&ldquoMehmetçik Gazze'ye, milyonlar Kudüs'e!..&rdquo
Yeni Şafak Gazetesi'nin şaçı uzun aklı kısa yazarı İbtahim Karagül'ün bugünkü yazısının başlığı bu. Karagül'ün bugünkü yazısını okurken, &ldquosaçı uzun aklı kısa&rdquo saçmalığını kadınlara yakıştıran zihniyetin kadınlarımıza bugüne dek ne denli haksızlık yaptığını düşünmemek mümkün değil. Neyse, güzel bir deyişimizi biraz değiştirerek bu konuyu geçelim: Akıl saçta değil, baştadır. O nedenle Karagül'ün saçını bir kenara bırakalım ve neler yazdığına dönelim.
Yazının ilk bölümleri, anlaşılacağı üzere, Gazze'deki İsrail vahşetine ayrılmış. Bu bölümde anti ABD'cilik mi ararsınız, anti İsrail'cilik mi ararsınız, hepsi var. Hatta fazlasıyla, bela okuyarak. Ama o kadar.
Sonrası mı? Tam bir körlük hali!
&ldquo... bir topluluğun insan ırkına olan nefretini görmedikten sonra, ellerine devlet ve güç verilmiş bir azgın toplumun bütün ahlak kurallarını hiçe sayan teröründen sonra neyi tartışacağız?&rdquo
Eğer Karagül'ün yaptığı gibi, &ldquonefret&rdquo, &ldquoahlak&rdquo gibi kavramlara takılırsak, ki bunlar da bir gerçeklik, tartışılacak fazla bir şey kalmaz geriye. İsrail topluluğunu nefret ve ahlaksızlık belirliyor noktasında kabalaştırılmış bir antiseminizme kapı açarsınız. (ki semitizm, sami ırkından gelenler anlamına geldiğinden ve Araplar da sami ırkından olduğu için tuhaf bir durumdur bu. Ancak, günümüzde anti semitizm, yahudi düşmanlığı olarak kullanılmaktadır)
Karagül, yazısının bu noktadan sonra, AKP'nin, özellikle Erdoğan'ın, İsrail'e karşı &ldquosert&rdquo tutumununa övgüler yağdırırken, son dönemde Türkiye'nin bölgede ne denli etkin bir güç ve aktör olduğunu anlatmaya başlamış. Anlatımını çocukların bile güleceği bir masal ve hamaset tadında sürdürmüş.
&ldquoSadece Türkiye değil, bütün İslam dünyası infial halindeyken, bütün insanlık olanları algılamakta zorlanırken Türkiye'nin azimli, özverili çabalarını küçümseyenler, yargılayanlar, duygusal olmakla itham edenler, aşırı bulanlar...&rdquo
&ldquo... Yıllar yılı pısırık liderlerin dar bakışlarına, vizyonsuzluklarına, özgüven yoksunluklarına, 'ABD ne der' şeklindeki ürkekliklerine alışkın olanların, en önemlisi de zihni böyle çalışanların bu tavrı anlamaları mümkün değildir.&rdquo
İşte, siyasal körlüğün, daha doğrusu, biat etme anlayışının tipik örneği. Erdoğan'ın &ldquosert&rdquo çıkışının Türkiye'ye biçilen &ldquoılımlı İslam&rdquo rolüyle bağdaştığını, bu tür çıkışların ABD ve İsrail ilişkilerini zedelemeyeceğini göremeyen anlayış burdan ancak hamaset üretebilir. Bu kayıkçı kavgasına rağmen, Karagül de bilmektedir ki, Erdoğan ya da bir başkası, son tahlilde, ABD ve İsrail'le &ldquostartejik ortaklık&rdquo ilişkilerinde farklı bir eksene kaydıklarında siyaseten var olamayacaklardır. Erdoğan'ın İsrail'e &ldquodiklenmesi&rdquo yalnızca bir ucuz kahramanlık değil, aynı zamanda süreci belirleyen senaryoya uygun bir rolden başka bir şey değildir. Ayrıca, seçim sath-ı mailine girildiği düşünüldüğünde, Türkiye toplumunda prestijsiz ABD ve İsrail'e karşı zımni danışıklı karşı çıkışlarla, seçim yatırımının bir parçasıdır. Ancak, bu son söyelenen, asıl emperyalist politikalara ilişkin rolün yanında tali kalmaktadır.
Karagül yazısını, epey zamandır, AKP'nin bölgede emperyal bir güç olma yönelimini besleyecek bir anlayışla sürdürüyor. Kasımpaşalı Başbakan'a, &ldquosertleşmesi&rdquo için cesaret vermeye çalışıyor: &ldquoİsrail'le ilişkiler, bozulacakmış, varsın bozulsun&rdquo Başbakan bu ifadeyi okusa, muhtemelen bıyık altından gülüp geçerdi. Böyle bir durumu hayal bile edemezdi. Çünkü AKP, siyasal pozisyonunu,Türkiye'deki misyonu, bölgedeki misyonu ve bunları da büyük ölçüde belirleyen emperyalist projelerdeki rolü üzerinden var etmeye göre kurgulamıştır. Bu ilişkiler bütününden, bölgede küçük taşeron bir emperyal güç olmak, buraya gelinceye kadar da emperyalist politikaların taşeronluğunu yapmak.
Karagül yazıyor: &ldquoDünya değişiyor, bölge değişiyor, İsrail bölgedeki eski güçlü pozisyonundan geriliyor. ABD bütün dünyada nüfuzunu kaybetmeye doğru sürükleniyor. Yeni güçlerin dönemi başlıyor.&rdquo
Türkiye bölgede yeni rol mü çalacak, işte şimdi tam zamanı: &ldquoMehmetçik Gazze'ye, milyonlar Kudüs'e!..&rdquo
İsrail vahşetinde ölen bebelerin, çocukların, kadınların, yıkımların ve gözyaşlarının üzerinden üretilen, çıkarların baskın olduğu bir siyasal yaklaşım. Bu vahşetten bütün dünya utansın ama bunun üzerinden Yeni-Osmanlıcık hayaliyle, kanı kanla yıkama anlayışıyla siyaset kugusu yapan başta Erdoğan olmak üzere tüm emperyal güç olma sevdalıları utansın. Bunların hiçbiri utanmaz mı diyorsunuz? O zaman tek yol var, güzel insanlık bunlara hadlerini bildirsin... Bildirecektir de...
B.P