Star başyazarı: Milli mücadeleye silah kaçırılırken bunlar ne yapardı acaba?

Star başyazarı Ahmet Taşgetiren, MİT tırlarından çıkan silahları savunmak için, "Milli mücadeleye silah kaçırılırken bunlar ne yapardı acaba?" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet’in MİT TIR’ları haberi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanve Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından “casusluk” olarak nitelendirirken, Star Başyazarı Ahmet Taşgetiren de “paralel yapı” dediği Gülen cemaati ile Cumhuriyet’in işbirliği yaptığını öne sürdü.

Taşgetiren, yazısında “KGB, Mossad, Muhaberat, CIA vs... Türk istihbaratına karşı bütün istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği. Bunu medya özgürlüğü adına alkışlayacak mıyız? Bunu KGB yapsaydı, ya da Muhaberat, bizim açımızdan casusluk olurdu, onlar açısından milli görev. Peki Paralel Yapı ya da Cumhuriyet gazetesi adına ne oluyor? Ne yapardı bunlar İstanbul’dan Anadolu’ya, milli mücadeleye silah kaçırılırken acaba? İngiliz istihbaratına malzeme mi taşırdı?” ifadelerine yer verdi.

Taşgetiren'in yazısından bir bölüm şöyle:

Türkiye’nin yeni bir Ortadoğu’yu hedeflediği açık. Bu coğrafyada 100 yıllık parantezin kapanmasını zaruri gördüğü, İslam dünyasının İslam dünyası haline gelmesinin dünya siyasetinin normalleşmesi için de kaçınılmaz olduğuna inandığı, bu hedefe varmak için Türkiye’nin Türkiye haline gelmesinin de kaçınılmaz olduğuna inandığı açık.

Ben bunun, Birinci Dünya Savaşının kaybedilmesinden sonra Osmanlı’nın hayatı sona erer ve o günün kadroları bu kaosun içinden bir Türkiye çıkarırken, Türkiye gündemine düştüğüne inanırım. Lozan, sadece o gün kurtarılabilenlerden ibarettir. Yoksa Lozan düzeni, bütün coğrafya ile birlikte Türkiye için de bir anormallikler yapısıdır.

Ben sadece “İslamcı kadrolar”ın değil, Türkiye’de azıcık tarih bilinci olan ve iradesini savaşın galiplerine eklemlemeyi gerçekçilik sananlar dışında tüm siyasi kadroların yüreğinde bu çemberi, bu deli gömleğini yırtma duygusu vardır.

“İslamcı kadrolar”a bu noktada sadece, “bu arzu doğru ama buna yönelmek Türkiye’yi riske sokar, bu düzenin kurucuları boğarlar” itirazı yapılmıştır. Bunun bedeli birçok siyasetçinin şahsında ödenmemiş de değildir. Demirel bile “Türkiye pistte take-off (havalanma) safhasına geldiğinde boynuna vurulur” cümlesini boşuna sarf etmemiştir.

Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına, “oyunu bozma”nın ya da “yeni bağımsız oyun kurma”nın bedeli ödetilmek isteniyor. Erbakan’ı bu sebeple çökertmişlerdi.

Şu anda en dramatik konumda olan ne biliyor musunuz?

Erbakan’ın partisini yönetenlerin, bu oyunda karşı cephede rol almış olmalarıdır. Hele bu işleri en iyi okuyan liderlerden birisi olan Muhsin başkan’ın partisini yönetenlerin durduğu yer...

Paralel yapı. O apayrı bir facia.

“Bir Cemaatin yoldan çıkış hikayesi.”

Bir gün, mesela seçimlerden Ak Parti zaferi yeniden çıkarsa, Amerika bile, Avrupa bile “Türkiye’ye yönelik gerçekçi politikalar” adına yeni durum değerlendirmeleri yapabilirler, ama Paralel Yapı’nın girdiği, örgüt çıkarı adına her şeyi feda etme çizgisi geri dönülmez bir uçurum yolculuğuna devam edecek gibi görünüyor.

Şu TIR olayları üstlenilen rolün vehametini çırılçıplak ortaya koyuyor.

İster Esed’in yanında, ister Rusya’nın, İran’ın, ister bütün Ortadoğu hesaplarına aykırı olmasına rağmen sadece İslami kadrolar iktidara gelmesin diye Suriye’nin batağa sürüklenmesine göz yuman Amerika’nın yanında... Bunların hepsine uyuyorlar, sadece Türkiye’nin çıkarlarıyla savaş halindeler.

Diyelim Türkiye MİT kanalıyla Suriye’ye yardım gönderiyor. Silah mı, ilaç mı, gıda mı?

Bu TIR’larda ne olduğunu bilmek herhalde en çok Esed’in, Rusya’nın, İran’ın, Amerika’nın, İsrail’in istediği bir şeydir.

Ve bizde savcı -jandarma işbirliği yapıp bu TIR’lara el koyuyor, dünyaya bilgi pazarlıyor.

- Alın işte Türkiye bu, diyor.

Ve şimdi bir medya organı, bir kere daha aynı istihbaratı pazarlamaya soyunuyor.

KGB, Mossad, Muhaberat, CIA vs...

Türk istihbaratına karşı bütün istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği.

Bunu medya özgürlüğü adına alkışlayacak mıyız?

Bunu KGB yapsaydı, ya da Muhaberat, bizim açımızdan casusluk olurdu, onlar açısından milli görev.

Peki Paralel Yapı ya da Cumhuriyet gazetesi adına ne oluyor?

Ne yapardı bunlar İstanbul’dan Anadolu’ya, milli mücadeleye silah kaçırılırken acaba?  

İngiliz istihbaratına malzeme mi taşırdı?