Salıverin küçük enişteyi

Habertürk yazarı Yiğit Bulut da, Erdoğan'ın havasına girenlerden. Erdoğan'ın söylemi sertleştikçe, Bulut coşuyor silah uzmanı kesilip düşmana gözdağı veriyor.

Habertürk yazarı Yiğit Bulut da, son günlerde Başbakan’ın efelenmelerinden heyecan duyanlar arasında anlaşılan. Bulut bugünkü yazısında öylesine havaya girmiş ki, kendinden geçerek, dosta düşmana bir bir sayıyor Türkiye’nin elinde hangi silahları olduğunu, bu “sefer şakamız yok” diyor. Başbakan’dan nasıl bir “gaz” aldıysa, tam bir küçük enişte sendromu anlayacağınız, hani bıraksan valla İstanbul’dan Tel Aviv’e kadar koşarak gider, bizden demesi…

Başbakan’ın dünkü “gerekirse savaşırız” lafının heyecanını üstünden atamayan Bulut öyle bir coşuyor ki, gören gazeteci değil, silah teknolojisi uzmanı ile konuşuyor zannediyor kendisini. Bulut şöyle sayıyor kendisini heyecanlandıran silahları:

“Türkiye’nin sahip olduğu en gelişmiş deniz üstü sistemleri MEKO sınıfı firkateynler ve deniz altı vuruş sistemleri. Bunların özellikle son 10 yıl içinde donanmamıza katılanları teknik olarak gerçekten üstün. Alman orijinli, Türk-Alman ortak yapımı bu platformlar, aynı anda 70 hareket eden hedefi takip edip vurabildiği gibi, Harpoon, Sea, Sparrow füze sistemleri, üçlü torpido yapılanması ve sonradan Türkiye’de “adapte edilen yerli lancer” sistemlerine sahip… Özellikle Akdeniz’de karşılaşılacak İsrail gemileri için de oldukça bilinmeyen yapılar… Peryy, Knox veya Amerika’dan özellikle okyanus için yapılan ve bize zorla satılan, aldığımız diğer sınıflar, aynı özelliklere sahip değil. Doğru kullanıldığında MEKO sınıfı tek bir firkateyn bile Akdeniz’de büyük iş yapar…”

Bulut öyle ballandıra ballandıra anlatıyor ki insanın pazarlamacı ile konuştuğunu sanıp, “tamam kaç paraysa alıyorum” diyesi geliyor. Devam ediyor Bulut, heyecanı sönecek gibi değil:

“…Türkiye elindeki bu müthiş silahları “tam dolu” olarak Akdeniz’e çıkardı ve bütün platformlar %100 kapasite kullanımı ile yüklenmiş durumda… Bir detay daha aktarmamda yarar var: Bu gemileri uzak bir göreve tek başına göndermeniz ile Türk F16’larını 15 dakikada her yanına ulaşabildiği Akdeniz’e göndermeniz arasında büyük fark var. Uçaklar ile desteklenen bu filo, bugün Avrupa ülkelerinin dahi, hiçbir bölgede bir araya getiremeyeceği bir konvansiyonel güç anlamına geliyor…”

Bulut yazısını gözdağı vermeyi ihmal etmeden şöyle bitiriyor:

“Türk duruş-vuruş gücü konvansiyonel bir çatışmada bölgenin tamamına yeter, hatta fazlası elde kalır ...Türkiye sonuna kadar ortaya koyduğu şartların arkasında ve şaka yapmıyor. İçeride ve dışarıda “nasıl olsa bir şey olmaz, Türkiye’ye boş ver, eskisi gibi davran” stratejisi güdenlere duyurulur. Bu sefer şaka veya blöf değil”

Bize de söyleyecek tek söz kalıyor: Tutmayın küçük enişteyi, salıverin gitsin!

(soL)