Sıradan Faşizm: Ali Topu Sat!

İsrailli tümgeneralin Türkiye aleyhine yaptığı açıklamalara tepki olarak Kayseri'de Hitler'in ruhu için helva dağıtan Türk Eğitim-Sen Kayseri 2 No'lu şube başkanı İhsan Öztürk ve bir grup öğretmenin yaptığı açıklamaya yakından bakmak gerekir:

"Hitler bey rüyamda, 'Bush'un Irak'ta yapmış olduğu katliamlar, soykırımlar ve insanlık suçu benimkinden daha mı geri? Eğer siz bu şekilde devam ederseniz, hakkımı helal etmeyeceğim. Eğer hayrıma helva dağıtırsanız hakkımı helal ederim' dedi. Biz de Hitler beyin şerrinden ve gazabından korunmak için helva dağıttık" (http://haber.sol.org.tr/mansetler/mansetalt/10168.html).

Peki Öztürk neden açıkça "Yahudilerden nefret ediyorum. Bunları milyonlar halinde gaz odalarına atıp yok etmek gerekir. Bunu yapmayı başardığından dolayı Hitler'e müteşekkir olduğumuz ve kendisine saygı duyduğumuz için onun ruhu adına helva dağıtıyoruz" demez de Hitler beyin kendisine hakkını helal etmeyeceğini söylediği saçma sapan bir rüya uyduruverir?

Bu soruya verilecek en doğru yanıt, Türkiye'de faşizmin artık bir ideoloji olarak ölmüş olmasıdır: bugün faşizm o ya da bu siyasi akım ya da toplumsal harekete ait bir ideolojik duruş olmak yerine tüm siyaset ve toplumsal hayatın üzerinde yeşerdiği ortak bir oyun alanıdır. Solduğumuz hava kadar içinde olduğumuz bir sıradanlıktır artık.

Bu sıradanlığı eski tip ideolojik faşizmden ayıran ise, faşizmin kötü bir şey olduğunun biçim olarak neredeyse toplumun tamamı tarafından kabul görmesinin temel koşul olmasıdır. Örneğin Öztürk'e soracak olursanız size faşistliğin kötü bir şey olduğunu anlatacaktır, çünkü ideolojik faşizmin anlam ve çağrışımlarının kötü olduğu ne kadar teslim edilirse, sıradan faşist olmak o kadar sıradanlaşır.

Hitler beyi doğrudan övmediği için sıradandır artık faşizm, çünkü Hitler beyi doğrudan övmek faşistliktir! Faşizm kötüdür, yoksa Hitler bey bize hakkını helal etmez &mdashsahi, Hitler beyin üzerimizde zaten ne hakkı vardır ki: yani atı milyon Yahudi'yi öldürmesi dışında?

Rahatlıkla "biz onlar gibi faşist değiliz" diyebilir Öztürk gözlerinizin içine bakıp: "biz yalnızca tüm Yahudileri öldürmek istiyoruz o kadar!"

Faşizm öldü. Yaşasın sıradan faşizm!

***

Peki, ideolojik faşizmin yerini sıradan faşizme bırakmasının en önemli -ve belki de en çabuk unutulan- sebeplerinden biri, piyasa ve kâr ilişkilerinin kendisinin sıradanlaşması değil midir? Sıradan faşizmin fikir düzeyinde bir yanlışlık olduğunu ve yine fikir düzeyindeki "hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye" türünden bir sloganla tamir edilebileceğini düşünenler yanılıyorlar: çünkü sıradan faşizm bütün gücünü sıradanlaşmış piyasanın günlük, somut ilişkilerinden alır.

Demek ki sıradan faşizmi anlamak için sıradan piyasaya yakından bakmak gerekir:

Ülkemizde bugüne göre eskiden iyi kötü var olan toplumcu ve dayanışmacı değerlerin geçtiğimiz on yıllar içinde piyasanın su katılmamış kar-zarar mantığı ve bireyciliğiyle yer değiştiriyor olmasını sembolik bir biçimde "Ali topu at"tan "Ali topu sat"a doğru bir kayma şeklinde okumak mümkün değil midir?

İşletme ve pazarlama stratejileri uzmanı Özlem Seller'in Alfa Yayınevi'nden çıkardığı satış teknikleri üzerine kitabı farkında olmadan böyle bir dönüşümü bizlere müjdeleyiverir: Ali Topu Sat: Topu Atmadan Satmanın Yolları (http://kitap.antoloji.com/ali-topu-sat-topu-atmadan-satmanin-yollari-kitabi/).

Ali'nin topu atması ve satması arasındaki temel fark, bunlardan ilkinde Ali'nin topun toplumsal kullanım değerini 'hayatına katması', ikincisinde ise piyasadaki değişim değerinden 'faydalanmasıdır'. Ali'nin topu hiç atmadan satmaya başlaması ise kendisi için sıradan piyasa döneminin habercisidir.

Ali'nin topu arkadaşlarıyla sosyalleşeceği, iyi vakit geçireceği bir oyuncak olarak görmesi birazcık da olsa mümkün değildir artık. Aksine, Tweety kafesindeki salıncağında sallanırken onu üzerinden dumanlar çıkan bir piliç olarak hayal eden Sylvester gibidir Ali'nin hali: "bu topun satışından elde ettiğim kâr ile kaç tane başka ürün satın alabilir ve sermayemi durmadan genişletebilirim?"

Kitabın yazarının soyadının kendisinin piyasadaki vazifesine denk düşüyor olması (seller = satıcı) -kaderin bir cilvesi ya da kendisine ait trajikomik bir şaka da olsa- bütün bu dönüşüm sembolünü kuvvetlendirmeye yarar: tüm insan ilişkilerini piyasa mantığının içinde sıradanlaştırmanın kendisi zaten olsa olsa Öztürk'ün "Hitler bey" demesi kadar trajikomik bir şaka değil midir?

"Satışta Kalın Hayatta Kalın!" diye not düşülmüş kitabın tanıtım yazısında, bunun ne tür bir hayat olduğu belirtilmeden. Serbest piyasa dedikleri 'sıradan' hayat, çıkarcı davranıp diğerlerini sömürmek, onları ezip kendi malvarlığımızı zirveye taşıyabilme serbestliğinden başka bir şey değilse eğer: Ali topu satmak yerine arkadaşlarına 'sıradan' bir pas atar -ve sıradan faşizm var olmayı bırakır.

Emre Zeybek