Telaşlı Bayramoğlu ile Rabıtalı Türköne

Ergenekon'da son bir haftalık süreçte hukuka dair önemli gelişmeler yaşandı. Önce Silivri'deki mahkeme, savcılara iddianamedeki eksik ve yanlış bilgileri düzeltmesi için süre verdi. Sonra bu sefer Beşiktaş'taki hakim, son tutuklu orgeneral hakkındaki delillerin onu "suç örgütü" ile ilişkilendirmediği gerekçesiyle tahliye kararı verdi.

Bu durum AKP ile birlikte soruşturmayı yürütmeye kalkan kimi yazarları da hem bir "hayalkırıklığı"na hem de yeni görevler üstlenmeye sevketmiş anlaşılan. Bir yandan işte bu kadarına izin veriliyor denerek toplum ve özellikle de solun aklı daima "karışık" olan kesimine, bakın ilginiz azaldı ve bizim direncimiz de kırılıyor yollu hizaya gelme mesajı iletilirken, öte yandan da bunca patırtının bağlanacağı yerin şimdiden hazırlığı yapılmaya çalışılıyor.

Ali Bayramoğlu'nun bugünkü Yeni Şafak'ta yer alan yazısı* bu "hayalkırıklığı"nın ifadesi. Bayramoğlu, Ergenekon'a karşı derin devletin derin hamlelerini görüyor. Özellikle Hürriyet gazetesinin verdiği desteği dava ve soruşturmayı boşa çıkarma hamlesi olarak kıyasıya eleştiriyor.

"Ergenekon soruşturması engelleniyor mu?

Şu ana kadar hükümetin ve Başbakan'ın soruşturma ekibine tam psikolojik destek verdiği söylenebilir...

Savcının ve arkasındaki ekibinin cesareti ve hukuki doğruluğu açısından da söylenecek pek söz olduğunu sanmıyoruz."

Ona göre, AKP, savcılar ve Ali Bayramoğlu, soruşturmanın arkasında "sapasağlam" duruyor. Kesinlikle bir taviz veya geri adım söz konusu değil. Ama işte derin devlet yok mu? Hele bir de soruşturmacılar yalnız kalınca gene yapıyor yapacağını. Zaten bu "kartel medyası" daha öncede böyle işler için görev almıştı. Şimdi de "yanlış" soruları sorarak görev ifa ediyor.

Çünkü asıl soru, "emekli orgeneralin 7 ay boşuna yatıp yatmadığı" değildir.

Bugüne kadar kadar Tolon'un 10 tahliyesi istendi, bu talep her seferinde reddedildi. Red kararlarının altında İstanbul Ağır Ceza'da görev yapan 27 hâkiminden 15'inin imzası var.

O zaman asıl soru şudur:

Tek bir hâkim nasıl olmuş da 20 hâkimin görmediğini görmüştür?

Hangisi daha şüphelidir ve dikkat çekicidir bir kısmı nöbetçi bir kısmı heyet 15 ayrı hâkimin aynı istikamette verdiği kararlar mı yoksa nöbetçi bir hâkimin kendi heyeti adına verdiği karar mı?

Evet yargının bizdeni-sizdeni gibi bir ayrım yapmayız, işine de karışmayız ama ancak bizim istediğimizi yapıyorlarsa. Ali Bayramoğlu açıkça bunu ifade etmekte. Tersi her durum şüpheli ve dikkat çekicidir. Yenilgiyi bu kadar kolay kabullenmek, "demokrasi ve özgürlük savaşçıları"na yakışmıyor.

Oysa Bayramoğlu yazısını yazmadan önce Mümtaz'er Türköne** ile konuşsa "karamsarlığa kapılmak için ortada bir sebep" olmadığını öğrenip gönlünü ferahlatabilirdi. Zira Türköne de onun "doğru" soruları gibi kendisine "doğru" yönü gösterecekti.

Paşa'nın tahliyesi yerine dikkatimizi, askerî savcılık marifetiyle tutuklanan muvazzaf subaylara ve karargâh evlerine çevirmemiz daha doğru değil mi?

Türköne, biraz da erkenden soruşturmanın önemini yitirdiğini ancak zaten bu arada yapılan operasyonun önemli ölçüde işe yaradığını, amaçlarına ulaştığını vurguluyor.

Davanın seyri hakkında asıl işaretleri başka yerlerde aramamız lâzım. Meselâ Türkiye çok uzun zamandır -tam olarak AK Parti kapatma davası nihayete erdiğinden beri- laiklik tartışmıyor. Belki daha önemlisi, PKK uzun zamandır bir eylem yapmıyor.

Ergenekon'un tasfiyesinin PKK'nın da içinde yer aldığı çok hassas dengeleri değiştirmesi... Yargısız infazlara ve hukuk dışı baskılara karşı tek çareyi örgütü desteklemekte bulanlar, şimdi yeniden adil bir hukuk düzeninin güvencesi altında yaşama umudunun peşindeler... Artık Türk'ü Kürt'e düşman edecek Ergenekon gibi bir güç olmadığına göre, ülkemizin bölünme tehlikesi de yok. Etnik terörü sömürerek iktidar arayan bir devlet içi güç kalmadığına göre Kürt sorununun barışçı çözümünün önü de açık. Ergenekon'un operasyon yeteneği olsaydı TRT Şeş yayına başlayabilir miydi?...

Türköne erken öten horoz değildir. Olanı biteni itiraf etmiştir sadece. En "aklı başında" yazısını yazmıştır belki de. ABD'nin AKP ve TSK arasında sağladığı uzlaşma ile Türkiye'nin emperyalist bölge planlarının içine doğrudan katılmasıdır söylediği. Yukarıdaki satırlarda "Ergenekon" sözcüklerini bu uzlaşmanın ve katılımın olmadığı durum olarak okuyun, daha anlamlı olmuyor mu? Elbette bölünme tehlikesi, barışçı çözüm gibi kavramların ABD yararı ve arzularına göre olduğunu da unutmadan.

Hâlâ Ergenekon'un kuyruğunda kalmak isteyenler ve onlara katılmayı düşünenler, artık soruşturmanın sonuna gelindiğini ve AKP'nin bir biçimde ondan kurtulacağını iyi bilmeliler. Soruşturmadan sonra kalacak olan ABD'nin projesidir. Hem bu sefer "biz" değil "onlar" söylüyor...

H.Murat Yurttaş

* Ali Bayramoğlu - Basın, yargı, Ergenekon: Daralan yollar,

** Mümtaz'er Türköne - Ergenekon davası duvara tosladı mı?,