Elif’in Kağnısına…

Cehalet ve gericiliği birbirinden ayıramıyoruz. Gericilik cahil kılıyor. Cehalet gericileştiriyor.

Bir de tabloya eklememiz gereken piyasa mekanizması var. Piyasa, gericiliği ve cehaleti geniş kitlelere yayıyor. Kâr, cehalet ve karanlık... El ele ve giderek bir ve aynı şeyler haline geliyorlar.

Bunları nereden mi biliyoruz? Elif Hanım söyledi...

Bakın sizlerle de paylaşalım:

"Burada antiparantez bir konuya gireceğim ki, beni şaşkına uğrattığı için belirtmek durumundayım. Görün bakın neler değişiyor "laiktir laik kalacak" Türkiye'de..."

Öyle böyle değil... Ülkeyi birbirine sokan, kimsenin gözünün yaşına bakmadan belgeleri patlatan, manşetleri gündem olan Taraf gazetesinin türbanlı garnitürü Elif Çakır yazıyor bu satırları.

Şaşkına uğrayan, konuya antiparantez giren bir de utanmadan dil cambazlığı yapan "yazar değilsin olamazsın" Elif Hanım...

Eğer gerçekten yukarıda söylediğimiz gibi kâr, cehalet ve karanlık el ele gitmese Elif Hanım değil gazetede köşe yazarı ya da röportajcı olmak, acaba kompozisyon sınavından geçebilir mi?

Tabii "Sankim Elif Elif Uzayan" antiyazarımın kusuru yalnızca bundan ibaret değil. Elif Hanım, koşa koşa öteden beriden Taraf'ın "Türkiye muhafazakarlaşmıyor, batılılaşıyor" yönündeki safsata manşetine su taşımaya çalışmış. Çalıştıkça da eline yüzüne bulaştırmış:

Mesela çok makbul gözlemcilerin gözlemlerine başvurulmuş:

Cumartesi akşamı arkadaşlarımla buluştuğum iftar sofrasında, AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özlem Topal "Oruç tutanların sayısında bir azalma mı var yoksa bana mı öyle geliyor arkadaşlar" dedi.

AKP İstanbul fısfısı Özlem Topal demiş, garnitür müellif Elif kaleme almış. Dahası var mı?

Sonra devam etmiş.

Muhafazakarlık bitmiş... Türkiye'de namaz kılan bile kalmamış. Türbanlılar bile oruç saati sokakta yiyip içiyormuş. Çok vahimmiş. Eskiden böylemiymiş. Eskiden kadınlar oruç tutamazlarken bile karda yürür izlerini belli etmezlermiş.

Makbul gözlemcilerin fikirleri dışında mesela hepimize çok makul önerilerde bulunmuş:

"İktidardaki partiye bakıp da hâlâ "içki yasağı, oruç dayağı" türünden bir zihniyet içerisinde bocalayanlar bundan vazgeçip ankete göz atsalar iyi olur."

Tabii... Bunlar da neymiş?! Bilmem ne araştırma şirketinin goygocusu tarafından sunulan Taraf'ın tezlerini dayandırdığı anket dururken, yasaklara falan mı bakacağız?

Fakat Elif Hanım en büyük fiyaskoyu sona saklamış:

"Aydın Doğan'la rant ve yolsuzluk kavgasından kendini alıp da şöyle partisinin eteklerine doğru inerek, insanların neler konuştuklarına daha iyi dikkat etmesi gerekiyor Başbakan'ın. Ortalık nevzuhur zenginlerle dolup taşıyor. Bunların birçoğu da geçmişinde çok başarılı ticari faaliyetlerde bulunmuş kimseler falan değil. Üretim yok, zenginlik artıyor Sayın Başbakan."

Elif Hanım, vesilesiyle biz de Başbakan'a seslenerek bitirelim.

Sayın Başbakan,

Bırak bu Aydın Doğan'ı falan ve memleketin haline bak.

Çocukların yanaklarından kan damlıyor.

Musluklarından çikolata aktığından suya hasret kaldık. Evlerde tereyağı dağları oluştu.

Evlerde para konacak yer kalmadı. Paralarımızı ne yapacağımızı bilmediğimizden her gün on adet Taraf gazetesi alıyoruz.

Öyle bir zenginlik tebelleş oldu ki memleketin başına: Komünist Partisi bile zengin.

Lütfen Başbakan, artık bu zenginliği ne yapacağımızı söyle.

Artık zengin olmayalım. Hacca gidelim. Zekat verelim. Oruç tutalım.

Başbakanım ne olur bizi daha fazla zengin etme.

Saygılarımızda

G.M.

not: Elif Çakır'ın yazısının atlanmaması gerektiğini düşündüğümüz için bir gün gecikme ile de olsa köşemize konu ettik.

Elif Çakır, "Endişeye mahal yok", Taraf, 16 Eylül 2008