Muro

Muro: Nalet olsun içinizdeki para sevgisine, manipülasyon operasyonunuza!

Devrimci: Dokuz köyden kovulan deli mi, kolektifleşen onur ve akıl mı?

"Kurtlar Vadisi" dizisinin devamı niteliğinde çekilen "Kurtlar Vadisi - Pusu" dizisine, yanlış hatırlamıyorsak yirmili bölümlerde giren bir karakterdi Muro. Dizinin ilk bölümlerinde, insan kaçakçılığı yapan, örgüt parası ile gününü gün eden, uyuşturucu taciri bir klasik kötü adam idi. Bu hali ile Muro biraz da Kurtlar Vadisi ekibinin, "Kurtlar Vadisi - Terör" dizisinde yapmaya çalışıp da, RTÜK engeline takılarak yapamadıkları anti-PKK propagandasının bir uzantısı halinde yer aldı dizide. Dizinin sıradan kötü adamlarından birisi idi Muro ilk başlarda. Fakat ne olduysa bundan sonra oldu, pek hazzetmediği bir kişiyi örgütünün başkanına şikâyet ederken, kullandığı "Devrimci ahlaktan yoksun, ajan, provokatör" sözleri insanların beğenisini kazanıyor nefret etmeleri gereken bu adama insanlar gülmeye başladılar. Bir müddet hem kötü adam, hem de gülünen ve komik adam olan Muro dizideki ağırlığını sürekli arttırarak varlığını sürdürüyor, öyle ki daha önce diziyi hiç izlememiş insanlar bu karakter nedeni ile diziyi izlemeye başlıyorlar.

Bir zaman sonra Muro denilen kahraman, bir terör örgütü üyesini sevimlileştirdiği gerekçesi ile birçokları tarafından eleştiriliyor. Tepkiler o derece artıyor ki, Muro artık örgütü içerisindeki anti-devrimci unsurların varlığına isyan ediyor ve bunlarla mücadeleye başlıyor. Fakat "koca örgüte" karşı verdiği bu savaşımı daha fazla sürdüremeyerek, örgütünden ayrılmak-uzaklaşmak zorunda kalıyor.

Örgüt üyesini sempatik göstermek suçlamasından kurtulan Muro, bu noktadan sonra Kürt kimliğini ikinci plana çekerek, Türkiyeli bir "devrimci" halini alıyor. Bu yeni halinin ilk bölümlerinde Muro, devrimciliği aşağılamak için kullanılan bir unsur iken, zamanla insanların aslında bu adamın kendisini değil, söylediği doğruları sevdiği fark edildi. Bu durumda içlerindeki "reyting sevgisi"ne teslim olan senaristler ve yapımcılar, Muro karakterini, içerisinde samimi bir insan sevgisi taşıyan, öz güveni son derece yüksek, her durumda inançlı ve inatçı bir ama oldukça saf bir devrimci karakter haline dönüştürdüler. Bu durum bir bakıma, "Kurtlar Vadisi" ekibinin kendi kalesine attığı bir gol olarak da görülebilir. Çünkü artık izleyiciler tarafından, "devrimciler de böyle aşağılık adamlardır", diyerek değil de, "doğruyu söylüyor adam" içgüdüsü ile izlenmekte.

Filme gelince...

Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine...

Muro aslında örgüt içerisindeyken, yapması gereken ama yapamadığı şeyleri bu sözü ile açıklardı, "Nalet olsun içimdeki insan sevgisine."

Memleketimizde artan diziler, bu dizler sayesinde kasalarını dolduran, "yapımcı" adlı patronlar arttıkça, televizyonun meşhur ettiği kahramanları beyaz perdede görmeye devam ediyoruz. Bu yapımcı olmayan yapımcıların son bombası da Muro. Birkaç milyon seyirciyi salonlara çekip bir diziden bir sene boyunca kazanılacak paranın, tamamını elde etmek şansını kaçırırlar mı hiç? Çekildi film, şimdi de salonlarda gösteriliyor. Elbette ki bu reflekslerle yapılan bir film, ikinci bir Recep İvedik vakası olarak tarihimizdeki yerini alacaktır, üzerine daha fazla söz söylenir mi bilinmez. İçlerindeki para sevgisi, yeteneksizlikleri ile birleşince ortaya izlenemez bir beyaz perde hareketi çıkmış... Ancak gene de doğruyu söylemekten geri durmayan Muro, emniyet müdürü karşısında ki fuhuş söylemi, Ukraynalı telekız ile ilişkisi ve bu ilişkiye bakış açısı, yardımcısı Çetin'in kaypaklığına karşı koruduğu devrimci inadı ile, kendisini sevdirmeye devam edecek gibi görünüyor. Devrimci testisler, stajyer devrimcilikler, "Marx, Engels, Lenin, Murat 124" tadında antika muhabbetleri ise yapımcı şirket Pana Film'in karakter üzerinden devrimcileri aşağılama güdüsünün / misyonunun yerli yerinde durduğunu gösteriyor. Biliniyordur, bu şirket, tarikat bağlantıları üzerinden semiren, "Kurtlar Vadisi" ile kendi ölçeğinde zirveye çıkan, toplumumuzu çürütmeye yeminli karşı-devrimci ideolojik savaşın halen iş gören bir aparatı pozisyonunda "üretim"e devam ediyor. İhtiyaç kalmadı mı tasfiye edilecek veya başka misyonlar yüklenecek her maşanın yaptığı gibi... Başlarda milliyetçi-mukaddesatçıydılar, şimdi islamo-faşist bir çizgide üretim yapıyorlar!

"Sol"un (en yaygın ve sınırları belirsiz tanım genişliği çerçevesinde) kendi apolitizmini, çocukluk hastalıklarını, tıkanıklıklarını aşamadığı ve toplumsal meşruiyetini sağlamlaştıramadığı bir zeminde, solculuğa ve devrimciliğe yönelen bir başka saldırı olarak ortaya çıkıyor "Muro".

Bir yanıyla çarpıtmak için ne yapılırsa yapılsın "ahlaklı, kimsenin söyleyemediği gerçekleri dillendiren" ama mahallenin (bazen sevimli) delisi olmaya devam eden bir devrimci delikanlılık tipolojisinin toplumsal bilinçteki yaygınlığı, diğer yanıyla onuruyla, yüklendiği her tür acıya rağmen olgunlukla bu acısını sırtlayan, gelecek umudunu yeniden-üretebilen akıl ve yüreği de taşıyan bir devrimcilik profilinin yalıtılmışlığı...

"Muro" bu iki kimliğin kendini dayattığı noktada beliren bir saldırı figürüdür. Anti-emperyalizmle kuşanmış bir işçi sınıfı devrimciliği dışında başka bir toplumsal muhalefetin gerçekliğinin kalmadığı koşullarda, sermaye ideologlarının kendi yarattıkları "devrimci hayaleti/karikatürü" üzerinden, devrimciliğe ve solculuğa saldıran bir figür.

Peki neden "devrimci karikatürleri" yaratıp, onunla dalga geçiyorlar?

Çünkü, kim ne derse desin, "Devrim" şu anda Türkiye için gayet gerçek ve günceldir! Dünya öyle bir hale gelmiştir ki, ağızlarıyla kuş tutsalar, devrimcilerin haklılığı fışkırıyor her toplumsal uğraktan. Ya Marx "hortluyor", ya eşitlik ve özgürlüğün, barış ve kardeşliğin güzelliği ve haklılığı...

"Devrim"e saldırmak için şu anda en muteber yol olarak "devrimciler"i rezil etmek(!) tercih ediliyor.

Para sever yapımcıların, toplumsal bilinçteki yaygın (çarpıtılmış) devrimci tipini istismar edebilmeleri için solculuğun parodileştirilmesine yaslanan bir hakaretamiz hamlesidir "Muro".

Bu hamleyi kim alınacak, kim yanıt verecek?

Yüreği gerçekten devrim için çarpanların, konu malzemesi her ne kadar kendilerinden ve bu topraklardaki "devrimci" kimliğinden kaynaklanmasa da, bu alaydan rahatsız oldukları kesindir. Alınmaktan değil, sorumluluk duygusu nedeniyle...

Yanıt vermek ise, tepkiselliğin ötesine geçebilmekle ilgilidir.

Serhan Hisarlı - Mehmet Olcay