Marksizm Kendi Kendini Aşan Bir Dünya Görüşüdür

Henri Lefebvre'in, 'Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm' (Yordam Kitap Ocak 2009) çalışması, özünde hayli geniş ve alaşımlı bir kuram olan Marksizmin kısaltılmış ama pek de birbirinden kopuk olmayan bir incelemesi...

'Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm'de Marksizmin zengin uğraklarından felsefe, ahlak, sosyoloji/tarihsel maddecilik, ekonomi ve politika meseleleri irdeleniyor.

'Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm', 20. yüzyıl kapitalist sisteminin karmaşık olgusundan, olası devrimin biçimi ve niteliğinin daha açık görülmesini kolaylaştıran belirli bazı eğilimler çıkarılması bağlamında, yardımcı bir kitap.

Marksizmi aşma tasarısının galiba pek bir anlamı da yok, geleceği de

19. ve 20. yüzyıl sona erdiğinde, ardımızda bıraktığımız iki yüzyılın bir başkaldırı ve devrimler yüzyılı olduğunu gördük.

K. Marks-F. Engels'in kapitalist sistem içindeki çelişkilerin derinleşmesi, bu sistemin ihtilalci yoldan alaşağı edilmesi ve sosyalizme geçilmesini söylediklerinden, işçi sınıfının dünya ölçeğindeki tarihsel rolünü açıklamalarından bu yana 150 yılı aşkın bir zaman geçti.

Marksizm karşıtlığı Marksizm'in tarih sahnesine çıkışından hemen sonraya tekabül ediyor. Burjuvazi, devrimci kuramın kendisi için nasıl bir belâ olduğunu sınıfsal sezinleyişiyle gecikmeden anlamıştı. Denilebilir ki, o zamanlardan günümüze dek, toplumsal düşüncenin tarihi ve ilk olarak Marksist kuramın güçlenme, gelişimi, zenginleşmesiyle işçi sınıfı ve onun bağlaşıklarıyla diğer toplumsal dinamikler arasında giderek daha nüfuz etme tarihi, Marksizm ile burjuva ideolojisinin tüm türleri arasındaki mücadelenin tarihi olmuştur.

Marksizm'i aşma ya da çağımızdaki güncelliği konusunda şüphe yayma/yaratma girişimleri pek de yeni bir şey sayılmaz. Bu mücadele süreci içinde çok açık olarak, genel bir temayül belirmiştir: Marksizm'e karşı saldırıların şiddeti ve keskinliği onun dünyadaki etkisinin büyümesine ve taraftarlarının çoğalmasına ve Marksizm bayrağı altında tarihsel kazanımların birikimine orantılı bir biçimde yoğunlaşmıştır.

Marksist kuramın geçtiği uğrakların ana arterleri, bundan başka dünya çapındaki ideolojik mücadelenin asal aşamalarını belirlemektedir. Marksizm'den ilham alan ve kaynaklanan dünya toplumsal mücadelelerin ileriye doğru yaptığı her güçlü hamleyi, yeni bir anti-Marksist kampanya izlemiştir. Fakat sınıf savaşımının diyalektiği böyledir sermaye sınıfı, durumları daralıp sarsıldıkça, ideolojik-politik hegemonyasını himaye etme uğruna tüm yedeklerini, yöntemlerini bir araya getirip kartlarını yeniden karmasıyla sınıf mücadelesinin ideolojik yanı o derece de önem kazanır.

Sosyalizm karşıtlarının Marksizm'e karşı dün olduğu gibi günümüzde de görülmemiş bir kesiflik kazanan salvolarının nedenlerini ve bu saldırıların taktiksel karakterini her şeyden önce zamanın niteliğinde, süre giden tarihi evrede aramak gerek.

Engels, kendisi ve Marks için: "bizim doktrinimiz bir dogma değil bir eylem kılavuzudur" demişti. Çarpıcı ve bazen gözden kaçırılan bir tespittir. Bu tespiti atladığımızda Marksizmi biçimsiz, muhtevası boşaltılmış, canlılığını yitirmiş, bir kadavraya dönüşmüş, kuramsal temellerini mayınlamış oluruz. Ne ki Marksizm kuramsal temellerinin diyalektik ve her şeyi kapsayan çelişkilerle dolu bir devinim anlamında tarih kuramıdır.

Bu ötelendiğinde Marksizmin çağın pratik sorunlarıyla, her yeni virajda değişebilen güncel sorunlarıyla ilişkilerini koparmış oluruz.

'Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm' isimli çalışmanın bizce dikkate değer olan 'Sonuç' bölümündeyse "içerden" ve dışarıdan yöneltilen Marksizm'in "aşıldığı" faraziyelerine Lefebvre'in, gene Marksist felsefe, iktisat, sosyoloji ve siyaset alanlarından doğru cevap veriyor olması, ideolojik bir filtre işlevini görüyor.

H. Lefebvre'nin Marksizm'in "aşıldığı" faraziyelerine verdiği yanıt ise bir hayli çarpıcı: "Marksizmi aşma tasarısının galiba pek bir anlamı da yok, geleceği de çünkü Marksizm kendi kendini aşan bir dünya görüşüdür... Aşma teorisini de kendi içinde barındıran, hareketin/değişmenin teorisi olduğu için hareketli olmayı kararlılıkla isteyen ve eğer bir dönüşüm geçirecekse, kendi 'oluşum-süreci'nin iç yasallığına göre dönüşüme uğrayacak olan bir dünya görüşü nasıl aşılır?" (syf. 156)

Cengiz Kılçer