığı değerleri, kendi kişisel geleceği uğruna istismar etmekte hiç tereddüt etmeyen, referandumda ‘evet’ oyu için yapay ağlamalara, timsah gözyaşlarına bulayan, 12 Eylülcüler tarafından, darağacına gönderilen insanların kefenlerinden, ‘Evet’ oyu biçmeye çalışan bir başbakanla karşı karşıyayız.

Kendisi bir zamanlar bir yurttaşımıza ‘artistlik yapma’ demişti. Kürsüde, senaryoya uygun olarak, sahte gözyaşları içinde yaptığı konuşmasını izleyen birisi, aynı sözü kendisine söylese, tepkisinin ne olabileceğini hepimiz tahmin edebiliriz.

Konu Başbakan açısından farklı görülüyor da olabilir. Neden olmasın? Ola ki kendileri, etrafında toplanan döneklere bakıp, bir genelleme de yapmış olabilir. Döneklerin, komprador ‘solcu’ların ‘evet’ çiler kervanına katılmalarına bakarak, ‘acaba, bizim oğlanların eski arkadaşlarını da kervana katabilirmiyim’ diye, bir denemeye kalkışmış da olabilir. Ha, sırası gelmişken, kendisine şunu hatırlatayım, çevresindeki o döneklerden çoğu, 12 Eylül faşist darbesinin adını koymaya, ona ‘faşist darbe’ demeye korkmuşlar, ‘askersel devirme’ diye bir şey uydurup, uzun süre, 12 Eylül cuntası içinde ‘daha demokrat general’ aramışlardır. Başbakan şimdi bunlarla birlik olup, 12 Eylülcülerden hesap soracaklar ha, hadi canım.

Kim bilir, belki ‘bu solcular bir türlü şu 12 Eylülcülerle hesaplaşamıyor, dur ben Anayasayı değiştirip, onların hesabına şu darbeciler ile bir hesaplaşayım’ diye safiyane bir fikre de kapılmış olabilir. Şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, biz solcular, devrimciler, onun hiçbir zaman anlayamayacağı kadar onurluyuzdur. Hiçbir zaman, şu veya bu gerekçe ile işimizi başkalarına, hele gericilere havale etmeyiz. Kendi işimizi kendimiz görmeyi severiz. Umuyorum, Başbakan bu Anayasa değişikliğinin gerçek amaç ve içeriğinin ne olduğunu, bu oylamanın, gerici ve anti demokratik özüne hiç dokunulmadan, ufak tefek detay retuşlarla, 12 Eylül Anayasasının yeniden oylattırıldığını anlayamayacak kadar, saf ve akılsız olduğumuzu düşünmüyordur. Hele hele çevresinde kümelenen 12 Eylül döneklerine ve komprador ‘solcu’lara bakarak bizleri değerlendirmiyordur.

Her ne şekilde düşünüyorsa düşünsün, ne tür hesap yapıyorsa yapsın, mantık yanlış, hesap yanlış. Bizlerden ona hiç umut yok. Başka kapıya gitmek zorunda.

Uzun uzun detaylara, hele teorik anlatımlara hiç girişmemeli, sorun karmaşıklaşırsa karşı taraf anlayamayabilir. Konu basit olduğu için tanımlamalarda, sorularda basit olmalı.

Başbakan bizlerin, devrimcilerin, solcuların savunduğu, uğruna işkence gördüğü, sakat kaldığı, canını verdiği değerlerimizi, acaba yaşamının bir döneminde, laf olsun diye bile olsa, merak etmiş, ilgilenmiş midir?

12 Eylülcülerin faşist terörü, yıllarca solcuların, ilericilerin, devrimcilerin üzerinde Azrail’in tırpanı gibi dolaşırken nerelerdedir.

Yüzbinlerce devrimci, ilerici, cezaevlerinde, poliste işkence altında ölümle burun buruna iken kendisi nerelerdedir.

Bizler Mamak Askeri cezaevinde, insanlık dışı uygulamalara karşı 42 gün açlık greviyle direndiğimizde, yıllarca her akşam sayımında sıra dayağından geçirildiğimizde, aralarında benim de olduğum yüzlerce devrimci, dört metre karelik bir hücrede, dört kişi bir arada yıllarca yasamak zorunda bırakıldığında nerelerdedir.

12 Eylülcüler ‘asmayalım da, besleyelim mi’ diyerek insanları arka arkaya darağacına gönderdiklerinde neler yapmaktadır. İdamlara karşı kampanyalar mı örgütlemektedir. Yoksa, cuntacılarla, darbecilerle birlikte, idamları büyük bir hırsla savunmaktamıdır.

Nerelerdedir ve ne yapmaktadır 12 Eylül paşaları, Başbakan ve benzerlerinin politikada önünü açmak için, meydanı onlara hazırlarken, ellerini ovuşturup, darbeci generallere, cuntacılara saygı ve şükranlarını sunabilme fırsatını kollamaktadır.

Son söz olarak, 12 Eylülde, 12 Eylüle de onun ürünlerine de HAYIR diyoruz.