Yiğit Bulut: Emperyal Türkiye istiyorum!

Yiğit Bulut uzun süredir “Türkiye fırsatı kaçırmamalı” diyerek gerçekleşmesi için “çırpındığı” projenin adını koydu: Emperyal bir Türkiye istiyorum.

Habertürk gazetesinde yazmakta olan Yiğit Bulut, Cumartesi günkü “Emperyal bir Türkiye istiyorum” başlıklı yazısında bir süredir dile getirdiği “güçlü Türkiye” projesini bir kez daha tartıştı.

“Bölgesinde ve dünya genelinde “etkin-aktif” bir Türkiye istiyorum” diyen Bulut, “Biliyorum bu başlığa bazıları çok kızacak, hatta o kadar abartacaklar ki, emperyal olma ile emperyalist olmayı, hatta faşiste doğru kaymayı bilerek karıştıracaklar. Önemli değil, kavramın anlaşılması adına ben bütün saldırıları göğüslemeye hazırım...” dedi.

Biz de Bulut’un yazılarından yola çıkarak bu “emperyal Türkiye”nin neye benzediğine ve benzeyeceğine baktık.

Geçmişini ve geleceğini bilen imparatorluk
Türkiye’nin Atatürk’ün sağlığında içe kapanmadan komşularıyla ilişkilerini geliştirdiğini söyleyen Bulut, “1938 ve özellikle 1946-1960 sonrası nasıl “komşularına sırtını dönen”, Avrupa ve Amerika’dan emir alan, NATO-IMF-Dünya Bankası üçgeninde “kendini toplayamayan” bir yapıya dönüştük?” diye soruyor.

Bulut’a göre yanıt, dışarıda “1900’lerden başlayarak “bizi geçmişimizden koparmak” isteyen güçlerin başta İngiliz etkisi olmak üzere her zaman devrede” olması, içeride ise “yerleşik düzen”. Bunların Türkiye’nin kendini toparlayarak ortak akıl oluşturmasına engel olduklarını savunan Bulut, “Şimdi uyanma ve “Bize ne oldu” deme zamanı... Evet, emperyal bir Türkiye istiyorum. Nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilen bir Türkiye!” görüşünü dile getirdi.

İmparatorluğun hedefi Balkanlar’dan Orta Asya’ya

“Dönelim emperyal Türkiye kavramına” diyen Bulut, “emperyal Türkiye”yi şöyle tanımlıyor: “Dikkat edin “emperyalist” demiyorum, daha açık ifadeyle “askeri gücünü kullanarak diğerlerini istediklerine zorlayan” bir ülkeden bahsetmiyorum. Etki alanı genleşmiş, geçmişiyle barışmış, binlerce yıllık kültürel bağlarına kavuşmuş, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, oradan Ortadoğu’ya uzanan bir Türkiye...”

Emperyal-emperyalist meselesi

Yiğit Bulut, “emperyalist”in tanımı olarak “askeri güç kullanan devlet” diyor. “Emperyal” için ise askeri güç kullanmadan etkin/aktif bir ülkeyi kastediyor. Oysa köken olarak “emir, otorite, imparatorluk” anlamlarını içeren Latince imperium’dan gelen emperyal, bugün kullanım olarak “imparatorlukla ilgili olan” demek. Emperyalist’in imparatorluk’tan farkı ise, kapitalizmin egemen olduğu dünyada büyük güçlerin imparatorluklar gibi yalnızca fetih yoluyla değil, başta ekonomik olmak üzere çeşitli farklı araçlarla başka ülkeleri kendilerine bağımlı kılmaları. Yani Yiğit Bulut, iki kavramı tam tersine çeviriyor.

Ancak, Yiğit Bulut aslında bu kavramları tersine çevirdiğini biliyor. 17 Ocak tarihli yazısını bitirirken Bulut “Dünün "özgürlükçüsü" bugünün "emperyalisti" sistemlerden bir örnekle bitireyim... Başkan Wilson şöyle diyordu: Bir ülke, oraya yerleşen sermayenin kesin egemenliği altına girer...” diyor, yani “emperyalist”in tanımı olarak “askeri gücünü” değil, “sermaye gücünü” kullanan ülkeyi anlıyor.

Bunu bilmesine rağmen Bulut’un “emperyal” sözünü kullanmayı tercih etmesinin sebebi, başta ABD olmak üzere bugün Türkiye’ye dair var olan projenin “Yeni Osmanlı İmparatorluğu” projesi olduğunu bilmesi.

“Yeni süper güç” hülyaları
14 Nisan tarihli yazısında Yiğit Bulut’a göre dünya üç ana merkeze bölünüyor. Üç merkezin belli olan ilk ikisi ABD ve bunun karşısındaki Rusya-Hindistan-İran-Çin. Artık yıllardır ABD’yle sadece ekonomik olarak değil, askeri olarak da çok önemli bir müttefik olan Hindistan’ın nasıl Çin’le aynı kampta olduğu sorusu bir yana, Bulut’a göre üçüncü merkez ise “Avrupa sınırından başlayan, Orta Asya'ya Azerbaycan ile giren, Hazar'a kıyısı olan ve Kuzey Irak ile İran'ın "bir bölümünü" de içine alan bir bölge”. Ve Bulut’a göre bu bölge tek elden yönetilecek.

Bulut, bu merkezin “yöneticisi” olarak İsrail’le Türkiye arasında bir rekabet yaşandığını, ancak Irak Savaşı’nı kazanamayan ABD’nin strateji değiştirdiğini ve bölgede yükselen güç ve müttefik olarak İsrail yerine kesin olarak Türkiye’yi tercih ettiğini belirtiyor.

“Tam bağımsızlık” çelişkisi

IMF ve AB’ye bağımlı olmaya da karşı çıkan Bulut, “Tam bağımsız bir Türkiye istiyorum… Her anlamda bağımsız!” diyor. Bulut, “Sevgili dostlar, tam bağımsız, ekonomik olarak kendi kaynaklarını "kendi insanı" ile paylaşan, "yerleşik düzenin" dağıtıldığı, Türk halkının "hangi etnik kökenden gelirse gelsin", vatandaş olarak "bu ülkenin" her şeyini kontrol ettiği bir ülke istiyorum...” diye yazıyor.

“Kaynaklarını kendi insanıyla paylaşan ülke”nin nasıl bir ekonomik model olduğu hiç anlaşılamasa da, AKP’nin ekonomik politikalarını destekleyen Bulut daha çok dışarıya odaklanıyor. Bulut’a göre Türkiye’nin bağımsız olmasının yolu, bankacılık sektörü başta olmak üzere “finansal pranga”yı kırmak.

Bulut, tüm yükselişini ABD’nin stratejisindeki değişikliğe ve bununla olan ilişkilere bağladığı Türkiye’nin, ABD’yle ilişkisinin niteliğine rağmen nasıl “süper güç” ve “tam bağımsız” olacağını söylemiyor.

Bulut’un analizinde es geçilen bir başka ve büyük önem taşıyan nokta ise, Türkiye’den bölgede etkin ve aktif bir “emperyal güç” yaratmak isteyen ABD’nin, bunu Türkiye’yi hangi amaçla kullanmak için yaptığı.

Yiğit Bulut bir ABD projesi olan “emperyal Türkiye”nin bölgeye kan kusturan emperyalistlerin taşeronu olacağından bahsetmese de, kendi satır aralarında bu rolü çoktan kabullenmiş olduğunu ve “emperyal dil”i benimsediğini gösteriyor. 25 Nisan Pazar günkü, ABD’yi ziyareti sırasında Türkiye’nin “yeni güç odağı” olarak algılandığını fark ederek nasıl heyecanlandığını anlattığı yazısında Bulut, Ermenistan için şunları söylüyor: “Türkiye ne Ermenistan ile işbirliği yapmak zorunda olacak kadar küçük bir ülke, ne de Amerikan Başkanı’nın ağzına bakacak kadar önemsiz. Ermenistan, var olmak için bizle 'olmak' zorunda, ya bu gerçeği görürler ya da bu 'diyardan' giderler!”

(soL - Haber Merkezi)