Dadım kendini insan sanıyor ayol!

Sibel Arna, oğluyla tatile çıkmış. Tatil yerini gören dadı, kendini “insan” sanınca, Lady Sibel çok kızmış. Kızarken, insanlıktan çıkmış...

Sibel Arna, bir Hürriyet gazetesi yazarı. “Moda vs.” konularında yazılar yazmış, “erkeklere ulaşmanın en kestirmeden 10 yolu” gibi makaleleriyle tanınan Lady Sibel’in geldiği nokta öyle vahim ki, kendisinin bir dönem Emre Aköz’ün yanında çalışmış olmasıyla dahi açıklayamıyoruz.

Cumartesi günü Kontes Arna, bir “deli cesareti” gelince dokuz aylık bebeğiyle birlikte nasıl mavi yolculuğa çıktığını anlattı Hürriyet’te. Düşes, maalesef bebeği Rüzgar’la çıktığı bu ilk tatilde, daha önce yaptığı mavi yolculuklar gibi yapamamış, dadılar yanlarında olmasına rağmen şöyle bir sere serpe uzanamamış.

Çocuğuna sevgisini gösterdiği “Festival gibisin Rüzgar ebediyen sana katılmak istiyorum” gibi benzetmeleriyle aynı zamanda kaleminin kuvvetini ortaya koyan Markiz, “Biz mi tatile çıkıyoruz dadılar mı?” diye soruyor. Diyor ki, “Tekne tatilinin bana tatil olmamasının bir nedeni de dadımız Hanife Hanım.” Çünkü “Tekneye binince, Göcek, Rodos, Simi gezince ona bir şeyler oldu. Resmen aklı uçtu.”

Dadıyı mavi tura getirir, tekneye bindirirsen olacağı buydu. Ama olmuş bir defa. Kendini insan sanmış dadı parçası. Vikontes Arna’nın ifadeleriyle, “Yüzme bilmemesine rağmen her gün beş posta denize giremediği için hayıflanmaya başla”mış…

Neyseki, Barones Arna’nın sosyal gözlemleri de çok kuvvetli, çözümlüyor dadılardaki bu “arıza”yı: “Neden? Nedeni basit. O da insan. Evet denizi görünce giresi geliyor, seni bikinili görünce onun da canı sere serpe uzanmak istiyor. Eminim kamaradaki aynaya her baktığında acaba yüzüm yanmış mı diye kontrol ediyor. Ama tabii ki abartmaması, çalıştığını unutmaması gerek. Hanife Hanım’daki arızaların benzerlerini Kuzey’in dadısında da gözlemledim. Simi’de fotoğraf çekeceğim derken bebek arabasının üstüne kapaklanıyordu mesela.”

Kraliçe Arna, mavi yolculuktan döndüğünde de konunun üzerine giderek, iyi bir gazeteci de olduğunu göstermiş: “Bu konuda daha enteresan hikayeleri ise döndüğümde dinledim. Arkadaşım Tülin’in bakıcısının Antalya’daki tatil köyünde bir saat ortadan kaybolmasına, işini gücünü bırakıp gidip göbek dansı kursu almasına kaç puan verirsiniz? Kardeşim dadı mısın, dansöz mü? Bu hareketleri yapabildiğine göre iyi kıvırdığın bir gerçek, niye bir de üstüne kursa yazılıyorsun, anlamadım. Aynı kıvrak insan, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi dalış kursuna da gitmek istemiş. Neymiş su altında nasıl nefes alınıyor çok merak ediyormuş. Büyük konuşmayayım ama ben o kadının kafasını dalış tüpü olmadan suya gömerim!”

Suya gömer… Dalış tüpsüz…

Neden?

Çünkü Sibel Arna kendini insan sanıyor...