Salim Başkan’a…

Sendikacılar birbirlerine "başkan" diye seslenirler. Bu hitabın o kadar çok muhatabı vardır ki, şaşırırsınız.

Salim Uslu da "başkan". Koskoca Hak-İş konfederasyonunun genel başkanı.

"Başkan"ın ayrıca, Bugün Gazetesi'nde bir de köşesi var. Bugünkü yazısında, konfederasyon başkanı olarak, yaşanan kriz ve işçi sınıfının krizden nasıl etkileneceği ve krizin olumsuz etkilerine karşı nasıl bir strateji izleyeceğine ilişkin düşüncelerinin aranması doğal. Temsil ettiği kitlenin çıkarlarını korumak ve mücadele alanları açmanın sendikacının asli görevleri arasında olduğu için yazıdan beklenen de budur. Ama, Salim Başkanın yazısında bu söylenenlerden eser, ufacık bir kırıntı bile yok. Yazı, umurumda mı kriz, ben bildiğimi okurum tadında.

Fabrikalarda, temsil ettiği işçiler kapı önüne bırakılma tehlikesini enselerinde hissederken, yaşarken, "başkan" bu duruma ilişkin tek laf etmiyor yazısında. Bilineni tekrarlıyor.

"Ramazan bayramını geride bıraktık." diyor. Muhtemelen işçi sınıfına, malum "Ramazan bayramı-Şeker bayramı" tartışmasından yola çıkarak bilinç taşımayı amaçlıyor. Bayramın adı "Ramazan" olarak benimsenirse, bu durumun sınıf mücadelesi açısından önemli sonuçları olacağını düşünüyor olsa gerek. Ayrıca bu bilinç kriz karşısında da sınıfın elinde önemli bir silah olarak işlev görecektir. Ne demeli, "başkan" dır, ne yapsa yeridir, hikmetinden sual olunmaz.

Yazının devamında ne var diye merak ediyor musunuz? Merak etmeyin, dişe dokunur hiçbir şey yok.

Meclis çalışmalarına ilişkin dileklerini anlatmış başkan:

"Ancak yapılması gereken yapay tartışmaları bir tarafa bırakıp, siyasetin yeni dönemdeki yol haritasını belirlemek, Türkiye'nin gerçek gündemine dönmek olmalıdır. Türkiye'nin gerçek gündemine dönmenin ilk adımı da AB seferberliğinden geçmektedir. Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde yol haritası niteliğinde olan Ulusal Program, bu seferberliğin önemli bir ayağını oluşturmaktadır."

Anlaşılan, işçi sınıfının çıkarlarını savunması beklenen Salim başkan, AB ile yatıp AKP'yle, AKP'yle yatıp AB'yle uyanıyor

Başkan bir temennisini daha dile getiriyor yazısında:

"AB uyum sürecini tamamlamanın, halkın gerçek gündemine dönmenin, yaşam standartlarını yükseltmenin, yapay krizleri aşmanın, daha çok demokrasi ve daha çok refah hedeflerine varmanın önkoşullarından biri de yasaklardan arındırılmış hedefi özgürlüklerin artırılması olan sivil ve demokratik bir anayasadır..." Yani, Salim başkana uygun, yani, piyasacılığa uygun bir anayasa... Ne demeli sana "başkan..."

Başkan devam ediyor ve 2821 sayılı Sendikalar ve 2822 sayılı TİS, Grev ve Lokavt yasasının bu yılın sonuna kadar çıkarılmasını talep ediyor. AKP ile sürdürdüğü dirsek teması başkanda haklı bir beklenti yaratmış. Sendikalar yasasında yapılacak düzenlemeyle başkanı olduğu Hak-İş konfederasyonunun önünün açılmasına ilişkin hesaplar yapıyor olmalı.

Salim "Başkan"a göre, halkın gerçek gündemi, AB'ye uyum için "Ulusal Program"ın çıkarılması, piyasa mekanizmalarını rahatlatan "sivil" anayasanın çıkarılması, sendikaları ve işçi haklarını daha da kısıtlayacak olan 2821-2822 sayılı yasaların bir an önce çıkarılması.

İlahi başkan, temsil ettiğini sandığın işçilerin, iş yerlerinde bugün senin "gerçek gündem" diye sıraladığın konuları hiç mi hiç düşünmüyorlar. Otomotivde, yan sanayilerinde, tekstilde, inşaatta... ard arda işten çıkarılmaların derdinde onlar. Kapı önüne konma sırasının kendilerini ne zaman yakalayacağı kaygısında... Sendikalarından, büyük "başkan"larından mücadele stratejisi bekliyorlar. Daha doğrusu, onu da beklemekten vazgeçiyorlar. Çünkü sizin böyle perspektifinizin olmadığını görüyorlar ve biliyorlar...

Salim Uslu ve diğerleri, "siyasetin yol haritası" olarak AB'yi işaret edeceğinize, kriz koşullarında sınıf mücadelesi stratejileri üzerine kafa yormanız gerekmez miydi?

Yok... Yokk... Salim başkan öyle şeyler yapmaz... O ve benzerleri, sosyal diyalogdan yanadır, uzlaşmadan yanadır... Kiminle mi? Elbette sermaye sınıfıyla, patronlarla...

Kriz, işsizlik, sıfır zam, bölgesel asgari ücret... Aman üzmeyin "başkanı"... "Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya! Ya da umurunda mı kriz!

B.P.