Selvi'den operasyon yorumu: Tek kelime ile yanlış

Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi Cemaat Operasyonu için, "Çok açık ve net olarak belirtmek istiyorum ki, Zaman Gazetesi basılarak Ekrem Dumanlı'nın, STV'den Hidayet Karaca'nın alınması yanlış. Kim yaparsa yapsın yanlışa itiraz ediyorum." dedi.

Dün başlayan Cemaat Operasyonu'na ilginç tepkilerden biri Yeni Şafak gazetesinin Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi’den geldi.

Özellikle 17 Aralık sürecinde hükümete verdiği destek ve ‘paralel yapı’ olarak andığı Gülen Cemaatine yönelik sert eleştirileriyle bilinen Abdülkadir Selvi dünkü operasyonu bugünkü köşe yazısında değerlendirdi ve “Tek kelime ile yanlış” yorumunu yaptı. Zaman ve STV yöneticilerinin gözaltına alınmasının, Zaman gazetesine giden polislerin Ekrem Dumanlı’yı polis otosuna bindirmelerinin yanlış olduğunu ve “Basına baskı yapılıyor diye dünyayı ayağa kaldıranların ekmeğine yağ sürüldüğünü”söyleyen Selvi, “Bu operasyonu yapanlar nasıl bir algı yönetimine hizmet ettiklerinin farkında mı? Yaptıkları Türkiye’yi dünyaya rezil etmekten başka bir işe yaramadı” değerlendirmesinde bulundu. 

Abdülkadir Selvi’nin “Tek kelime ile yanlış” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Güne operasyon haberleriyle başladık.

Zaman Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı ve STV yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca gözaltına alındı.

Üzüldüm mü? Evet üzüldüm.

Aynen 4 yıl evvel Mustafa Kaplan’ın bir gece yarısı alınıp götürüldüğünü haber aldığımda üzüldüğüm gibi.

Ayrıca operasyonun şeklini de doğru bulmuyorum.

Lafı eğip bükmeyi sevmem.

Aynen Ergenekon operasyonu kapsamında Ahmet Şık’ın, Müyesser Yıldız’ın, Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasını doğru bulmadığım gibi.

(…)

Tahşiye operasyonunu dört yıl önce Mustafa Kaplan’ın cezaevinden bana gönderdiği mektup üzerine öğrendim. 

Kaplan, mektubunda uğradığı haksızlıklardan söz ediyordu. 

Haksızlığa uğradılar. Paralel yapı çok zulmetti bu insanlara. 17 ay boyunca cezaevine kaldılar. El Kaide ile irtibatlı oldukları iddia edildi. İspat edemediler. Çünkü El Kaide sadece operasyona meşruiyet kazandırmak için bulunmuş bir kılıftı.

Tahşiyecilere yönelik operasyonda cemaatin polisleri iğrenç yöntemler kullandılar. 

Tahşiyecilerin bir araya gelip Risale-i Nur külliyatını okudukları dershaneye operasyon yapıldı. Orada 2 el bombası, mermiler ve krokiler bulundu. Operasyon kapsamında 122 kişi gözaltına alındı. 

Ancak 122 kişinin parmak izi, kan ve doku örnekleri incelendi, hiçbiri bombalardan alınan örneklerle uyuşmadı. Parmak izleri operasyonu yapan 3 polise ve bir de hâlâ tespit edilemeyen faili meçhul bir şahsa ait çıktı. 

Peki bunun hesabı sorulmayacak mı? 

Mağdur olan insanlar sahte suç delilleri oluşturularak kendilerine komplo kurulduğunu belirterek 30 Eylül 2014 tarihinde yargıya müracaat ediyorlar.

Burada suça iştiraki nispetinde o bombaları koyan polislerin, suç icat eden İstanbul Terörle Mücadele ve KOM müdürlerinin hesap vermesi ve varsa suçları nispetinde yargılanmaları gerekiyor. Aynı şekilde birçok hukuksuz dinlemenin altında imzası olduğu gibi buradaki dinlemelerin talimatını veren Ali Fuat Yılmazer de yargı huzuruna çıkarılmalı.

Tahşiye grubundan bir tehdit olarak ilk söz eden ise Fethullah Gülen. 6 Nisan 2009 tarihli konuşmasında Gülen, ”Tahşiye diye bir şey icat ederler, imkan bulunca bunlar da silahlanabiliyor” diyor. 

STV’deki “Tek Türkiye” dizisinde “Tahşiye” grubu bir tehdit olarak inceleniyor. Zaman ve Bugün Gazetelerinde benzer yazı ve haberler yayınlanıyor. Bunların ardından 30 Ocak 2010 tarihinde Tahşiyecilere yönelik operasyon yapılıyor. 

Fethullah Gülen’in 6 Nisan’da yaptığı konuşma ile Tahşiyecilere karşı operasyonun düğmesine basıldığı iddia edilebilir. Pensilvanya’dan gelen talimatla bu operasyon yapıldı denilebilir. 

Ama Zaman ve STV yöneticilerinin gözaltına alınması ne anlama geliyor? Zaman Gazetesi’ne giderek polislerin Ekrem Dumanlı’yı polis otosuna bindirmeleri doğru mu? Basına baskı yapılıyor diye dünyayı ayağa kaldıranların ekmeğine yağ sürülmedi mi? Bu operasyonu yapanlar nasıl bir algı yönetimine hizmet ettiklerinin farkında mı? Yaptıkları Türkiye’yi dünyaya rezil etmekten başka bir işe yaramadı. 

Ayrıca bir gazete binasından bir gazetecinin bu şekilde gözaltına alınmasına kimse itiraz etmese ben itiraz ederim. Yapılan doğru değil.

Şiddete bulaşmadığı, sahte suç ve delil üretmediği sürece gazetecilerin, ne suçu var? Kurtlar Vadisi’nde işlenen her konudan dolayı kanal yöneticilerini mi içeri alıyorsunuz? 

Dikkat ederseniz bir süreden beri paralel yapıya ilişkin yazılar yazmıyorum. Çünkü geçmişte Ergenekon’da olduğu gibi şimdi de paralel yapı diye bir çuval açıldı içine herkes doldurulmak isteniyor. Bunun paralel yapıyla mücadeleye zarar verdiğine inanıyorum. Ve buna karşı çıkıyorum.

Çok açık ve net olarak belirtmek istiyorum ki, Zaman Gazetesi basılarak Ekrem Dumanlı’nın, STV’den Hidayet Karaca’nın alınması yanlış. Kim yaparsa yapsın yanlışa itiraz ediyorum.”