Flaş! Flaş! Floş! Yoksa yeni dalga yayınevlerine mi yönelecek?

Son olarak üç Fenerbahçeli’ye tazminat davası açan Fethullah Gülen’in içinde cemaat kelimesi geçen her ifadeyi haklı olarak üstüne alınmasının ardından, kimi yayınevlerinin, içinde cemaat kelimesinin geçtiği kitapları için endişeli bir bekleyişe girdikleri ve gerilim dolu saatler yaşamaya başladıkları haberleri geliyor.

Maurice Blanchot’un “İtiraf Edilemeyen Cemaat” kitabı, okka altına ilk gidecek kitap gibi görünüyor. Aslında son yıllarda popülerleşen bir “fikri” yönelim olarak komünitaryenizmi liberal bir bakışla ele alan kitabın adının, çeşitli devlet kurumları içinde yuvalanma faaliyetine gönderme yapılmış gibi algılanması ihtimali, yayınevi yöneticilerini tedirgin ediyor.

“Unutulmuş Bir Cemaat: Manisa Yahudileri” kitabı ise, iki açıdan dikkatleri üstüne çekiyor. Kitabın adının, cemaate, içinde bulunduğu akçalı işler nedeniyle Yahudilik yakıştırması yapmak şeklinde algılanabilecek olması yetmiyormuş gibi, yine kitabın adının, sanki gün yüzüne çıkarmaya çalışıyormuş gibi yaparak, cemaatin “unutturulmak istenmesi” hedefiyle subliminal mesajlar yolladığı şeklinde yorumlanması ihtimali, bu yayınevini olduğu kadar yazarı da sarsmış görünüyor.

“Tribün Cemaatinin Öfkesi: Ticarileşen Türkiye Futbolunda Şiddet” kitabı da yazarını ve yayınevini geren bir diğer kitap. Özellikle Aziz Yıldırım’ın tutukluluk hali, Fenerbahçe’ye ilişkin spekülasyonlar, operasyonlar filan bir sürü gürültü kopar vaziyetteyken, şiddet ve cemaat kelimelerini aynı başlıkta içeren bu kitabın imha edilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Son FB-GS maçından sonra yaşanan istenmeyen olayları cemaatçilerin çıkardığını ima edermişçesine fütursuzca atılmış başlığın, kitap 2005 yılında basılmış olsa da, yine de haddini bilmezlik olarak nitelendirildiği gelen haberler arasında. İlgililerin, basılmış bütün kitapları toplayıp, basım tarihini sehven 2012 olarak değiştirip sonra imha edileceği tahmin ediliyor. Kitabın imhası sırasında yayınevi sahibi, yazar ve kitabı basan matbaa makinasının da imha edilip edilmeyeceğinin ilgili çevrelerde tartışıldığı haberleri de gelmeye devam ediyor.

Dördüncü bir kitap ise “Kimliksiz Cemaatler” adını taşıyor. Avrupa’da yaşayan 18 milyon “öteki”, yani farklı coğrafyalardan gelen “yabancı”ları ve sorunlarını işleyen kitap için, cemaat önderinin takiyye çağrılarını kendine hedef almış ve bu hizmet yapısına bir kimliksizlik yakıştırıyor, şeklinde bir değerlendirmeye maruz kalmışmışmış.

“Yargıtay, Danıştay ve AİHM Kararları Işığında Cemaat Vakıflarının Mülkiyet Sorunları” adlı bir diğer kitap ise bir hukuk kitabı ve Musevi, Ermeni ve Rumlar tarafından kurulmuş vakıfların gayrimenkullerine dair hukuki konuları ele alıyor. Hukuk alanına ilişkin bilimsel bir çalışmaya soyunan kitap yazarının, cemaat hizmetlilerinin mallarında gözü varmış gibi anlaşılabilme kaygısını gayet derinden yaşadığı söyleniyor. Üstelik işin içinde, yani kitabın adında bir de Yargıtay, Danıştay kelimeleri filan da olunca, “ulen acaba Ergenek…?” şeklinde, Harry Potter serisinde olduğu gibi “adı anılmaması gereken” kategorisindeki ETÖ’ye dair düşüncelerin ortalığa üşüşmesinin ve de olayda bir takım çevrelerin provokasyonunun olup olmadığı değerlendirmelerinin kaçınılmaz olacağı yaklaşımı da itibar görüyor.

Benedict Anderson’un “Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması” kitabı ise, yayınevini ikiye bölmüş gibi duruyor. Yayınevi yöneticilerinin bir kısmının “eyvahlar olsun, hem hayali, hem de milliyetçi demişiz gibi olacak” dediği, bir diğer kısmının ise “canım daha iyi ya, ‘her yerde örgütlenip, her şeyi ele geçirmeye çalıştığı söylenen cemaatin hayali olduğu, yani bunun bir gerçekliği olmadığını ifade etmeye çalıştık’ gibisinden bir savunma ile vartayı atlatabiliriz” şeklinde yaklaştığı söyleniyor.

Son dakika ulaşan bir habere göre de mizahçı Ahmet Yılmaz’ın “Cümbür Cemaat Eekşın” kitabı 1995 yılında basılıp, baskısı da hali hazırda tükenmiş olduğu için, LeMan dergi çevresinin şimdilik sükunetini koruduğu ifade ediliyor.

RTÜK, TDK, SGK, TZDK, THK gibi çeşitli kurumların da, kimi üniversite rektörleriyle bir toplantı yapmayı planladıkları ve cemaat kelimesinin kullanımını men etmekten, televizyon yayınlarında “bip’lenmesi”, basılı materyallerde ise “Ce…” şeklinde bir yazım önerilmesine kadar çeşitli alternatiflerin değerlendireceği kulislerde konuşuluyor.

(soL-Postal)