Sınav sistemi can pazarı

Milli Eğitim Bakanlığı sürekli karmaşıklaştırdığı ve sayısını artırdığı sınavlarla gelirini artırırken, mevcut eğitim sisteminin “temelini” oluşturan sınavlar, gençleri her geçen gün daha fazla umutsuzluğa sürüklüyor. Medya ise sergilediği tutumla adeta gençlerin intiharlarına çanak tutuyor.

Lise türlerine göre orta öğrenim puanlarının değişmesi, yüksek öğretim kontejanlarının sayısının her yıl değiştirilmesi, meslek yüksek okullarına yönelik uygulamaların belirsizliği sistemin eşitsizliklerini artırırken, bir yüksek öğretim kurumuna girmeye hak kazananların sayısı sınava girenlerin üçte birinden bile az oluyor. Bununla birlikte her yıl dershaneler için harcanan milyonlarca lira yüksek öğretim hakkının maliyetinin yüksekliğini gösteriyor.

Bu engelleri aşarak yüksek öğretim kurumlarından mezun olmaya hak kazananları ise yeni belirsizlikler bekliyor. İşsizlik ile yüzleşen üniversite mezunları bu kez de KPSS engeline takılıyor. Tüm bunlar her gün bir gencin daha umutsuzluğa sürüklenerek intihar etmesine neden oluyor.

ÖSS yaşam ile ölüm arasında
Kayseri'de ÖSS'ye hazırlanan öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada sorulan sorulardan birine bir öğrencinin verdiği “ÖSS, yaşamak ve yaşamamak arasında gidip gelmektir” şeklindeki yanıt durumu tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz Perşembe, 14 yaşındaki ilköğretim öğrencisi Yalçın Gencay Öktem SBS sonuçlarının açıklanmasının ardından intihar ederek yaşamına son verdi. Yalçın’ın intiharı ile birlikte SBS, ÖSS ve KPSS yüzünden intihar eden gençlerin sayısı yirmiye ulaştı.

Adana’nın Ceyhan ilçesinde, ÖSS’ye hazırlanırken polis memuru olan babasının beylik tabancası ile intihar eden 20 yaşındaki bir genç, Mersin’de SBS sonuçlarının ardından canına kıyan ilköğretim öğrencisi Tansu Özdemir, İzmir'in Konak ilçesinde ÖSS öncesi intihar eden 19 yaşındaki Onat, Isparta'nın Şarkikaraağaç ilçesinde ÖSS'den düşük puan aldığı için bunalıma girerek av tüfeğiyle intihar eden Zübeyde örneklerden bir kaçı.

Teşebbüsleri de sayarsak…
Gece yarısı sınav stresine dayanamayarak jiletle bileklerini keserek yaşamına son vermek isteyen 18 yaşındaki Özlem Ö., Adana’da ÖSS’ye hazırlanırken sınav stresine dayanamayıp çok sayıda ilaç içerek intihar teşebbüsünde bulunan üç kuzen, Ankara Ümitköy Anadolu Lisesi’nde ÖSS’den çıkar çıkmaz okulun 3. kat penceresine çıkarak intihar etmek isteyen Pelin ve Aydın’da sınava hazırlanırken bunalıma girip ilaç içerek kendini öldürmek isteyen iki genç ÖSS ve SBS sonucu intihar edip kurtulan gençlerden medyaya yansıyanları. ÖSS'de düşük puan aldığı gerekçesiyle Eskişehir’de Gazi Paşa mahallesinde oturan 17 yaşındaki bir genç, Ordu'nun Çaybaşı İlçesi'ne bağlı İlküvez Beldesi'nden bir genç kız YGS’de başarısız olduğu gerekçesiyle Karabük Kartaltepe Mahallesi'nden bir genç de intihar teşebbüsleri ile haberleşenlerden.

İntihara teşebbüs edip hayatta kalan gençleri de hesaba katarsak toplam vaka sayısı 100’ü buluyor.

KPSS de farklı değil
İşsizlik oranının hayli yüksek olduğu ülkemizde her yıl KPSS’ye memur olmak umuduyla yüzbinlerce kişi başvuruyor. Üniversitelerin çeşitli bölümlerinden mezun olmuş adaylar bir devlet kadrosunda çalışmayı “hak etmek” için umutlarını yılda bir kez gerçekleşen bu sınava bağlıyor. İşsizlik hayati bir mesele olunca da adaylar aylarca hazırlandıkları bu sınav için dershanelere yüzlerce lira yatırıyor, kazanamadıklarında sürüklendikleri derin umutsuzluktan ya bir sene sonraki sınava bel bağlayarak ya da intihar ederek çıkıyor.

Ya işsizlik ya ölüm
KPSS’ye müracaat edip atanamadığı için girdiği bunalım sonucu intihar edenlerin çok büyük kısmını atanamayan öğretmenler oluşturuyor. Veriler gerçekleri ortaya koyuyor: Ülkemizdeki eğitim fakülteleri her yıl yaklaşık 50 bin mezun veriyor. 2005 yılında mezun sayısı 44 bin iken KPSS’ye müracaat eden işsiz öğretmen sayısı 173 bine vardı. 2009 yılında mezun sayısı 49 bin iken KPSS’ye müracaat edenlerin sayısı 244 bine çıktı. Tüm bu yüksek rakamlara karşın AKP hükümeti döneminde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açılan kadro sayısı 10 binlerde kaldı ve öğretmen adayları sürekli bir beklenti içerisine sürüklendi. Atanmayı bekleyen öğretmen sayısı kadar ülkedeki öğretmen ihtiyacının da çok altında kalan bu rakamlar, maalesef yıllarca eğitim ve sınav sisteminin aksaklıkları içinde okuyup kendini yetiştirmiş çok sayıda öğretmenin canına kıymasına yol açtı. Liselere giriş sınavlarından, ÖSS’den geçen öğretmenler, yıllarca çalışıp hak kazandıkları mesleklerini yapamadıklarından adeta “hayat sınavından” sınıfta bırakıldı.

İntihar üstüne intihar
Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun (AYÖP) verilerine göre 2010 yılı itibariyle intihar eden öğretmenlerin sayısı 14’ü buldu.

Bursa’da vekil öğretmen olarak görev yapan 24 yaşındaki öğretmen Fikret Ercan, iki yıl önce girdiği KPSS sonucu bir yere yerleştirilemeyince bunalıma girerek intihar etti. Ercan’ın intihar notundaki "Artık yoruldum, çalışıyorum ama olmuyor. Ölümümden kimse sorumlu değildir. Sizleri sıkıntıya sokacak, onurunuzu zedeleyecek bir şey yapmadım. Yaşamış olsam bile yine başarılı olamayacaktım” ifadeleri KPSS’deki başarısızlığının yarattığı düş kırıklığını ortaya koyar nitelikteydi.

Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nden mezun olan, bir süre okullarda ücretli öğretmenlik yapan 27 yaşındaki İsmail Kızılok, 5 yıldır girdiği KPSS'yi kazanamayıp intihar eden Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Pınar Avcı, iki fakülte bir yüksek lisans programını bitirip öğretmen olarak atanamayan Adem Sarıusta adlı öğretmenler acı örneklerden birkaçı.

Başbakandan boş vaatler
“Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun, bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ve ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek. Hiç merak etmeyin!” Bu sözler bu ülkenin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında İstanbul'da yaptığı seçim konuşmasından alıntı. Başbakan Recep Tayip Erdoğan 2002’deki “KPSS’yi kaldıracağız” sözünü vermesinin üzerinden 8 sene geçmesine rağmen, öğretmen adaylarının önündeki bu engel halen duruyor. Hükümet üniversite mezunu öğretmenlerini atamazken, düşük ücret vererek çalıştırdığı ücretli, vekil ve sözleşmeli öğretmen yöntemini ise son sürat uygulamaya devam ediyor. Erdoğan boş vaatlerle halkı kandırdığını, sözünü tutmadığını bir kez daha ortaya koymuş oluyor.

Medya ikiyüzlülük yapıyor
Sınavlardan ötürü yaşanan intihar olayları basında geniş yer buluyor. Özellikle Milliyet, Hürriyet, Vatan gibi gazetelerin ilgi çekmek için her yolu deneyen internet yayınlarında haberler manşetten veriliyor.

Normal yayın akışlarında eğitim sistemine ve sınavlara ilişkin herhangi bir eleştirel değerlendirmesi bulunmayan bu gazeteler, yaşanan intiharların ardından meşruluğu sorgulanır hale gelen sınav sistemini az da olsa eleştirmek zorunda kalıyor.

“Sınav sistemi intihar ettirdi”, “SBS can aldı”, “Gencin ölüm sebebi KPSS” gibi başlıkları neredeyse bütün gazeteler kullanıyor. Haberlerin detayında da elbette yarış atına dönüştürülen öğrencilerden dem vuruluyor.

Yüksek öğretim ve ortaöğretim okullarına giriş sınavlarındaki başarısız öğrencilerin çokluğunun eğitim sisteminin başarılı olmadığını gösterdiğine dair bir tartışmaya yol açarken, sınavların gerçekten başarıyı ölçüp ölçmediği yapılan haberlerde tartışma konusu edilmiyor. SBS’de ve ÖSS’de “en başarısız iller” belirlenirken zayıf halka sınav sistemi değil o ildeki öğrenciler ve öğretmenler oluyor.
Ancak düzen medyası sınav sisteminin temelinde yatan eğitimin paralı olması sorunundan söz etmekten ise her daim kaçıyor.

Sınav baskısının yol açtığı sorunları anlatan gazetelerde, 14 yaşındaki bir çocuğun özel derslerle, dershanelerle sosyal hayatından vazgeçişi, büyük bir başarı öyküsü olarak anlatılıyor. Hatta intihar haberlerinin altına “SBS’de müthiş başarı” gibi haberlerin linkleri de konuluyor. İntihar haberinin sağında solunda boy boy dershane reklamları veriliyor.

Kısacası medya, gençlerin intiharını, onları intihara sürükleyen faktörlerin reklamını yapmak için bir fırsat olarak görüyor.

Her yıl yüz binlerce kişinin iş bulmak umuduyla başvurduğu KPSS ilgili haberler ise “KPSS’ye rekor başvuru”, “İşsizliğe çare KPSS” gibi başlıklarla sınava başvuran kişi sayısının fazlalığından dem vuruyor. KPSS’ye başvuran aday sayısı ile ataması yapılan aday sayısı arasındaki fark ülkedeki işsizlik sorununu bir kez daha gözler önüne serse de medya işin bu boyutuyla ilgilenmeyi tercih etmiyor.

Medya: yalan, çarpıtma, magazin.
Medya en çirkin yüzünü intihar haberlerini duyuruş biçimiyle ortaya koyuyor. Özellikle son olayda ölen öğrencinin ailesinden kimsenin açıklama yapmamasına rağmen, neredeyse tüm gazetelerde yalan ve uydurma açıklamalar ailenin ağzından çıkmış gibi duyuruldu.

Bunun yanı sıra basılı gazetesinde haberi manşetten veren Posta gibi pek çok gazete de ilgi çekmek uğruna bayağılığını sonuna kadar kullanarak olayı “Flaş: İnanılmaz İntihar Şekli” başlığıyla haberleştirdi. Medya, yaşanan acı olayı intihar eden Yalçın’ın yaşı, intihar şekli gibi unsurları da alet ederek olayı magazinleştirerek yansıttı.

Geçtiğimiz aylarda annesi dershane parasını ödeyemediği için intihar eden Soner Semih Sipahi ile ilgili çok sayıda haber yapıldı. Soner’in acı ölümünün üstünden birkaç hafta sonra kardeşi Samet YGS’ye girdi. “Kardeşi intihar etti, o yılmadı, YGS sınavındaydı” başlığıyla verdi. İki kardeşin özellikleri bakımından birbiriyle karşılaştırıldığı haberlerde, intiharın altında eğitim sisteminin paralı olmasının yattığına dair tek bir ifadeye bile yer verilmedi.

Yeni Şafak ve Zaman’ın derdi başka
Yeni Şafak gazetesi bugüne kadar yaşanan intihar olaylarının hiçbirisine en ufak bir yer ayırmamış. Zaman ise sorunu uzman yardımlarıyla hemen “çözüme kavuşturmuş”. AKP iktidarının uygulamalarına toz kondurmayan Zaman’a göre intiharların sebebi aile baskısı. Zaman’ın konuyla ilgili haberinde eğitim sisteminin öğrenciler üzerinde yarattığı baskıdan bahsetmek yerine öğrencilere aileler tarafından uygulanan baskıya dikkati çekmeyi tercih etmiş. İntiharlara gerekçe olarak ailelerin ilgisizliğini veya baskıcı tutumunu göstermiş. Sınavlara ilişkin sadece, “İntihar girişimlerinin SBS ve ÖSS tarihlerinde sıklaştığı söyleniyor” ifadesine yer vermiş.

Stant kurmakla intiharlara çözüm bulunmaz
Geçtiğimiz haziran ayı boyunca çeşitli illerin emniyet müdürlükleri tarafından intiharları önlemek adına yeni bir uygulama başlatıldı. Çocuk Şube Müdürlüğü çocuk polisi ekipleri sınav dönemlerinde yoğunlaşan “intihar vakalarını önlemek için” okul önlerinde stant kurarak velilere tavsiyelerde bulundu.

Stant çalışmasının yürütüldüğü illerden biri olan Osmaniye’de, çalışma ile ilgili konuşan Emniyet Müdür Tayfur Erdal Ceren, "Başarısız olması durumunda çocuğa uygulanacak şiddet ve dışlamalar çocuk üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Böyle olunca da çocuklarımız ister istemez yanlış davranışlara sürüklenmektedir. Çocuğa uygulanacak baskı, şiddet ve dışlanma çocuğun evden kopmasına, kaçmasına veya bir çıkış yolu bulamayınca en son çare intiharı kurtuluş olarak görmesine neden olmaktadır” diyerek Zaman’ın intiharların asıl sebebinin eğitim ve sınav sisteminden ziyade aile baskısı olduğu tezini savunmuş oldu.

(soL - Haber Merkezi)