İşgalin işvereni ve çişvereni

Bodrum’da sosyetenin takıldığı ünlü otelin biiçklab'ındaki partide (Padişah Tayyip'in "alkol alma, üzüm ye" fermanını hiçe sayan) bir sarhoş müşteri barın üstüne çıkıp milletin üstüne işemiş, evet, resmen fermuarını çözüp "klabbır"ların tepesinden aşağı mesanesini boşaltmış bulunuyor. Haberi veren gazete "ne görüldü ne duyuldu" manşetiyle, oteldeki oda fiyatlarının 300-400 Euro, biranın 20 lira, makarnanın 30 lira, lahmacunun 27 lira, ayranın 15 lira, barın üstüne çıkıp işemenin ise bedava olduğunu yazıyor ki, "ne görüldü ne duyuldu"dan kasıt idrar mıdır, yoksa akıl almaz fiyatlar mıdır, artık hangisi ise, her halükarda iyi espridir.

İyi espridir, lakin çiş sahibinin (çişveren diyebiliriz) bu olaydaki tek suçlu olduğu sanılmamalıdır.

Asıl suçlu çişveren değil, işveren'dir.

Biiçklab'larda, işeme suçu nadiren, işgal suçu ise mütemadiyen işlenmektedir.

Mütemadiyen çünkü Kıyı Kanunu'na göre bugün Türkiye Cumhuriyeti sahillerindeki, çişli veya çişsiz, istisnasız tüm biiçklab'lar kaçaktır. (*) Kanun 50 metrelik sahil şeridinde her türlü yapıyı yasaklamakta, bırakın bar, iskele, dans pisti ve aşk locası cinsinden bir hususi işyerini, bir umumi "çişyeri"ne dahi izin vermemektedir. (Çiş zanlısının da, kafası dumanlı olduğu ve kanunu azbuçuk bildiği için "burada işyeri olmaz ki, bunlar olsa olsa çişyeridir" deyip sidik torbasını özgür bırakmış olması mümkündür.)

Yani çişverenin çişyeri niyetine üzerine tünediği işyeri ile o işyerinin müştemilatını oluşturan bilumum ahşap-metal platformlar, aslında olay mahallinde ve çişverenin "çiş atım menzili"nde asla yer almaması gereken yapılardır. Binaenaleyh, çiş zanlısı pekala "hakim bey, benim işemem ayıp da, bunların benim çişimin altında ticaret yapması daha büyük ayıp" diyebilecek ve (her durumda "kamusal alanda ahlaka mugayir hareket"ten bir okkalı ceza yiyecek ama) en azından "özel işyerine tecavüz" suçlamasından yırtabilecektir: Asıl "tecavüz"ün özel şirket, yani çiiş-bar, pardon biiç-bar tarafından gerçekleştirildiği açık görünmekte ve tecavüzün tecavüzü olamamaktadır, haliyle.

Nitekim, locada (=üstü açık, dört yanı amerikan beziyle çevrili, bikinili hatun yuvası) dans ederken çişlenen mağdurların çişvereni -kendi elleriyle- tartakladıklarını ve şahsın özel güvenlikçiler tarafından (içerde daha "özel" pataklanmak üzere) kaçırıldığını göz önünde tutarsak, olaya resmi kolluk kuvvetlerinin özellikle karıştırılmadığını düşünebiliriz. Keyifli başlayan akşamüstü-partisinin nahoş olayın ardından erkenden bitirilmiş olması da, akşam akşam polisle uğraşmayalım kaygısının bir diğer kanıtıdır. Karakola gitmeme fikri son derece akılcı zira "Bay İşveren versus Bay Çişveren" davasından şöyle bir karar çıkması da ihtimal dahilindedir:

"Yaz kızım: İşveren'in plaj işgalinden 6 ay hapsine, cezasını çiş banyosuyla çektiğinden tahliyesine Çişveren'in ise bir dahaki sefere işgalci işyerine sadece çişini değil kakasını da yapmaya teşvik edilmesine..."

Mustafa Adalı

-----------------------------------------------------------
(*) Anlı şanlı yüzlerce turizmcinin alenen işgalcilik yapması akıl almaz görünebilir ve öyleyse bu kadar çok sayıda işgalciye nasıl göz yumuluyor diye sorulabilir. Kıyı işgalinin cezası hapis, verilmiş bir sürü hapis cezası da mevcut ama içinde turist barındıran her mekan bir nevi kutsal-emanet kategorisinde sayıldığından, bu cezaların uygulanmayıp er geç affedileceğinden her turizmci emin. Emin oldukları için de, göstere göstere "durmak yok işgale devam" diyebiliyorlar.