Modern Çağın Tanrısına…

Televizyon ya da gazetelerdeki uzman ve köşe yazarlarının piyasalardan söz ederken kullandıkları dilin kendine has özellikleri sizin de dikkatinizi çekmiyor mu?

İlk akla gelen, yalnızca neoklasik iktisatçıların ve akşamüstü dizileri başlamadan önce Cnbc-e izleyenlerin anlayabileceği gizemli, büyülü, anlaşılmayan -ve gizem ve büyüsünü tam da anlaşılmamasına borçlu olan- kelimeleri kasıtlı olarak kullanmalarıdır:

"Arbitraj, benchmarking, efektif, forward işlemler, ilave kotasyon, konkordato, akı kapasitörü, konsolidasyon, portföy yönetimi, spot valör..." Mini test -kendinizi sınayın: sizce bu listede herhangi bir terim anlatım akışını bozmakta mıdır?

Eğer "akı kapasitörü" ifadesi kulağınıza battıysa ve sizce buradaki anlam akışını bozuyorsa, ya tam bir piyasa aşığısınız ya da/ve sıkı bir bilimkurgu takipçisisiniz -yoksa sizde bir gariplik var!

***

Ancak piyasa ile ilgili konuşma ve yazılar esas kudretlerini bu kavram kargaşası ve bolluğundan almazlar. Esas alâmetifarika, piyasalardan bahsederken onun kişileştirilme -ya da edebiyattaki adıyla "teşhis"- yoluyla, insana ait özellikleri olan canlı bir varlıkmış gibi sunulmasıdır:

"Piyasalar bugün güne iyi başladı", "piyasalar düne nazaran bugün durgun".

"İki gündür piyasalar ağzına yemek koymadı bey, git konuş biraz!"

"Beyaz adamın" yerlilerle iletişime girdiği filmlerde, ormanda yürürlerken yerlilerden bir tanesi mutlaka dönüp şöyle bir şey söyler: "daha fazla ilerleyemeyiz, tanrılar kızıyor!" Ya da bize garip gelen bir ayine başlamışlarsa açıklama hazırdır: "tanrılar kurban istiyor!"

Tam da aynı mantık piyasalarla ilgili konuşurken kullanılan dil için geçerli değil midir? "Piyasalar tedirgin", "piyasalar kaygılı", "bırakın siyasi tartışmaları, piyasaları bozacaksınız!" Bizden bağımsız, orada bir yerlerde kontrol edemediğimiz bir şey vardır var olma koşulunu bizim onu şeyleştirmemizden aldığı bir anda gözümüzden kaçıverir.

Diğer birçok yazar gibi, Hasan Cemal'in bugünkü yazısında buna benzer bir ifade var: "[piyasalar] bir süredir uçurumun kenarında, ha düştüm ha düşüyorum duygusuyla korkunç dakikalar geçirmenin dehşetini yaşıyor". Hürriyet'ten Ercan Kumcu: "dolayısıyla, bazı tedirginlikler devam etse de, piyasalar büyük ölçüde rahatlayacak".

Yerlilerin kendi kafalarında kurdukları tanrıya tapması gibi, piyasa fetişistleri de kendi uydurdukları modern çağ tanrısına taparlar: ona farklı isimler verirler, kızdırırlar, üzerler, mutlu ederler, rahatlatırlar, dehşete düşürürler...

Ancak unutulan şudur ki, tıpkı kurbanın tanrılar tarafından değil de ona inanan yerlilerin bizzat kendisi tarafından öldürülmesi gibi her kriz döneminin esas kurbanı emekçiler, insansız, kendi kendine işleyen bir piyasanın görünmez eli tarafından değil, ona inanan burjuvazinin eliyle sefalete sürüklenir.

Böyle bir kişileştirme söylemindeki tüm mantık, iktisadi süreçleri toplumdan, toplumsal olandan kopuk, kendi başına hareket eden bir süper-özne gibi göstermekten ibarettir. Ekonomi programlarının açılış jeneriklerini hatırlayın: altın, dolar, para imgeleri, zikzaklı grafikler, borsa çanları, azalıp artan sayılar vurup durur gözlerimize. Bütün bu gizemli, kendi kendine yeten birimler arasında hiç ortalama vatandaşla, günlük iktisadi ilişkilerini sürdüren emekçiyle ilgili bir görüntü var mıdır? Onların ekonomiyle ne ilgisi vardır ki?

Eğer illa ki insan gösterilecekse, takım elbiseli, eli çantalı, telefonla konuşan "beyaz adamlar" çıkar karşımıza: esas iktisat budur, temsilcisi bu kişidir. İnşaat ya da tersane işçisi adam, tekstil emekçisi kadın ise ancak bu kişi olamayanlardır. Olsa olsa söz konusu jeneriğin estetiğini bozmaya yararlar.

***

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre "teşhis" kelimesinin iki temel anlamı vardır. Bunlardan birincisi "kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme" iken diğeri ise belirtildiği gibi, edebiyatta kişileştirme sanatına verilen isim.

Piyasaları teşhis ediyormuş gibi görünenler, aslında piyasaları teşhis ediyorlar. Önemli olan bizim bu teşhisi yapanları teşhis edebilmemiz.

E.Z.

Hasan Cemal, "Küresel mali kriz var! Erdoğan ne yapıyor?". Milliyet, 23/09/2008.
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ampArticleID=994592&ampAuthorID=63&ampDate=23.09.2008&ampb=&ampa=Hasan%20Cemal

Ercan Kumcu, "Kurtarma planı kanamayı durdurur, yara iyileşmez". Hürriyet, 23/09/2008.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9960157.asp?yazarid=7&ampgid=61&ampsz=24492