Banka-medya yalan ortaklığı

Her yıl “büyük basın”ın ekonomi sayfalarına manşet olan "bankalar şu kadar bin personel alacak" haberleri bu yıl da revaçta. Banka-medya işbirliğiyle atılan bu yalan, artık kabak tadı verdi...

Gazete ve televizyonlar, birkaç gündür, bankaların yeni yılda işe 10 bin kişi alacağını bangır bangır bağırıyor, hangi bankanın kaç işsizin derdine derman olacağını listeleriyle duyuruyor. Bu kadar tantananın altındaki gerçek, banka-sermaye-medya çıkar ortaklığının bir yalanı allayıp pullamasından ibaret.

Her yıl bu tür haberleri verirken sektördeki yüksek devirdaim oranına sığınan basın, işe girenlerle çıkanları karşılaştırmıyor. Örneğin, 2009 yılı boyunca sürekli eleman aldığını iddia eden bankalar, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) verilerine göre, yıl sonunda 2008 yılına oranla sadece 805 kişi daha fazla çalıştırıyorlar. 2008 sonunda 171 bin 598 kişi olan sektördeki toplam personel sayısı, 2009 sonunda 172 bin 403 kişi olmuş. Böylece, bankacılık sektörünün toplam yıllık personel artışı binde 4,7'de kalmış. İstatistik açıdan, bankaların şube sayısının artış oranının (yüzde 2,8), personeldeki artış oranındann altı kat fazla olması, sektördeki vahim sömürü artışının bir göstergesi, o kadar.

Üstelik kamu sermayeli bankaların yüzde 3,5 oranında personel artırdıkları düşünüldüğünde, özel bankaların yaptığı yüzsüzlük ve basının savurduğu büyük yalan iyice su yüzüne çıkıyor. Aynı TBB verilerine göre, özel sermayeli bankalar, 2009 sonunda, bir yıl öncesine göre sadece 113 (yüz on üç) kişi fazla çalıştırıyor!

Sıfır zamla ve personel alımı yapmadan daha fazla çalıştırma peşindeki bankalar, ortalama bir elemanın sırtından, geçen yıla oranla yüzde 25 ilâ yüzde 40 oranında daha fazla kazanıyorlar.

Bankaların attıkları emekçileri ve kapattıkları şubeleri netleştirmeden "şu kadar adam aldık," "bu kadar şube açtık" diye basın bülteni yayınlamaları, basının da sayfalarını bu kandırmacayla boyaması, danışıklı dövüşün ibret belgesinden öte anlam taşımıyor.

Sektördeki giderek düşen reel ücretler, ağır çalışma koşulları, şubelerin geçinmesi ve ulaşımı zor kent merkezlerinde toplanması, genel müdürlüklerin çoğunun pahalı Maslak-Mecidiyeköy hattında bulunması, ailesinin yanında kalan, yüksek öğrenim görmüş genç, bekar ve kadın ağırlıklı bir profilin ağırlık kazanmasına yansıyor. Çalışanların yüzde 70,8'i yüksek öğrenim mezunu, bunların da yüzde 55'ine (özel bankalarda yüzde 60'ı) denk gelen 67 bini kadın. Bu profilde ve bu iş koşullarında çalışanların ortalama çalışma süreleri de kısa oluyor. Böylelikle yüzde 5 civarında bir sirkülasyon yaşanması durumunda bile, her yıl 10 bine yakın kişi işten çıkmış, 10 bine yakın kişi de işe girmiş oluyor.

Bu tür haberler, doldur-boşalt stratejisi izleyen bankalara potansiyel iş başvurularını artıırmanın yanı sıra, krizin teğet geçtiği söylemine destek çıkarak hükümetin balonuna bir nefes eklemek, çığ gibi büyüyen işsizliği gözlerden gizlemek, izlenen ekonomik politikalara toplumsal tepkileri azaltmaya yönelik psikolojik cephe açmak gibi, çok yönlü faydalar sağlıyor. Tabii, yutturdukları oranda!