Taraf'tan Ahmet Altan'a...

Stokholm'un Otobüs'ü ve sendromu meşhurdur...

Ey okur!

Teorik girizgahlardan, uzun altyapı derslerinden, yöntemsel açılım ve epistemolojik kuruluşlardan bıktın.

İstiyorsun ki, sabah sabah yazarı, öğlen öğlen yazdığı bu yazıda söze doğrudan girsin. Fazlasını çok meraklıysa bir teorik yazı olarak yazsın, okuyacak olan da teorik yayını cebine koyup evine gitsin, okusun.

Peki!

"Niye oluyor bunlar?
Çok sıradan bir sorunun cevabını bulabilmek için oluyor.
Soru şu:
"Bu ülkeyi kim yönetecek?"
Bizim gibi insanlar, "halk kimi istiyorsa o yönetsin," diyor.
Kemalistler de "hayır, halk karışmasın, biz yönetelim" diyorlar.
Bütün bu korkunç karmaşa, "bu ülkeyi kim yönetecek" sorusunun etrafında şekilleniyor.
Halkın istedikleri mi yönetecek?
Halkın istemedikleri mi yönetecek?"

Ey okur!

Hâlâ aynı tedirginliği taşıyorsun. Orta boy bir devlet analizi, ardından şöyle dört ayaklı, 8'lik dubelle tutturulmuş bir sınıflar ve siyaset teorisi gelecek, son üç beş cümlede de sabah sabah yazılmış Ahmet Altan yazısına vidalanıp afiyet olsun denilecek.

Korkma!

Sönmez, köy kahvelerinde, bilgeliğin mum ışığı. Ve vidalardan, dubellerden canı çıkmış bir yazar var karşında...

Aldı Cem Karaca...

"bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete...
bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete amaneeeyy!

yol dediğin yol gibi
ulaşmalı bir yere
biz dön baba dönelim
geliyoz aynı yere
bu döngü kısır döngü
başı var da sonu yok
dönüyom dönemiyom
sonunda bi çıkış yok amaneeeyy!

bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete...
bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete amaneeeyy!

yerel ve genel seçim
seçin bakalım seçin
ki dön baba dönelim
aynı yere gelelim
çete çeteye çatmış
çete çete içinde
battıh buruna kadar
cafer getir peçete amaneeeyy!

bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete...
bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete...

nush ile uslanmam ben
etmeli beni tekdir
tekdirden anlamazsam
artık hakkım kötektir
eskiden adam gibi
oturur meze yerdik
şimdi meze yer gibi
oturup adam yiyoz gariee...

'e o zaman siz buna müstehaksınız ulen!
bi kahve köşesinde üç beş tane başbakan oturuveemişlee. amaneeeyy, vallahülazim biz cihana bedeliz, vaa mı bize yan bakan!
-heee! essah deyyon be hüseyin ağa, hakkaten sence ne oluveecek bu işlee?
-valla nolcek, olecee bişey yok, döneceez döneceez aynı yere geleceez. ya ben şimdi deyyom ki yaniii, bu esas tütün tütün meselesi, tütün tütün vaziyatı ne olcek? bu yeni gelen hökümat acaba tütün fiyatlarını yüksek mi tutcek alçak mı?
-ne diyon sen hele hüseyin çavuş!
-vallahülazim ben ne deyim şimdi? bilirim biliriim onu söylerim. kulak verin sözümee, osmanlının ipiylen inmen sakın kuyuya.'

bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete
bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete haydi oynayıverin gariii..

bindik bi alamete
gedeyoz kıyamete..."

Aldı Ahmet Altan,

"Halkın kendilerini istemediğine ve asla da istemeyeceğine kani olduktan sonra Kemalistler, "halkın aptal ve cahil" olduğunu söylemeye başladılar.
Bu halk, akıllı ve bilgili olsa Kemalistler'in ülkeyi yönetmesini isterdi onlara göre.
Bir halk, kendisini böylesine aşağılayan birileri tarafından yönetilmeyi niye istesin?
Bunu istememeleri, akıllı ve bilgili olduklarını gösteriyor bence.
Bu halkın istedikleri var.
Birincisi, artık asla aşağılanmamak istiyor.
Kendisine yukardan bakılmasın istiyor.
Daha iyi bir hayat yaşamak istiyor.
Zenginleşmek istiyor.
İyi hastaneler istiyor.
İyi okullar istiyor.
İş istiyor.
Yol istiyor.
Halkın isteklerinden soyutlanmış bir yönetimi kurmak ve sürdürmek mümkün değil artık.
Onun için ne askerin muhtırası, ne yargıçların mahkemesi bir sonuç alabiliyor."

"Hah... Şimdi başlar derin analiz..." diyorsun!

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı okur...

İş isteyene, iş kazası iyi hastane isteyene kapısında ölünecek acil servisler iyi okul isteyene, kötü okulun bir iyisi için harç, haraç, bağış, katkı payı yol isteyene, müteahhit doyuran viyadükler zenginleşmek isteyene, bir miktar zengin olmak şartıyla Kemal abinin kartıyla alınacak toz toprak hafriyat ihaleleri...

Kendisine tepeden bakılmasın isteyene, "ananı da al git" opsiyonu...

Hal böyleyken, Ahmet Altan'a teorik cevap vermek işbu yazarın teoriye olan saygısını aşar.

"Anayasa Mahkemesi de son kararıyla ülkeyi tam bir çıkmaza soktu.
AKP kapatılmadı ama "şeriatçı" olarak etiketlenip "her an kapatılabilecek" bir konuma sokuldu.
Artık AKP, bugünkü rejimin elinde bir rehine.
Canları istediği zaman AKP'yi tehdit edip onu yeniden mahkemenin önüne getirebilirler.
Böyle bir tehlikeyle karşı karşıya olan bir parti de ülkeyi yönetmekte çok ciddi sıkıntılar çeker.
Bu ülkenin, 12 Eylül tarafından biçimlenmiş hukuki ve idari yapısı tümüyle yenilenmek zorunda.
Çok radikal değişiklikler gerekiyor.
Anayasa'nın, Siyasi Partiler Yasası'nın, Seçim Yasası'nın değişmesi elzem.
Bunları AKP nasıl yapacak?"

Anayasa kolay! Ahmet Altan gibiler biraz ittirir, AB komiserleri biraz ittirir, ABD biraz sallar. Evelallah onun için AKP elinden geleni yapar. Seçim yasasıydı, siyasi partiler yasasıydı derseniz...

"Kürtler'in, Aleviler'in, muhafazakârların, solcuların, bu ülkede ezilmeden, horlanmadan, isteklerini açıkça söyleyerek, kimliklerini saklamak zorunda kalmadan, inançlarının gereğini yaparak yaşayabilmeleri ancak bu yeni sistemde mümkün.
Bu insanların tümünün desteğini almadan bir siyasi parti sistemi değiştiremez, demokrat olmadan da bir parti bütün bu insanların desteğine sahip olamaz.
Ama bu sistem, bir partinin "demokrat" olmasına izin vermiyor.
AKP'nin sorunu da zaten bu."

İşte bu olmaz... "Benim gücüm yetmedi, biraz destek lazım" demeye getiriyor Ahmet Altan. "Solcuları, Alevileri, Kürtleri artık ben ve benim gibiler oyalayamayız" diyor. İşte burada herhalde "olsa dükkan senin" yanıtını alacaktır AKP'den.

"'Biraz da sistemle anlaşayım' kurnazlığına saptıktan sonra ise bir türlü belini doğrultamıyor.
Yüzde kırk yedilik oy oranıyla bile bir "rehine" durumuna düşüyor.
Arkasındaki oyların gücüne sahip çıkamıyor.
Benim görebildiğim, artık halkı dışlayan bu sistem bitti, bunu değiştirecek "tarihî" aktör de "köklü" değişikliklere cesaret edecek, halkın hak ettiğini halka verecek bir parti olacak.
Bu, AKP olabilir mi?
Bunu bilmiyorum.
Ama bu ülkenin "rehine" olmakla "iktidar" olmak arsındaki farkı bilen bir parti istediğini biliyorum.
Böyle bir parti olup olmamaya karar verecek olanlar da AKP'liler, bir başkası değil."

Ey okur! "Kim kimin rehinesi o biraz tartışılır." demekle yetinelim.

Böyle adamların soldan da okuru var biliyorsunuz. Yani solcu geçinip de "Bak Ahmet Altan güzel çözümlemiş" diyenler var.

Buna da Stokholm sendromu demek uygun olur.

Stokholm sendromunu açımlamak işbu yazının gece gece okunmasını güçleştireceğinden ve bir internet portalında birkaç link ile işler halledilebildiğinden bu yazı da böyle biter.

N.K.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Stokholm_sendromu
http://en.wikipedia.org/wiki/Stockholm_syndrome

Ahmet Altan, "Rehine" - Taraf Gazetesi 1 Ağustos 2008
http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=1419