E. Ardıç'a ve İ. Karagül'e ne demeli?..

Bugün "Sabah Sabah"ın iki konuğu olacak. Ayrı telden çaldıklarını sanan iki konuk: Sabah'tan Engin Ardıç ve Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül.

Engin Ardıç, siyasi ferasetinden ve birikiminden hiç beklenmeyecek sığlıkta bir yazı kaleme almış.*

"Yeni Osmanlıcılık" başlığını atmış yazısına. Yazısının hemen başında: "Önce, en son söylenecek lafı en başta söyleyeyim: Osmanlı İmparatorluğu yeniden kurulamaz. Kaldı ki Türkiye'de bunu isteyen de yoktur."

Oysaki, "Yeni Osmanlıcılık"tan ve bu proje üzerinden kurgulanan açılımların ne anlama geldiğinden E. Ardıç'ın bihaber olması mümkün değil. Yazısında, bu projenin asli unsurlarını görmemezlikten gelmiş. Ardıç'a göre bu projenin nihai hedefi sanki Osmanlı'yı yeniden ihya etmekmiş de bu olacak iş değilmiş. Bu yaklaşımın, bir ABD'nin bölgeye yönelik açılımının bir parçası olduğuna ilişkin verileri atladığınızda, Ardıç gibi bir sığlık kaçınılmazdır. Emperyalizmin bölge politikalarında Türkiye'ye biçilen rolün, teslim alınmış bir at-taşeronluk olduğu gerçeği atlanırsa Ardıç'ça bir değerlendirmeye ulaşılabilir:

"'Bu saatten sonra' ancak işte 'ağabeylik' tavrı, insani yardım, ilaç, gıda falan filan, bir de diplomatik destek, o kadar...

Duygusal bağ, kültürel bağ, karşılıklı sempati, o kadar. 'Yeni Osmanlıcılık' budur ve bu kadardır."

Yazık... Yakışmamış bu Engin Ardıç'a, daha derinlikli tahliller yapabilecek yetenekleri olan bir yazarın "Sabah" mahmurluğu denilebilir ancak. Germiyor bile tam bir suya sabuna dokunmayan emekli "ajitatör" yazısı.

Yeni Şafak'ın Karagülü de bir alem, haritacılığa merak sarmış. İbrahim Karagül yazısında** Ortadoğu-İran-İsrail-Kafakslar-Afganistan-Pakistan üzerine yeni bir harita çizme girişiminde bulunmuş. Bir dizi doğru veriyi ardarda sıralamış ama bu verilerden garip sonuçlara ulaşmış. Sözünü ettiği bölgelerin ve ülkelerin (İsrail dışında), yeni haritayı çizmeye başladıklarını, bölgesel güçlerin, Atlantik güçleri karşısında mevzi kazandığını ve tarihin tersine döndüğünü anlatmaya çalışmış. Sözü, ABD'nin bölge ülkelerinin taleplerini daha çok dikkate alacağı bir sürece girdiğine getirmiş. Bu gücün hangi toplumsal dinamiklerle açığa çıkacağına ilişkin tek satır yok yazısında. Sorunu basite irca ederek, masa üzerinde bir harita çizmiş.

Haritasında neler mi yapmış? Önce bölgede İsrail'i önemsizleştirmiş, tabii ABD ve Avrupa başkentlerindeki İsril lobisi ve İsrail'in diplomatik gücü hiç hesapta yok. Bu gücü önemsizleştirecek bir toplumsal gücün varlığı da işaret edilmiyor. İran'ın öneminin artacağını da belirtmiş haritasında ama ıslah olmuş bir İran'ın. ABD'nin Kafkasya açılımları, Afganistan ve Pakistan'a yönelik politikaları da haritada önemli bir yer tutuyor. Yazının bütününe bakıldığında, Karagül'ün başlangıçta belirttiği: "Atlantik güçleri mevzi kaybediyor ya da bölgesel güçlerin önceliklerine göre politika şekillendirme yolunu seçiyor" saptamasını görmek mümkün değil. Bilakis, anlattıkları tam da ABD emperyalizminin bölgeye, bölgedeki ülkelere yönelik politikalarına denk düşüyor.

İbrahim Karagül, önceki yazıları da dikkate alındığında, sıkı bir "Yeni Osmanlıcı". Yazısında buna da işaret etmeden geçmemiş. Türkiye'yi değişen haritanın içerisinde, "bir koyup üç alacak" bir güç olarak tanımlamış. Haritada, yollar değişecek, ABD-NATO birliklerinin Pakistan' a uzanan lojistik hattı, Doğu Karradeniz-İran üzerinden şekillenecek ve Türkiye bu değişimden "acayip" karlı çıkacak. Şaşırmamak elde değil, Türkiye'ye biçilen ABD emperyalizmini çıkarları doğrultusunda sadık bir alt-taşeronluk misyonu kazanç olarak sunuluyor.

Ne demeli... Bu kafayla gidilirse askere...

11 Şubat 2009 Sabah

11 Şubat 2009 Yeni Şafak

Ali Önder Öndeş