Sanatçılar soL Gazetesi'ni değerlendirdi

1 Ekim'de yayın hayatına başlayacak olan günlük soL Gazetesi için çok sayıda aydın ve sanatçı değerlendirmelerde bulundu. Sanatçılar, yeni bir gazetenin önemli bir boşluğu dolduracağı konusunda ortaklaşıyorlar.

Günlük soL Gazetesi'nin Dayanışma Sayısı'nın dağıtımına başlanmasıyla birlikte, gerek tanıtım masalarına, gerek internet üzerinden belirtilen iletişim adreslerine çok sayıda destek mesajı ve katkı talebi geldi. Gazetenin hazırlık sürecine katkı koymak isteyen ya da dayanışma mesajı göndererek çalışmaları selamlayanların arasında aydın ve sanatçılar da var.

Emin İgüs : Gazetenin karşı durma, mücadele etme, eğilmeme ve birlikte hareket etme direnci yaratacağını umut ediyorum. Gerici, faşist yapılanmaların önünü almada köşe taşlarından biri olacaktır. İnanç, inat ve kararlılık ilkeleri en çok ihtiyaç duyduklarımızdır. "Türkiye Komünist Partisi’nin iradesiyle çalışmaları başlatılan, ancak bu iradeyi aşacak bir kapsayıcılıkla buluşmasını hedeflediğimiz soL..." yaklaşımı gazetenin en temel ve vazgeçilmez ilkesi olmalı ve şartlar ne olursa olsun bu ilkeden en küçük bir ödün verilmemelidir.

Kültür ve sanat alanında 1970'lerdeki ve 1980'lerin bir bölümündeki gazetecilik anlayışının yeniden yaratılması, kültür-sanat muhabirliğinin yaşatılması, sanatın ancak pazarlandığı sürece var olabileceği yaklaşımını yıkacak, araştırıcı-geliştirici bir gazetecilik özlemini gidermesini arzu ederim. Pazarlanan piyasa "iş"lerinden uzak, önüne konanı değil de peşine düşüp bulduklarını konu eden, tartışan, alan açan ve öneren bir anlayışı yürekten desteklerim.

Sorunu sadece eleştirmekle çözemeyeceğimiz gerçeğiyle hareket edip, yokmuş gibi görünen ya da yok sayılan, aslında bir hayli zengin olan sanatsal birikimimizin gün ışığı görmesi için destekleyici, yönlendirici ve örgütleyici olunması dileğimdir.

Can Kolukısa :Biz kitabın olmadığı kitabın çevrilerinin yapılmadığı 50’li yıllarda, kira ile kitap aldığımız senelerde Fransız Devrimi'ni, Victor Hugoları okuduk. Büyük kısmını yurt dışına gittiğimizde okuduk. Şimdi her şey var ama Elif Şafaklar, Orhan Pamuklar okunuyor. İnsanlar bu ayrıma ancak eğitimle varabilir ama gerçek anlamda bir eğitim de verilmiyor. O zaman bu gazetenin de tabi ki bu bilgiyi verecek, onlara doğru şeyi gösterecek ve de samimiyetle bütün sorunlarına, dertlerine sayfa açacak, pencere açacak bir yapıda olması gerekiyor. Çünkü sıfır noktasındayız. 10 senedir bir adım ileri gitmedik.

Tabii yeni bir günlük gazete çıkması benim gibi Türkiye de en azından sanat camiasının çok ilgisini çekecektir. Çünkü biz komünist partinin ya da herhangi bir ilerici partinin, mecliste şu an temsil edilmeyen partilerin, projeleri, ileriye dönük planları ile ilgili bilgi edinmek ayrıca Türkiye’nin sorunlarına nasıl bakıyorlar, Türkiye’nin sorunları için ne gibi araştırmalar yapıyorlar bilmek istiyoruz. Gençlere yönelik, eğitime yönelik, spora yönelik görüş açıları, Türkiye’nin temel sorunlarına yönelik Türkiye’deki ayrımcılık, din konusundaki ayrımcılık, etnik ayrımcılık ile ilgili projeleri nedir? Çünkü bunlar Türkiye’nin gerçekten çözüm bekleyen ve bugüne kadar da somut hiçbir öneri, ciddi bir öneri henüz ortaya konmamış bu konularda. Günlük gazete bu konularda bir sol partinin, bir komünist partinin yaklaşımı, Türkiye’nin bu sorunlardan etkilenen bütün kesimlerinin ilgisini çekecektir. Gazete komünist partinin meclis dışında da olsa bir siyasi güç olarak izlenmesine katkı sağlayacaktır.
Tabii ben gazeteci değilim ama bir gazetenin fonksiyonunu propaganda olarak görmeyip bilgi akışı sağlamak, partinin yaptığı araştırmaları, bütün geçmiş birikimlerini aktarması çok önemli. Buradaki en büyük hedef de benim için genç kuşaklar. Çünkü bugün görünen o ki, bugünkü meclisin yapısı ile Türkiye de değil 2023, 2040 senesinde bile hiçbir sorunu çözme umudu yok artık. Üstelik bir şekilde aksak da olsa kör topal yürüyen bir takım kurumlarında ne hale geldiğini hep beraber görüyoruz.

Bence gazete halkın diline yatkın olmalı. Çalışanların sorunlarına değinmeli. Gençlerin de bu gazeteyi sahiplenmesi lazım. “Bizim sorunlarımız bu gazetede yer alıyor” demesi lazım.

Orhan Aydın :Ülke ve dünya gerçeklerine emekçilerin gözüyle-aklıyla bakan, yorumlayan bir günlük gazete, elbette bir gereksinmedir. İçinden geçilen zaman artık her tür ortak değerin gericilik adına evrildiği, ulusal tüm varlıkların yandaşlara ve uluslararası tekellere peşkeş çekildiği, tüm hakların budandığı, eşitlik-özgürlük-adalet gibi kavramların bile içlerinin boşaltıldığı, ülkenin yarı açık cezaevine dönüştürüldüğü bir zamandır.

Irkçılık ve dinci gericiliğin tedavisi mümkün olmayan salgın hastalıklar olduğu bilinir. Oysa bu tür marazi hastalıkların tedavisi yalnızca sosyalizm ile mümkün. Günlük soL gazete bu anlamda aklını ve yüreğini birleştiren insanlığın sesi olarak hayat bulursa tarihsel bir görev de üstlenmiş olur.

AKP tarafından ele geçirilmiş-kuşatılmış-yandaşlatırılmış, korkunun esiri yapılmış medya popüler ve işbirlikçi bir söylemle günü gün etmenin peşinde. Bu yüzden de toplumdaki gerçekçi sanatsal ve kültürel ürünleri de görmezlikten gelmesi görevleri arasındadır. Birkaç gazetenin hakkını teslim etmekle birlikte genel yetersizlik can yakıcı. İnsan aklını zenginleştiren-ortaklaştıran yazı ve haberler yeni bir sanatsal kalkışmanın da önünü açacaktır. AKP saldırılarına karşı örgütlenen sanatçıların seslerinin duyulmaması, ürettiklerinin paylaşılmaması bir gerici dayatmanın sonucuysa, bunu kıracak ilk adım soL sayesinde atılabilir.

Gereksinmemiz olan eşitlik ve özgürlük için sanat üretmekse, bunun sesi soluğu olmak ancak komünistlerin çıkaracağı bir günlük yayın organı aracılığı ile olabilir.

Böyle bir soL'u alkışlarla selamlamak da bize düşendir.

Banu Fotocan : Öncelikle zor bir işe soyunuyorsunuz. Kolay gelsin.

Açıkçası ben eskiden daha fazla gazete okurdum. Farklı düşünceleri okumak iyi gelirdi bana. Şimdi hepsi aynı şeyi söylüyor, birbirleriyle anlaşmış gibi. Burada isim vermeyeceğim ama iktidar yanlısı, sermayenin elindeki ve tekel olmuş gazeteleri okumaktan sıkıldım. Yanlılar, güçlüler ve sadece onların doğruları doğru. Geri kalan herkes 'öteki'. Ötekileştirildi. Bazı haberlerle ilgili attıkları başlıklar 'bu olaya nasıl böyle yaklaşıyorlar, inanamıyorum' dedirtiyor. Zaten her gün yeni bir gündem yaratılıyor ve ayaklarımız yere sağlam basamıyor. Kendimizi güvende hissetmiyoruz. Ve yeterince endişeliyiz. Bir de üzerine çoğunluğun sesi olduğunu söyleyen, zaman içinde hiçbir konuda tutarlılık göstermeyen gazetelerin, köşe yazarlarının olaylara ve haberlere yaptıkları yorumlar gelince... Nefes almak gün geçtikçe zorlaşıyor. Bu yorumlar karşısında insan, insan olduğundan utanıyor.

Bir çürümenin içinde olduğumuzu düşünüyorum. Artık daha hızlı unutmuyor muyuz? Neden? Daha fazla göz yummaya başlamadık mı? Vicdan kavramı değişti sanki. İnsanın sınırları vardır diye düşünüyorum. Bir deney vardı. Adını hatırlayamadım. Deneklere elektrik verileceği söylenir (ama gerçekte verilmez). İzleyenlerden de tepkilerini göstermeleri beklenir. Bazıları daha ilk hamlede müdahale eder, bazılarıysa deneğe en yüksek elektrik verildiğinde müdahale eder. Neden aklıma geldi şimdi bu deney bilemiyorum. Ama sınırlarımız fazla esnekleşti gibi geliyor. Ve eğer 'bir kereden bir şey olmaz' demeye başladıysak geçmiş olsun. Çürüme...

Medya büyük bir güç. Bu gücü kötüye kullanıyor. Kendi iktidarını yaratıyor. İktidara hizmet ediyor ve ideolojisini yayıyor, sağlamlaştırıyor. Benim düşlediğim gazete ötekinin sesi olabilecek bir gazete. Olayların üzerini örtmeyecek bir gazete, farklı okumalar yapabilecek bir gazete. Benim sesim olsun. Hatta sorumluluğu üzerimden atmayayım. Ben orada konuşmaktan çekinmeden sesimi çıkarabileyim zaman zaman. Ben kendimce, birey olarak eylemlere katılırım ve haksızlık karşısında susmamaya çalışırım, imzamı çekinmeden atarım. Ama ben bunun dışında politik biri değilim açıkçası. Tüm bireysel çabalarım çevremi biraz daha dürüst, doğru ve vicdanlı tutabilmek için aslında. Ama ne yazık ki sadece kendi kapısının önünü süpürebilenlerdenim. Belki de başka bir yol bulamamaktandır...

Umarım konuşmak isteyen herkese açık olursunuz ve öteki ses olursunuz. Bir de minik dileğim var. Belki tiyatro eleştirisi yapmak isteyenlere açık bir gazete olursunuz. Çünkü artık tiyatro eleştirisi nerdeyse hiç yapılmıyor...

Ender Yiğit :Sol gazetesi öncelikle Türkiye sosyalist hareketinde eksikliği olan bir gazetenin boşluğu doldurması olacaksa eğer emekçi kitlelere, kol emekçilerine, iktidarın gerçek sahiplerine hitap edecek, onlara kendi iktidarlarının yani sosyalist devrim iktidarının Türkiye’yi özgürlüğe kavuşturacak, düzlüğe çıkartacak, insanları refaha ulaştıracak bir iktidar olduğunu anlatması gerekiyor. Dediğim gibi bu gazetenin hedef kitlesi Türkiye'deki işçi sınıfı ve diğer kol emekçileridir. Gazetenin özellikle bunlara hitap etmesi gerekiyor. Onların dikkatini çekmesi gerekiyor.

İşçi sınıfı ve emekçiler bu gazeteye sahip çıktıkları sürece elbette biz sanatçılar, aydınlar olarak her zaman yanlarında ve omuz başlarında onlarla birlikte bu gazeteyi destekleyeceğiz.

Bugün Türkiye içerden ve dışarıdan kuşatılmış durumda. Özellikle bu dinci bezirgân takımı Türkiye'de yeni bir sermaye oluşturdu. “Vahşi kapitalizm”den daha vahşi bir dönem yaşıyoruz. İşçilerin bir yığın hakkı ellerinden alınmış, el konmuş. Taşeron sistemi kurularak eski ortaçağ dönemindeki köle çalıştırır duruma düşmüştür Türkiye işçi sınıfı. Bunun destekçileri de elbette ki hem bu dinci, bezirgân, faşist iktidarı destekleyen gazeteler ya da ona göz yuman pohpohlayan kaybedecek bir şeyleri olduğu için, onun korkusuyla iktidara hizmet eden, önünde köpekleşip eğilen geçmişin büyük medyasıdır. Bu dediğimiz medya köpekleşmiştir. Bununla da mücadele edilecektir. Bu yanda da bir boşluk olduğunu düşünüyorum.

Ahmet Bilgin: Türkiye, sistemli bir şekilde muhafazakarlaştırma sürecinden geçiyor. Yüzlerce öğrenci, parasız eğitim istedikleri için cezaevlerinde tutuluyor. Sendikalar susturulmaya çalışılıyor. Ortadoğu, emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendiriliyor. Sanat susturulmaya çalışılıyor. SoL'un, bu karanlık günlerde gerçek haber ve yorumlarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşacağına inanıyorum.

Yandaş medya kültür-sanat sayfaları, popüler kültürü sanat diye sunarken, soL'un gerçek sanatın ve sanatçının sesi olacağını biliyorum. Muhafazakar sanat söylemlerinin tavan yaptığı, sanatın ve sanatçının sığlaştırılmaya çalışıldığı ve basının da buna sessiz kaldığı göz önüne alınırsa, biz sanatçılar için bir cankurtaran olma görevini de üstlendiğini düşünüyorum soL'un... SoL'un, emeğin, sanatın, birlikte büyümenin ve örgütlenmenin sesini, kitlelere doğru bir şekilde ulaştıracak önemli bir argüman olacağını şimdiden görüyorum. Yolun açık olsun soL...

Metin Coşkun: 'Gerçeği örgütlemek'. Düşüncesi bile heyecan verici! Ama bu o kadar da kolay değil. Bu amaçla yola çıkanlarla omuz omuza olmak gerekir. Bu büyük bir adım ve başarılı olmak zorunda. AKP giderek desteklerini yitiriyor, abandone bir boksör gibi. Devrimci bir günlük gazete iyi bir darbe olur.

Ulvi Arı :Şöyle bir şey düşündüm, devlet kavramı, erk kavramı bu zamana kadar halkın üzerine oturmuş bir kavramdır. Ama şöyle oturmuş bir kavramdır ister kapitalist, ister emperyalist, ister feodal, ister bizim gibi geri bırakılmış ülkelerin özelliği, halkını cahilleştirmek üzerine kurulmuş olmasıdır. Gelen giden erkler, yöneticiler, halkına kazık atmıştır. Hah! Sizin çıkaracağınız sol gazete de onlara kazık attıracaktır, yani hakla kazık attıracaktır. O anlamda çok önemlidir.

“Oku okut” “Abone ol, abone et” gibi klasik laflar etmiyorum ama genelde emek sermaye çelişkisi içerisinde, öyle bir günlük sol gazeteye ihtiyacı var Türkiye’nin. Ve bu gazete hatta Anadolu’nun en ücra köşelerine gidecekse, o zaman daha çok ihtiyacı var.

Sanatçı olarak şunu demek istiyorum: İnşallah çıkaracağınız sol gazetede spor sayfaları sanat sayfalarından çok olmaz. Çünkü spor, spor, spor içimiz dışımız spor, magazin, dizi vesaire oldu.
Ayrıca ben gazeteden, “aman şu olsun aman şu olmasın” gibi şeyler söylemeyeceğim ama lütfen felsefe, sosyoloji yazarlarımız, bunu halka indirgemeye çalışsınlar. Yani halka indirgemek demek kültürü düşürmek anlamına gelmiyor.

Ufuk Karakoç: 1950 yılından buyana ağırlaşarak süren bu yıpratıcı süreçte, kendilerini muhalif sanan gazetelerin amaçlarını gerçekleştiremedikleri ortadadır. Zaten böyle bir gereksinimden doğan haftalık soL gazetesinin artık günlük olması, kaçınılmaz ve gereklidir. Düşünülenden de daha büyük bir alanı kapsayacağından kuşkum yok. Hedefi, kapitalizmin, bu güzel ve haketmeyen ülkemize çöreklenmesini engellemektir.

Tarih boyunca faşizme en güçlü ve kesintisiz direnen dinamik, sanat olmuştur. Bunu çok iyi bilen baskıcı güçler, bu dinamiği yozlaştırarak amaçlarına ulaşmayı planlıyorlar. Somut örneklerini, özellikle son dönemde kültür-sanat kurumlarına ve kültür-sanatın kendisine yapılan müdahalelerle görmekteyiz. soL gazetesi, yozlaşmamış kültür-sanata yönelik şimdiye kadarki tutumunu inatla sürdürmelidir.

Gerçeklerin sadece söylenmemesi, örgütlenmesi gerektiği çok doğru bir saptamadır.
Benzer bir biçimde, Kemal Özer üstad da "şiir de, hayat da kurgulanmalıdır" demişti yanılmıyorsam. Evet kurgulanıp örgütlenmelidir gerçekler. İyice azalan alternatif medya, yanlı bakış açısı ile gerçek sandıklarını dayattı şimdiye kadar. Statükoyu ilericilik diye pazarlayan bir anlayışın medyasının da farklı olması beklenemezdi zaten. Yani, alternatif medyaya alternatif olma gibi de önemli bir misyonun günlük sürdürülmesi, gerçeklerin örgütlenmesi adına büyük bir adım olacaktır.

(soL - Haber Merkezi)