Taraf'lı sahada "sulh" çağrısı

Amberin Zaman'ın Aydın Doğan'la yaptığı "özel" röportajı önceki gün sürmanşetten yayınlayan Taraf gazetesi bir ilke daha imza attı. Bugüne dek şaibeli pek çok kaynaktan servis edilen haberlerle çıkan gazete bu kez, Aydın Doğan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'a "Açık Mektubu" anlamına gelebilecek röportajla "biricik"liğini kanıtladı.

soL (HABER MERKEZİ) Aydın Doğan röportajıyla bir kez daha kendisinden söz ettirmeyi başaran Taraf gazetesinin, büyük bir gazetecilik başarısı gösterdiği öne sürülen köşe yazrı Amberin Zaman, peşi sıra, Ruşen Çakır ile Mirgün Cabas'ın sunduğu NTV'deki bir programda izlenimlerini aktararak, iyiden iyiye gerilen Doğan-Erdoğan ilişkisinde arabuluculuk görevi de yapmış oldu.

Amberin Zaman, "benim izlenimim şu oldu: Aydın Doğan, bu işi daha fazla büyütmek istemiyor. Doğan ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın çevresinde bulunan danışmanları ima ederek 'benim seninle bir problemim yok! Bunu başkaları yarattı' diye konuşuyor. Ben uzlaşma havası sezdim..." diyor.

Amberin Zaman katıldığı programda, Aydın Doğan'ın, şirketine kesilen son cezanın yol açabileceği kötü gelişmelerden bahsederken, gazetede yayımlanan röportajda yer almadığına göre,"off the record" diyebileğimiz, "benim bu kadar işçim var. Onları çıkaracak mıyım?" ifadesini de aktarmayı ihmal etmedi.

"Cumhuriyette anlaşamadık ama, demokraside bir arada yaşayabildik"
Aydın Doğan, Amberin Zaman'a, bir medya patronunun tarafsız görünmek zorunda olduğunu düşündüğünden olsa gerek, hangileri olduğunu açık olarak belirtmese de, AKP ile arasında Cumhuriyetin kimi niteliklerine ilişkin düşünce farklılıkları olduğu itirafı dışında, siyasi içerikten muaf açıklamalarda bulundu.

Doğan, kendisi ve sahibi olduğu medya grubunun yöneticileri, yazarları gibi AKP'nin de "demokrasi" istediğini, bu yüzden Cumhuriyete ilişkin farklı düşüncelerine tolerans göstererek AKP'yi desteklediklerini özellikle vurguluyor. Tayyip Erdoğan'ın, Doğan medya grubunun, yazıp çizdikleriyle Cumhuriyetin değerlerini savunur görünen kimi gazetecilerinden şikayetini, iki-üç ayda bir bir araya geldiklerinde dile getirdiğinde de, bu kez Erdoğan'ın tolerans göstermesini, gazetelerinin hepsinin tornadan çıkmış gibi tek ses olamayacaklarını izah ettiğini aktarıyor.

Nihayetinde, bir dönem "demokrasi" çatısı altında iyi anlaşır görünen ikilinin bugün karşı karşıya oldukları duruma açıklık getirmeye çalışan Aydın Doğan sözü, yandaş medya olarak anılan sermaye gruplarının kendisiyle Erdoğan'ın birlikteliğini çekememeleri nedeniyle gelişen olaylara getiriyor.

Erdoğan bir türlü 'Avrupalı' gibi hissedemedi
Erdoğan'la en son 2006 Eylülünde görüştüğünü söyleyen Doğan, enflasyonu düşürdüğü ve ülke ekonomisini güçlendirdiği için kendisini çok başarılı bulduğunu ifade etmesine karşın, Erdoğan'ın, dönemin Türkiye'sindeki basın özgürlüğünün Avrupalı ülkelerdeki gibi oluşundan kendi payına özel bir anlam çıkarması gerekirken, sözü yine kendisi hakkında yazılanlardan ve yayımlanan karikatürlerden duyduğu hoşnutsuzluğa getirdiğini aktarıyor.

"Ergenekoncu değilim, gazetelerime 'AKP kapatılmasın' manşetleri attırdım"
2008 Eylül ayında "Deniz Feneri" olaylarının başlamasıyla Başbakan Erdoğan ile ilişkilerinin koptuğunu, sanıldığının aksine, Ergenekon'un AKP hükümetini devirme girişimlerinin parçası olmadığını, bu durumu Erdoğan'ın da çok iyi bildiğini söyleyen Aydın Doğan, kapatılma davası sırasındaki tutumlarına bakılırsa açıkça anlaşılacağını söyledi.

Doğan, "Tayyip Bey biliyor ki, Aydın Doğan birtakım güçlerle işbirliği yaparak bu iktidarın gitmesini veya bu partinin kapatılmasını istemez. Nitekim benim yayın grubum bu partinin Anayasa Mahkemesi'ndeki kritik zamanında 'AKP kapatılmasın' diye manşetler attı. Ben özel temaslarımda herkese, 'bu siyasi partiyi halk seçti, nasıl kapatırsınız' diye karşı çıktım. Biz onu bilerek yaptık yani... Tayyip Bey'i hep sürmanşete taşıdık, güzel duygularla verdik. Ben o dediğiniz derin güçlerle işbirliği yaparak AKP'nin önünü kesmek gibi bir niyetin içerisinde hiçbir zaman olmadım" dedi.

Siyasi iktidarın baskı ve yıldırma politikası izleyebildiğini bu yaşında öğrenmiş
AKP'nin 2007 genel seçimlerini de kazandıktan sonra Başbakan'ın yanına kümelenen bazı grupların ve özellikle de kendisine düşmanlığı olan yandaş medyanın etkisiyle ilişkilerinin bozulduğunu söyleyen Doğan, "Deniz Feneri olayında hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Siyasi iktidarlar yalnız baskı yapmıyor, yıldırabiliyorlar da..." dedi.

"Tayyip Bey, 'ya bu hafta açıkla yoksa önümüzdeki hafta açıklarım' dedi. Mitinglerinde, parti kongrelerinde 'vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin' diye slogan atıldı. Neyi açıklayacak diye günlerce düşündüm. Sonunda baktım Tayyip Bey, benim ona söylemediğim şeyleri söylemişim gibi gündeme getirdi" diyen Doğan, konusunda Erdoğan'dan talepte bulunmadığını, Ceyhan'da kurmak istediği rafineri konusunda ise, "orayı bizim Çalık'a söz verdim" yanıtı aldığını söyledi.

"Sadece Doğan medya grubuna baskı var"
30 yıllık yayıncılık hayatında siyasi yararcılık yaparak bir şey elde etmeye çalışmadığını, aksine, yayıncı olduğu için sürekli baskı altında kaldığını, işlerinde zarar gördüğünü iddia eden Doğan, verilen son cezanın da hiçbir teknik ve hukuki yönü olmadığını, basın sektöründe faaliyet gösteren başka herhangi bir şirkete yapılmayan incelemelerin ve baskının, sekiz ay boyunca takip edilerek kendi şirketine yapıldığını öne sürdü. Suçsuz olduğunda ısrar eden Doğan, Erdoğan'a konuya ilişkin bir mektup gönderdiğini, fakat yanıt alamayacağını da bildiğini belirtti.