Makul Ertuğrul Özkök’e

"Kral olmak güzeldir."

Ertuğrul Özkök'ün bugünkü köşe yazısının başlığı bu. Özkök, bu sözden yola çıkarak "azgın azınlıklar" için yazan siyasi (diğerleri siyasi değil herhalde), dinci, liberal, ulusalcı cemaatlere mensup köşe yazarlarının herhangi bir sorumluluk taşımamalarından işlerinin çok kolay olduğunu belirterek "Köşe yazarı olmak çok güzeldir." diyor. Özkök'e göre bu cemaatçi yazarlar tezahürat ve yuh ile beslenen "sado-mazo" bir ruha sahip. Ancak kendisi öyle mi? Özkök, son günlerde kendi yaşadığı sıkıntılı süreci de anlatmadan edemiyor:

"Oysa makul ve sorumluluk duygusu olan insanlar için bugünlerde hayat o kadar kolay değil."

Makul Ertuğrul'un canı çok sıkılmış. Ülke son yılların en derin siyasi krizinden geçerken üç beş makul arkadaş ne zaman yan yana gelseler şunu soruyorlarmış kendi kendilerine: Bu krizden nasıl çıkacağız? Bir formül var mı?

"Ertuğrul'u okuma kılavuzu" bir gün yazılacak mı acaba? Ertuğrul ne zaman savaş ilan eder? Ne zaman tarihsel misyonunu hatırlayıp itidal, uzlaşı naraları atar?

Yalçın Küçük, Yeniharman'ın Temmuz sayısına verdiği röportajda Ertuğrul'un 27 Haziran'da yazmış olduğu Hasan Doğan ile ilgili yazının bir "irtica", geri basma bildirgesi olduğunu söylüyor ve "AKP onları kuşatmış ve hançerini gırtlaklarına dayamıştır. Eh ne demişler evi camdan olan, başkasının evine taş atamaz." diyordu.

Doğan'ın evinin camdan olduğu hatta çatırdadığı özellikle Ergenekon'un bilmem kaçıncı dalgasının ardından Aydın Doğan'ın bir sonraki dalganın namzetlerinden olduğu fısıltı gazetesinin manşetine çıktığı zaman belli olmuştu ama aynı günlerde Aydın Doğan'ın valizini toplayıp &mdashismi lazım değil&mdash tropik iklimli ve Antiller'deki bir sosyalist adada soluğu almasıyla vaziyet ayyuka çıkmıştı.

İşte Doğan'ın bu sosyalist ada gezisinin ardından hızlı bir biçimde alınan virajın ardından gelinen nokta şudur:

"Bu krizden nasıl çıkacağız? Bir formül var mı? Formül belli. Uzlaşmak..."

Nasıl bir uzlaşıdan bahsediliyor. Hürriyet'in son dönem yayın çizgisinden çıkardığımız uzlaşma formülü şudur: AKP biraz kapatılmasın... Ergenekon azıcık aydınlanmasın... Sıkmabaşlar başlarını biraz açsın... Üniversiteli kadınlar başlarını biraz kapatsın... Sol biraz sağ olsun... Vatan sağ olsun!..

Bu uzlaşı meselesi o denli ciddiye alınmış ki Hürriyet, Genelkurmay'ın "halkı demokratik tepkiye" davet eden gece açıklamasını "evrensel gazetecilik kriterlerine" uygun bir biçimde on santimetrekarelik bir kutuda ve "ilginç açıklama" başlığı ile duyurmuştu geçtiğimiz Cumartesi. Gerçekten, Büyükanıt'ın her şeyi hafifleten sihirli BBG dokunuşları dahi artık uzlaşıya tehdit olarak görüldüğüne göre hançerin can yaktığını çıkarabiliyoruz.

Bu zorunlu açıklamanın ardından Özkök'ün yazısının analizine devam edebiliriz.

Özkök, uzlaşının kimler arasında olacağını tarif etmeye, kimler arasında olamayacağını anlatarak başlıyor. Özkök'e göre "en büyük düşman diye gördüğü "Kemalizm"i ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ezmek için, darbe dönemlerinin işkence uygulamalarını bile meşrulaştıran güya demokratla, Her dindarı "şeriatçı" sanan ve onu yok etmek için şeytanla bile işbirliği yapmaya kalkan, önüne geleni fişleyen güya laik" elbette uzlaşmayacak. Zira, onların sloganı belli:

"Ya zafer, ya ölüm..."

Tanıdık geldi mi? Hayır, hayır Özkök'ün rutin satır arası anti-komünizmi değil, şu "azgın azınlıkların" sloganının kendisinden bahsediyoruz: Özkök, bu sloganı Doğan'ın sosyalist ada gezisinden öğrenmiş olsa gerek...

Hâlâ sorumuzun yanıtını bulabilmiş değiliz: Bu uzlaşma kimler arasında olacak?

"AKP'ye her oy vereni, her parti üyesini "şeriatçı" gibi görmeyen, AKP'ye oy vermeyen, onu eleştiren herkese "darbeci" etiketi yapıştırmaya kalkmayan, kendi kendine verdiği güya demokrat payesine sığınıp herkese, her kuruma istediği iftirayı atmayan insanlar uzlaşacak.[...] İnancın türbandan ibaret olmadığını demokrasinin Atatürk ve ordu düşmanlığı ile eşanlamlı olmadığını, laikliğin ise inançsızlık olmadığını kabul eden makul insanların uzlaşması."

Sessiz çoğunluk uzlaşısı...

Ertuğrul'un formülasyonu böyle adlandırılabilir. Yalnız bu açılımın bir problemi var o da denenmiş olması. 28 Şubat sürecinden çıkış aşamasında Mesut Yılmaz da "sessiz çoğunluk" sloganıyla çalışmaya karar vermiş ve sessiz çoğunluğu ANAP etrafında birleştirmeye çalışmıştı. Sonuç ortada...

Fakat hâlâ büyük medyanın büyük bölümünü elinde tutan Aydın Doğan'ın sermaye-güdümlü başyazarı böyle yazıyorsa bir hikmet aramak kaçınılmaz oluyor.

Özkök, bugünkü yazısı ile meselenin peşini bırakmayacaklarının ya da bırakamayacaklarının işaretini veriyor ve eylem planının ilk aşamasını şu şekilde açıklıyor: "Uzlaşmanın ilk adımı da, bu azgın azınlığın, çapsız köşe silahşorlarının elinden, o iğreti "misyon" bayraklarını almaktır. İster ulusalcı olsun ister güya demokrat, karşılıklı cephelerdeki bu faşist zümrenin istibdadına son verme zamanı geldi."

Mesele anlaşıldığı kadarıyla ciddidir.

Özkök, bu yazısıyla birlikte artık sesini daha gür duyacağımız bir "uzlaşı cephesi" ilan etmiş bulunuyor. Zayıf olanın uzlaşı çağrısı örtülü bir beyaz bayraktır. Ertuğrul, beyaz bayrağı sallarken, AKP için fütursuz, "hardcore" liberallerle de mücadeleye girişeceğini ayan beyan açıklıyor.

Pekiyi nerede uzlaşılacaktır? Hangi değerler etrafında birleşecektir sessiz çoğunluk?

Yanıt şudur: AKP'cilere rağmen AKP'cilik önümüzdeki dönem Doğan neşriyatının sloganı haline gelecektir. Özkök, bir Pax Americana peşindedir ve "konsensüs" söylemi ile büyük çoğunluğu değil büyük ağabeyi göreve davet etmektedir.

* * *

Ve son dakika...

Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında vites küçültmeyeceğiz açıklamasının ardından Ergenekon'un yedinci dalgası başlamış! Ertuğrul'un uzlaşma çağrısı yaptığı gün açılım ölü mü doğdu? Hayır, Türkiye adım adım Amerikan barışına yaklaşmaktadır. Ertuğrul'un uzlaşı çağrısı bunun bir parçasıdır. Uzlaşı aciliyet kazanmıştır. O nedenle yakın tarihli bir yazısında sahneden çekileceğini açıklayan Ertuğrul (Bir Kedi, Bir Ayı, Bir Ben-13 Temmuz) bugün kılıçlarını kuşanmıştır.

NOT: Aslında daha erken görsek bu yazının başlığını muhtemelen "oğullar gazetesi Star'dan Yağmur Atsız'a" (Mehmet Altan/Çetin Altan, Mustafa Akyol/Taha Akyol, Yağmur Atsız/Nihal Atsız) biçiminde okuyabilirdiniz. Yağmur Bey, 1908 Devrimi'nin bugün olan 100. yıldönümü münasebetiyle yazdığı yazısında bugünün görünürde olumlu da olsa aslında cahil ittihatçılar tarafından tarihe düşülmüş kara bir gün olduğunu iddia ediyor, yazının finalini de elbette ittihatçılığı bugüne bağlayarak yapmış ve geçenlerde yazmış olduğumuz retro-tarihyazımına katkıda bulunmuş: Ergenekoncu ittihatçılar... Soysuzluk, köşelerden alenen ifşa ediliyor, bir de üstüne para alınıyor. Başka diyecek sözümüz yok!

G.M.

Ertuğrul Özkök, "Kral Olmak Güzeldir", Hürriyet - 23 Temmuz 2008

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9495533.asp?yazarid=10&ampgid=61&ampsz=97607