Dördüncü M’ye…

1968 hareketi sırasında Avrupa'da birçok devrimci öğrencinin cebinde Herbert Marcuse'nin Tek Boyutlu İnsan kitabını taşıdığı bilinir. Gelişmiş kapitalist toplumun mekanikliğine ve yabancılaştırıcı karakterine getirilen en güzel eleştirilerden biri olmasından dolayı kitabın yazarı Marcuse, Marx ve Mao'dan sonraki üçüncü M olarak gösterilirdi bu öğrenci çevrelerinde.

Peki, kim bilebilirdi ki 1980'lerin siyasal iktisadi dönüşüm süreçleri ve ideolojik bombardımanından sonra 'reytingi düşen' sola ve Marx'a yeniden hayat verip 'prime time'ın kapısını açma işinin, bu defa bizim memleketimizin bağrından kopan bir sakallıya nasip olacağını?

Dünya çapında düşünürlerimiz olmadığından yakınanlar ekran başına, hasret bitiyor! Marx, Mao ve Marcuse'den sonraki dördüncü M'nin kim olduğunu yalnızca soL'da açıklıyoruz: Mehmet...

Altan! Lütfen alıcınızın ayarıyla oynamayın, çünkü yanlış duymadınız. Bize inanmayıp büyük medyaya güvenenler, Doğan Holding Hürriyet'inin yazarlarından Yalçın Doğan'ın bugünkü "Mehmet Altan'ın Marksist analizleri" başlıklı yazısına bakabilirler. Hürriyet de yanlış bilgi verecek değil herhalde, değil mi? Allah'tan korkun!

Doğan'ın yazısı, dördüncü M'nin son kitabı İkinci Cumhuriyetin Yol Hikâyesi'ni konu alıyor. M'nin kendisiyle yapılan söyleşilerden derlenen bu esere modern zamanların yerli Kapital'i demek çok da abartılı olmaz, zira Doğan'a göre Türkiye üzerine "iddialı tezler ve analizler getiriyor".

İşte bunlardan biri: "AKP'yi destekleyen kitlelerin aslında Tanrı'ya sığınmak mecburiyetinde kalan yoksullar olduğunu, bunun bir yoksul hareketi olduğunu görürüz" (S.137). Mehmet Altan, bu tezi Osmanlı'dan saraydan getiriyor. Cumhuriyet bürokrasisi ve otoriter devlet işleyişine bağlayarak, AKP'yi destekleyenleri geleneksel otoriteye başkaldırma olarak niteliyor".

Yoksa yazının başlığı, "Dikkat Mehmet Altan Marksist analizler getiriyor!"mu olmalıydı? Altan'ın söz konusu Marksist analizlerini nereden getirdiğini bilemeyiz, ancak Marx'tan getirmediği -ve ona yakın bir yere götürmediği- aşikârdır. Götürdüğü yer ya kardeşinin Taraf'ı, ya da aylar önce İshak Alaton'un medyada allanıp pullanan 'Marx'a dönüş' komedisinin devam filmi olabilir.

Cumhuriyet süreciyle birlikte üretim, mülkiyet ilişkilerinde ve sınıf yapısında oluşan niteliksel dönüşümlere değinmeden Osmanlı'dan Cumhuriyet'e hiçbir fark göstermediği varsayılan eli maşalı devlet üzerinden tüm toplumsal yapıyı açıklamaya çalışmak mıdır Marksist çözümleme?

AKP'yi otoriteye karşı duranların sesi olarak gösteren dördüncü M, Fethullahçı polisinin devletin tahakküm aracı olarak 1 Mayıs'ta neler yaptığını plazma televizyonundan izleme şansı bulabilmiş midir acaba? Yoksa AKP devletten sayılmadığından tamamen masum mudur yazarın gözünde?

Bütün büyük sermaye fraksiyonlarının yıllardır istisnasız desteklediği ve kendisiyle türlü şekillerde uzlaşma arayışı içine girdiği bizim AKP midir yoksulların önderi olacak? İnsanları kasten işsiz, amaçsız, yersiz, yurtsuz, çaresiz bırakıp kendi sadaka ve tarikat ağına bağımlı hale getiren AKP'nin neoliberal politikalarına hiç mi değinmez eleştirel bir bakış açısı?

Söz konusu partinin belediyeler, tarikatlar, yardım dernekleri ve aldığı dış destekler aracılığı ve türlü yolsuzluklar ile ayakta tuttuğu, halkı muhtaç bıraktığı bu ağın hiç mi ilgisi yoktur yoksulun zorunlu desteğiyle?

Yangına benzin döküp sonra da bazılarını alevlerin arasından çıkardığı için kahraman rolüne soyunmakta olan bir partiye destek vermek hiçbir solcunun yapacağı iş değildir - bunları göz önüne almayan bir analiz de bir Marksistin.

Dördüncü M'nin dokunduğu diğer bir noktayı ise tarım politikaları oluşturuyor. Ancak tahmin edilebileceği gibi tarımı piyasa koşullarına teslim etmekten değil, yeterince piyasacı yapamadığımızdan şikâyet ediyor M!

"Köylüleri devlet memuru gibi yaptılar, seçimden seçime oylarını satın aldılar. Destek alımları, taban fiyatları diyerek. (...) Burada piyasaya üretim yapmayan bir tarım var." (S.166) (...) Bizim tarımda 6 milyon nüfusumuz var, 9 milyar dolarlık ihracat yapıyor, Hollanda 600 bin tarım çalışanı ile 60 milyar dolarlık ihracat yapıyor" (S.169).

Dördüncü M, Avrupa Birliği'nin kendi çiftçisine tohum, sulama, makine desteği sağlayabilmek, sübvansiyon politikaları gerçekleştirebilmek ve Birlik dışı rekabete karşı korumak için Ortak Tarım Politikası adında dev bir bütçe ayırdığını bilmiyor mu?

Peki, Türkiye'de izlenen IMF politikaları sonucunda artık bir zamanlar ilkokulda okuduğumuz "kendi kendine yeten yedi ülkeden biri" olmadığımızı, en temel tahıl ürünlerini bile ithal etmek durumunda olduğumuzu?

Örnekler çoğaltılabilir. Metin Çulhaoğlu'nun deyişiyle 'Mahmutpaşa Marksizminden' daha fazlasını beklememek gerekir. Ancak buradaki esas tehlike bu ve benzeri argümanların sol ve Marksist çözümleme adı altında insanlara sunulmasıdır. Marksizm, devleti kapitalist üretim tarzı çerçevesinde okur ve ilgili eleştirilerini sınıf temelli bir açıdan getirir tarihten bağımsız devlet genellemesine gidemez.

Ancak yine de dördüncü M'nin bu topraklardan çıktığına sevinmemiz gerekir. Yaşasın yoksul ve ezilenleri sesi dördüncü M'miz! -ancak ufak bir çekinceyle: Marksist çözümleme ciddiyet ister Sakal yetseydi Suavi'den sonra toplumsal analiz yapmak cinayet olurdu.

E.Z.

Yalçın Doğan, "Mehmet Altan'ın Marksist analizleri". Hürriyet, 06/09/2008.http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9833655.asp?yazarid=91&ampgid=61&ampsz=19820