Yandaş kalemden savaş çığırtkanlığı: Türkiye'nin bölgeye müdahalesi şart!

Yandaş gazete Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, bugünkü yazısında savaş çığırtkanlığı yaparak Türkiye'nin Suriye sınırında müdahalesinin "şart" olduğunu savunurken "Türkiye'nin büyük İstiklal Savaşı'nı zafere erdirip yüz yıllık vesayetten kurtarılması için tam bir seferberlik lazım." ifadelerini kullandı.

Yandaş kalem İbrahim Karagül Yeni Şafak'ta yazdığı bugünkü yazısında Türkiye'nin güney sınırlarına müdahale etmesi gerektiğini savundu. Savaş çığırtkanlığı yapan Karagül, sınırların örgütlerin eline bırakılmaması gerektiğini ve bunun için teyakkuzda halinde olunması gerektiğini söylediği yazısında "Hiçbir devlet, hiçbir ülke, böyle bir müdahaleye sessiz kalamaz. Sınırlarının örgütlere teslim edilmesini kaldıramaz. Kuzey Irak ile Akdeniz arasında oluşturulan yeni harita, Türkiye'nin bütün güney sınırlarının örgütlere bırakılması anlamına gelmektedir. Yarın bir şekilde bu ülke yeniden toparlanacak, merkezi bir otorite tesis edilecektir. Fiili durum kalıcı olmayacaktır. Ancak güney sınırlarımızdaki yeni biçimlenme, bu fiili durumu kalıcı hale getirmeye ayarlıdır." ifadelerini kullandı.

PYD'nin de IŞİD gibi bölgesel kaosa yol açtığını iddia eden Karagül, "Türkiye'nin teyakkuzda olması lazım. Bugün yaşadıklarımıza birkaç ay sonra tedbir alma lüksümüz olmayacak. Bölgesel haritanın, yeni yapılanmanın, dizaynın, biçimlenmenin çok iyi okunması lazım. İç siyasetteki dizayn arayışları ile bölgesel dizayn arasındaki paralelliğeözellikle dikkat edilmesi lazım." dedi.

İbrahim Karagül'ün Yeni Şafak'ta yazdığı "IŞİD İslamı, HDP Kürtlüğü ve Türkiye için seferberlik…" başlıklı yazısının ilgili yerleri şu şekilde:

Türkiye çok ciddi bir durumla karşı karşıya. Coğrafyayı kasıp kavuran kaos fırtınası ülkemize yöneltildi, sınırlarımızı yoklamaya başladı. Bu fırtına etnik ve mezhep kimlikleri üzerinden servis ediliyor. IŞİD ne kadar bölgesel istikrarsızlık için bir araç olarak biçimlendirilmişse PYD de aynı şekilde istikrarsızlık için koç başı olarak kullanılıyor. Suriye'nin kuzeyinde son derece akıllıca belirlenmiş, PYD aklının çok ötesindebir strateji izlendiği ortada.

Türkiye'nin bölgeye müdahalesi şarttır
Daha önce devletlerle yönetilen coğrafya, bu sefer örgütler üzerinden şekillendiriliyor. Suriye'de oluşturulmak istene yeni harita, ülkenin bilinen sınırlarını değiştirip, kimlikler üzerinden bir bölünmüş Suriye bırakıyor önümüze.
Hiçbir devlet, hiçbir ülke, böyle bir müdahaleye sessiz kalamaz. Sınırlarının örgütlere teslim edilmesini kaldıramaz. Kuzey Irak ile Akdeniz arasında oluşturulan yeni harita, Türkiye'nin bütün güney sınırlarının örgütlere bırakılması anlamına gelmektedir. Yarın bir şekilde bu ülke yeniden toparlanacak, merkezi bir otorite tesis edilecektir. Fiili durum kalıcı olmayacaktır. Ancak güney sınırlarımızdaki yeni biçimlenme, bu fiili durumu kalıcı hale getirmeye ayarlıdır.
Bu yüzden de Türkiye'nin bölgeye müdahalesinin şart olduğunu, bu oyunu bozması gerektiğini savundum hep.
Yalan ve iftira o kadar gerçeğin önüne geçti ki, bu tespit“IŞİD'e destek" olarak pazarlandı. Oysa Türkiye'nin güney sınırlarının hiçbir etnik çevrenin denetimine girmemesigerektiğini, üstelik bölgede etnik temizlik yapan bir örgüte hiç teslim edilmemesi gerektiğini belirtmeye çalışıyorum. PYD'nin, bölgesel kaosa yatırım açısından, üslendiği rol ile IŞİD'in üslendiği rol arasında hiçbir fark yoktur. Biri etnik milliyetçilik üzerinden bu servisi yapıyor diğeri dini kimlik üzerinden.

Teyakkuz hali gerekiyor!
Türkiye'nin teyakkuzda olması lazım. Bugün yaşadıklarımıza birkaç ay sonra tedbir alma lüksümüz olmayacak. Bölgesel haritanın, yeni yapılanmanın, dizaynın, biçimlenmenin çok iyi okunması lazım. İç siyasetteki dizayn arayışları ile bölgesel dizayn arasındaki paralelliğeözellikle dikkat edilmesi lazım.
Türkiye istese de istemese de bugünden sonra hep teyakkuzda olmak zorunda kalacaktır. Suriye'deki çözülmenin sarsıntıları Anadolu içlerine, şehirlerimize kadar uzanacak. Eğer öylesine oturup beklerse Türkiye bu krizlerle yüzleşmede ciddi zorluklar yaşayacak.
Endişem sadece Türkiye ile sınırlı değil. Uzun zamandır, coğrafyayı adım adım saran kaosun, yayılma haritasına bakmak bu endişe için yetiyor. Bundan sonrasının daha feci olacağını öngörüyorum. Türkiye ve İran'ın da bundan ciddi biçimde nasipleneceğini düşünüyorum.
Ama Suriye-Lübnan hattından sonra asıl hareketliliğin Basra Körfezi'nde başlayacağını, krizlerin buradaki zengin ülkelerisaracağını, Arap-Fars ve Şii-Sünni çatışmalarının iki yıl içinde bu ülkeleri etkileyeceğini, nihayetinde Suudi Arabistan'ı vuracağını, çok can yakıcı bir Mekke Savaşı'na tanık olacağımızı öngörüyorum...

...Siyasi iradenin Suriye sınırında önlem müdahalesi için acele ettiğini biliyoruz. Umarım bu hassasiyet en üst düzeyde tutulur ve sonuç verir. Yoksa bu ülkenin geleceği altında hepimiz kalacağız.
Çok güçlü bir toplumsal duyarlılık için, IŞİD İslamı'nın ve HDP-Kürtlüğü'nün çok ötesinde bir ortaklık bilinci için, Türkiye'nin büyük İstiklal Savaşı'nı zafere erdirip yüz yıllık vesayetten kurtarılması için tam bir seferberlik lazım…

Ha, bu arada, korkup sıvışanlar da böyle dönemlerde belli olur.