Radikal’den Hasan Celal Güzel’e...

Muhafazakârlarla liberallerin tarih algısındaki ortak noktalardan biri de İttihat ve Terakki'ye duyulan derin nefrettir.

Muhafazakârlar İttihat ve Terakki'den "ulu hakan" II. Abdülhamit'i tahttan indirdikleri için nefret ederler. Necip Fazıl'ın zihinlere nakşettiği ulu hakan figürü, otuz yıllık iktidarı boyunca imparatorluğu ayakta tutmayı başaran, diplomasi kurdu ve denge ustası, üstelik de İslamcı bir padişahtır.

Mason ve Yahudilerin kontrolündeki İttihatçılar ise batılı güçlerin planları doğrultusunda ulu hakanı tahttan indirmişler ve böylelikle koca bir imparatorluğun çöküşüne giden yolu açmışlardır. Çok daha kapsamlı bir yazının konusu olmakla birlikte, imparatorluğun çözülüşüne ve bu çözülüşte Abdülhamit'le İttihatçıların rolüne ilişkin bakış açısının kapitalizmin yükselişini ve emperyalizm olgusunu analize hiçbir şekilde dâhil etmeyen tamamıyla idealist bir bakış açısı olduğunu burada belirtmek gerekir.

Liberaller için ise İttihat Terakki darbeci, jakoben ve vesayetçi bir çetedir komitacılık yapan, suikastlar düzenleyen, darbeler tertipleyen bu çete bir siyasi gelenek başlatmış ve cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek kendisini rejimin asli sahipleri olarak gören unsurlara bir model teşkil etmiştir.

Hasan Celal Güzel, iktisadi alanda "bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler" tarzı bir piyasa tapınmacılığının, siyasi ve toplumsal alanda ise katıksız bir gericiliğin savunuculuğunu yapan bir siyasetçi ve köşe yazarı olarak, liberal-muhafazakâr sentezi şahsında cisimlendirmeyi başarmış bir isimdir.

Ergenekon davasında en başından beri savcı Öz kadar çaba gösteren Güzel, dünkü yazısına 100 yıllık Ergenekon ismini koymuş. Gülen cemaatinin haftalık yayın organı Aksiyon'un daha önce "Yüz Yıllık Yanlışlık" gibi Marquez'e de göndermede bulunan daha sofistike bir manşet yaptığını bildiğimizden, pek de orijinal bir durumun söz konusu olmadığını söyleyebiliriz.

Yazının içeriği de tıpkı başlığı gibi pek orijinal olmamış aslında çıka çıka, liberal-muhafazakâr aydınların son birkaç senedir Osmanlı-Türkiye tarihini yeniden yazma girişimlerinin vulgar örneklerinden biri çıkmış ortaya.

Geçtiğimiz günlerde TV'deki bir programda "ben aynı zamanda tarihçiyim" diyen Güzel'e göre ilk Ergenekoncular İttihatçılarmış ve birkaç sene içinde vatanı batırmalarına kimse engel olamamış. Cumhuriyet kurulduktan sonra da etkilerini yitirmeyen İttihatçılar aynı anda hem İzmir suikastından dolayı yargılanıp idam edilmeyi hem de CHP'yi yönetmeye devam etmeyi başarmışlar, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı (TCF) kapatanlar da "İttihatçı kalıntısı Ergenekon'un bir versiyonu"ymuşlar.

(Güzel'e "maksimalist" İttihatçıların "minimalist" Kemalistlerce nasıl tasfiye edildiğini Ergenekon'dan tutuklanan Yalçın Küçük'ün Gizli Tarih'inden okumasını tavsiye etsek Ergenekoncu sayılır mıyız acaba? O da olmazsa Erik Jan Zürcher'in "Milli Mücadele'de İttihatçılık" isimli çalışmasını okuyup aslında TCF'yi kapatanların değil, TCF içerisindeki unsurların İttihatçılar olduğunu öğrenebilir)

Bir kez tarihi yeniden yazmaya başlayınca hızını alamayan Güzel devam etmiş: İnönü'lü tek parti iktidarı yılları da Ergenekon zihniyetinin iktidarda olduğu yıllarmış, bu dönemde Ergenekoncular hem sağ hem de sol gazeteleri yakmışlar.

(Anti-komünist zihniyetin tertiplediği Tan Matbaası baskınını bilsek de yakılan sağcı gazeteyi bilemediğimizi hatırlatalım "tarihçilerin kutbu" Güzel'e)

Üstelik bunla da yetinmeyip hem Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki solcu hocaları görevden almış, hem de milliyetçileri tabutluklara doldurmuşlar.

(Söz konusu milliyetçilerin 2.Dünya Savaşı biterken Sovyetler'e yaranabilmek adına tutuklanan Türkçü faşistler olduğunu ve bir süre sonra yüksek mahkemede tarafından "Türkiye'de ırkçılık yapmak suç değildir" denilerek serbest bırakıldıklarını da hatırlatalım tarihçimize)

Menderes 1950'de iktidara gelmiş lakin gerçek iktidar hala İttihatçı zihniyetli jakoben bürokrasinin elindeymiş, 27 Mayıs'ı düzenleyen Milli Birlik Komitesi ise İttihatçı zihniyetiyle dönemin Ergenekon çetesiymiş.

(Türk sağının klişe tavrı uyarınca, yazar burada "27 Mayısçılar Kemalist'ti" diyemediği için İttihatçı ve Ergenekoncuydular diyor olabilir mi?)

Güzel devam etmiş tarih yazmaya: 12 Mart, her ne kadar 9 Mart'a karşı düzenlenmiş gibi görünse de hemen ardından sosyalist 11'ler hükümeti gelmiş iktidara, 12 Eylül ise tam bir İttihatçı darbesiymiş.

( 12 Mart'ın da 12 Eylül'ün de solculara, devrimcilere yönelik Amerikancı bir darbe olduğunu söyleyememiş elbette Güzel asıl söyleyemediği bir şey daha var: her iki darbe esnasında da darbecilerin çizgisinde sola karşı canhıraş bir mücadele veriyor olduğu!)

28 Şubat ve Ergenekon da aynı çizginin ürünüymüş ve biz yüz yıldır aynı oyunu seyrediyormuşuz. Marksistleri tarihi düz bir çizgi olarak görmekle eleştirip, indirgemeci olmakla suçlayanların tarih algısı, tarih yazımı ortada: Yüz yıldır süren, yüz yıldır sahnelenen bir oyun!
Güzel, Denizleri ve Mahirleri İttihatçı ve Ergenekoncu, Türkiye solunu da darbeci ve cuntacı olmakla itham etmeyi unutmuş ya da o görevi genç meslektaşı Rasim Ozan Kütahyalı'ya bırakmış. Zaten aynı gün Yeni Şafak gazetesi "Sivas ve Başbağlar katliamlarını Ergenekon yaptı" manşetini atarak Güzel ve hempalarının sürdürdüğü tarih yazımına katkıda bulunmaya devam etmiş.

Şöyle miydi o meşhur tezahürat: "Gerçekleri tarih yazar, tarihi de liberallerle muhafazakârlar."

F.Y