Ahmet Altan'ın bitmeyen çelişkisi...

Ahmet Altan'ın "sol tarih ve strateji" üzerine engin birikimini anlatarak başladığı bugünkü yazısının üzerine ne söylenir ki... Meğer onun gençliğinde solcular, bir yığın "temel çelişki"nin üzerinden ne tartışmalar yapmışlar. A. Altan herhalde, Mao'nun ortaya atttığı temel (ana) çelişki-baş çelişki kavramları üzerinden yürütülen tartışmaları hayal-meyal hatırlıyor. Ama o tartışmalarda temel (ana) çelişki, öyle çeşit çeşit değildir ve toplumdaki diğer çelişkilerin varlık sebebi olan "emek-sermaye" çelişkisidir. Bu kaynaktan ortaya çıkan çelişkilerin dönemsel olarak biri öne çıkar ve yakıcı bir hal alır ki, buna baş çelişki denmektedir. Tartışmalar da bu zeminde gerçekleşmiştir.

Günümüz koşullarında genel olarak dünyada ve özellikle ülkemizde ille de bir temel çelişkiden söz edilecekse, emperyalizmin bir iç olgu olmasıyla çelişki, işçi sınıfıyla kapitalizm-emperyalizm arasındadır. Bunun üzerine inşa edilecek stratejide de, emperyalizmle çelişkisi olan bir sermaye kesimi aramak beyhudedir.

Ahmet Altan'ın cehaleti midir yoksa bugünkü konumlanışını destekleyen tercihi midir bu kavramları karıştırma hali bilinmez. Ancak yazının devamında, işçi sınıfı toplumsal mücadele sahnesinden çekilmiştir, deniyorsa niyet açıktır. Altan'a göre, emek-sermaye (işçi sınıfı ile sermaye sınıfı) arasındaki çelişki günümüzde bir anlam ifade etmemektedir. Globalleşen dünyamızda işçi sınıfının emperyalizme karşı mücadele etmesi ve böylesine bir hedef faşizm demektir. Bunu kanıtlamak için bilinen tezleri tekrarlamış:

"Ama bazı solcular, tarifleri itibariyle geleceğe dönük ve ilerici olmak zorundayken bunun aksine 'geçmişe aşık' olup, tarihi gerçekler sonucunda kaybolan bir sınıfın 'kayboluşuna' ağıt yakmayı bir 'solculuk' anlayışı olarak sürdürürler."

"'Emperyalist' denilen gelişmiş Batı ülkelerinin artık 'gelişmemiş ülkelerin' doğal kaynaklarını 'sömürüp' onları 'fakir' bırakmasının mümkün olmadığını göremediler."

A. Altan'ın her iki alıntıda da bazı kavramları seçerek tırnak içine almış olması yazım kurallarına uyma kaygısıyla açıklanmaz. "Kayboluş, solculuk, emperyalist, sömürü, fakir..." Açıkça, yazıda bu kavramlarla ifade edilen durumun "yok olduğunun" altı çizilmektedir. Yazının devamında, gelişmiş dünyanın (siz emperyalizmin anlayın) gelişmemiş olanlara "siz de gelişin" dediği belirtilmekte. Gelişmiş olanın gelişmemiş olanı geliştirme arzusunu da "pazar" ile açıklamaktadır.

"Siz de gelişin, zenginleşin, ürettiğimiz malları alabilecek düzeye gelin."

Ahmet Altan'dan yola çıkılırsa, emperyalizm dünyada yeni bir evreye girmiş oluyor: Sevecen, kollayan, koruyucu, güleryüzlü emperyalizm!.. Ancak, A.Altan'ın bu nitelikleriyle göklere çıkardığı emperyalizmi, Gazzeliler, Iraklılar, Afganistanlılar... Ve ülkemizde, Sinter işçileri, Pirelli işçileri... ne hikmetse bu "hoş" nitelikleriyle görmüyor.

Ahmet Altan, almış başını gidiyor, tutana aşk olsun. "Gelişmiş ülkelerin, gelişmemiş olanlara "demokrasi, insan hakları" ihracını da yabana atmayın diyor:

"Eski 'emperyalistlerin' bugün Türkiye'ye 'daha fazla demokrasi olsun ülkenizde, insan haklarına riayet edin, eğitime, sağlığa önem verin' diye baskı yapmasının ana nedenlerinden biri 'gelişmiş' ülkelere olan ihtiyaçlarındandır."

"Bu değişim 'eski emperyalistleri" Türkiye'de 'demokrasi isteyen' güçlere dönüştürürken, Türkiye'deki eski solcuların önemli bir kısmı da 'gelişmiş ülkelere' karşı çıkma adına onların önerdiği 'demokrasiye' de karşı çıktılar."

Doğrusunu isterseniz, emperyalist ülkelerin ve tekellerin temsilcilerinin, bu açıklıkta ve bu cüretle konuya yaklaşmaları beklenemez. Hoş, bu denli ruhunu, kalemini emperyalistlere satmış işbirlikçileri varsa ne hacet.

Bu denli emperyalizm güzellemelerinin ardında yazı, darbecilere, Ergenekon'a dokunmadan bitirilebilir mi? Bitirilmez tabii. Altan da öyle yapmış, emperyalizme karşı çıkan herkesi, aynı çuvalın içine sokmuş, herkes darbeci herkes Ergenekoncu!..

Yazısının sonunda bir de cehaletinin sınırını zorlayan veciz bir "temel çelişki" uydurmuş:

"Doğrusunu isterseniz ben Türkiye'de "temel çelişkinin" ordu-toplum çelişkisi olduğuna inanıyorum."

Bu kadar cehalete ya da emperyalist yardakçılığına "pes" doğrusu. Söylediğinin siyasal-sosyal hiçbir temeli olmadığı gibi, NATO'nun ve bölgedeki emperyal politikaların bir parçası olan TSK'nın nasıl bir "temel çelişki" ortaya çıkardığını anlamak mümkün değil. Ya da anlamak için Altan kardeşlerden ve benzerlerinden biri olmak gerekir.

Ne denir? Kafanıza antiemperyalistler, yurtseverler, kararlılıkla mücadele eden işçi sınıfı kadar kocaman ve sert bir taş düşsün, düşecek de...

B.P.