Dijital olarak yayımlanan haftalık soL Dergi’nin 19’uncu sayısı çıktı.
Dergi bu haftaki sayısında NATO Zirvesi’nin açığa çıkardığı büyük savaş hazırlığı, Erdoğan’ın bakanları ve dünyada sermaye düzeninin devleti şirketle ikamesinin ne anlama geldiği, Tekirdağ’daki tren faciasıyla bir kez daha ortaya çıkan TCDD gerçeği, dünyada ve Türkiye’de grev hakkına saldırıların yanı sıra pek çok güncel başlığa yer veriyor.
Gülay Dinçel “‘Devletin şirketle ikamesi’ Türkiye'ye özgü değil” başlıklı yazısında, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde tek başına Erdoğan’ın hırsları ya da sermaye sınıfının tercihleriyle açıklanamayacak bir sürecin söz konusu olduğunu ve sermaye düzeninin yönetici kadrolarının “işletme yöneticileri”ne eşitlendiği bir dünyanın çok ama çok büyük kazalara gebe olduğunu yazıyor.
soL Haber Ekibi “Erdoğan'ın yeni "bakanlar kulübü"nde kimler var?” başlıklı dosyada kumarhane sahibi, özel hastane patronu, tarikatçı, özel okul sahibi, nükleerci, damat gibi nitelikleriyle Erdoğan'ın yeni bakanlarının portrelerine yer veriyor.
Erhan Nalçacı “NATO zirvesinde sinyal ve gürültü” başlığını taşıyan yazısında temel bilimcilerin kullandığı “sinyal/gürültü” kavramından yola çıkıyor ve zirveden yayılan onca gürültünün arasından çıkan asıl sinyalin NATO’nun hazırlandığı büyük savaş olduğuna dikkat çekiyor.
Ufuk Gürbüzdal “NATO üsleri ve emperyalizmin damak zevki” başlıklı yazısında, Türkiye’nin NATO üyeliğinden itibaren kurulan Şirinyer, İncirlik, Kürecik ve diğer askeri üs ve karargahları ele alıyor.
Emre Köse “İran protestoları: Halkın talepleri, ekonomik kriz ve ABD faktörü” başlıklı yazısında İran’da bu yıl başında yeniden başlayan protesto gösterilerini ve ardında yatan etkenleri kaleme alıyor.
Önder Çerkezoğlu “TCDD: Sermaye düzeninde kamuculuk buraya kadar” başlıklı yazısında, Tekirdağ’daki tren kazasına yol açan faktörlere ve özelleştirme sonrası yeni kazaların kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.
Yıldız Koç “Grev: Savunma mı, hücum mu?” yazısında uzun yıllardır savunma mevzisindeki işçi sınıfının elindeki en büyük silah olan grev hakkının nasıl engellendiğini, içinin boşaltıldığını ve işçi sınıfı tarihsel çıkarları doğrultusunda mücadeleye dahil olduğunda bulacağı anlamı yazıyor.
Çağdaş Sümer “Bastille ve La Marseillaise: Fransız Devrimi’nin iki simgesi” başlıklı yazısında, devrimin 229. yıldönümü vesilesiyle, 14 Temmuz Bastille Baskını ve La Marseillais Marşı’nın sınıfsal anlamını hatırlatıyor.
Ekin Bulut “Ekmek, yurttaşlık, eşitlik: Fransız Devrimi ve kadınlar” adlı yazısında 5 Ekim 1789’da ekmek talebiyle gerçekleşen Versay Kadınlar Yürüyüşü’nü ve devrim yıllarında kadınların hakları için mücadelelerini yazıyor.
Yavuz Köroğlu “Sovyet satrancının bize kazandırdıkları” başlıklı yazısında, satrançta mutlak bir doğrunun olamayacağı, her pozisyonun bütün dinamikleriyle, karşı tarafı da dikkate alarak sistematik olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle doğan Sovyet okulunu ve büyükustalarını kaleme alıyor.
Kaan Terman “Ahlatçı mıyız veya ‘devrimci film’ neye denir?” yazısında, Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filmini ilericilik ve devrimcilik bağlamında tartışıyor.
soL Dergi'ye abone olarak yeni ve önceki sayılara ulaşmak için aşağıdaki görsele tıklayınız.