'Yuvarlanacağına koy ver gitsin, değmez'

soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan, Habertürk'ten Fatih Altaylı'nın bugünkü yazısı ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Okuyan'ın yazısı şu şekilde:

"Gerçekten de polis aşırılık yanlıları ile diğer gruplar arasındaki çizgiyi çekmiş ve ona göre bir operasyon başlatmıştı.

Ve belli ki, daha önceki aşırı sertliklerine yönelik eleştiriler yararlı olmuş olmalı ki, oldukça dikkatli davranıyorlardı.

Polis daha sonra gezi parkına da girdi, ama sadece oraya sığınan 'aşırı uçları' toplamak için.

Başbakan Erdoğan'la 10 gün önce, olayların başlamasının hemen ardından yaptığım programda ben de bunu anlatmaya çalışmıştım.

'Oradakilerin çoğu düzgün, aşırılıkla alakası olmayan apolitik insanlar' demiştim Başbakan'a."

Fatih Altaylı bunları yazmış. Şaşırtıcı değil, tıpkı yol arkadaşı Tayyip Erdoğan gibi freni patlamış, yuvarlanıyor.

Türkiye'nin dört bir yanında toplanan insanların sayısından, ne istediğinden haberi yok. Bu ölçekte bir kitlenin siyasi, ideolojik, sınıfsal, kültürel açıdan homojen olamayacağını bilmiyor.

Aşırılardan söz ediyor, kimi kastettiği anlaşılmıyor. Bazı ipuçları var. "Düzgün", "apolitik insanlar"a övgüler düzüyor.

Altaylı'nın "düzgün insan" kriteri bu: Apolitik olmak!

Günlerdir bu nakarat. Politik davranmayın, ciğerimi yiyin!

Politikayı Erdoğan yapsın, Altaylı yapsın, karşılıklı bir muhabbet bir muhabbet…

Gezi Parkı'nda ise kuş sesleri…

Gezi Parkı'nda örgütlü siyasetin dışında, hatta siyasete soğuk bakanlar var. Başkaları da… Ancak "aşırı"lar ve "aşırı olmayanlar" diye bir tasnifi hiçbiri kabul etmiyor.

Taksim Dayanışma Platformu'nun meşruiyetini ve kararlarını tanıyanlarla, tanımayanlar diye bir ayrım yapılabilir ancak...

Yapılabilir ama şunu unutmadan: Bu kadar geniş ve amorf olduğunu herkesin kabul ettiği kitleyi "bölmek" ve sonrasında "yok etmek" üzerine kurulu hükümet stratejisinin kendisi "kuralsız" olduğu için, bir yerden sonra provokasyon edebiyatı da karaya oturuyor.

60-70 bin kişinin üzerine gazla saldırmak, "kural" tanımamaktır. Bu vahşeti yaşayan ya da izleyen, Altaylı'nın deyimiyle artık "aşırı"dır, insansa "aşırı" öfkelenir. Siyasal akıl bu öfkeyi kontrol etmeye yarar, siyasete kanalize etmeye. Dün Taksim'de hem bir direnç hem de provokasyonu bastıran bir yaklaşım ortaya çıktıysa, bunda Altaylı'nın düzgün olmayan unsurlar dediklerinin, politiklerin büyük payı olmuştur.

Dahası var… Bu kitlenin içine siyasi iktidar tarafından serpiştirilmiş bir sürü provokatör yer alıyor. Onların işi "aşırılar" iddiasını güçlendirmek. Her tarafta çekim yapılıyor, on binlerce fotoğraf elden ele dolaşıyor, dikkatli gözler, bütün bu faaliyetleri hemen fark ediyor.

Altaylı ise…

Yuvarlanıyor.

Bir tercih yaptı, geri dönemiyor. Erdoğan'ın Gezi'yi ve Türkiye'nin dört bir yanındaki uyanışı ezmesi, kitleleri dağıtması için dua ediyor. Sonra… Her zaman olduğu gibi, "ben demiştim" diye yazacak.

Yok mu bir arkadaşı, yol göstereni, "düzgün" birisi…

"Yazma kardeşim, yazma… Unuttur kendini, tatile git, Taksim'i de Erdoğan'ı da, konusu olduğun mizahi yaratıcılığı izleme, dinleme…" diyecek.

"Hükümetin onca provokasyon girişiminden bir tanesi de sen olma!" diye uyaracak.

"Yuvarlanacağına koy ver gitsin, değmez" nasihatında bulunacak...

Kemal Okuyan -soL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni