Muhafızlar 13 Eylül'de ne dedi?

Referandum sürecinde AKP'ye sınırsız destek veren köşe yazarları 13 Eylül'de yazdıkları ile AKP statükosunun yılmaz neferleri olduklarınını gösterdiler.

12 Eylül'de düzenlenen referandum öncesinde AKP'ye sınırsız ve koşulsuz destek veren köşe yazarları 13 Eylül günü de Erdoğan'a selam durdular.

Sayılarının çok olması yine bir şeyi değiştirmedi. AKP'nin ve Başbakan Erdoğan'ın bundan sonraki programı kapsamlı olarak açıklamamasının da etkisiyle köşeler neredeyse birbirinin kopyası oldu.

Ekrem Dumanlı: Ders olsun
Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, 'Ders olsun' başlıklı yazısında 12 Eylül öncesinde yazdıklarından milim şaşmadı: Propaganda şehveti cinnet sınırlarına dayanınca nezaket ve nezahet terk edildi. Saldırgan bir dil oluşturuldu. Ne üslubun ciddiyeti kaldı ne beyanın gücü. Sürekli ağız dalaşı yapan insanlara rastlandı. Daha da kötüsü, işi şiddete döken ayak takımına fırsat verilmiş oldu. Ayak takımı demem, bahse medar olan kişilerin saygın pozisyonuna rağmen değil kullanılan üslupla ilgilidir. Koskoca bir profesör, sırf 'Evet' dediği için Sezen Aksu'ya, 'Sazan Aksu' derse kendine gazeteci diyen bir parti yetkilisi de kalkıp 'Minik serçeydi deve kuşu oldu.' gibi pespaye bir dil kullanabilir. Daha kötüsü 'Evet' diyenler adeta linç edildi, toplantıları basıldı, fiilî saldırıya maruz kaldı. Bir halk oylamasının kampanyası böyle mi yürütülür?

Ali Bulaç: '12 Eylül'e Hayır'
AKP'nin büyük kentlerde zorlanmasına dikkat çeken Zaman yazarı Ali Bulaç, diğer köşe yazarlarından farklı cümle kuran tek kişi oldu. Bulaç'ın paradoks olarak tanımladığı durum ise ne kadar zeki bir yazar olduğunu bir kez daha kanıtladı: 'Hayır' diyenlerin tamamı değil, ama bir bölümü, özellikle kitleleri yanlış ve maksatlı olarak manipüle ederek "hayır deme" yönünde mobilize eden belli gruplar bundan 30 yıl önce gerçekleştirilen kanlı 12 Eylül askerî darbesinin anayasasına ve elbette zımnen askerî darbeye "evet" demiş oldular. "Evet" diyenler de askerî rejime ve anayasasına "hayır" dediler. Kısaca bu referandumun paradoksu, zahirde evet diyenlerin aslında hayır, hayır diyenlerin de gerçekte evet demiş olmalarıydı.

Fehmi Koru: Halkımız ve ülkemiz kazandı
"... İşçi haklarının memurların da yararlanabileceği biçimde genişletildiği..." şeklindeki referandum yorumu ile Fehmi Koru, AKP'nin Anayasa paketinin özünü açıklamış oldu. Koru 13 Eylül'de şunları yazdı: Yeni bir Türkiye var bugün ve halk tarafından da onaylanan anayasa maddelerinin yürürlüğe girmesiyle yeni Türkiye ileriye doğru daha kararlı adımlar atabilecek... Kadınlara, yaşlılara, çocuklara uygulanan ayrımcılıkların tersine çevrildiği, işçi haklarının memurların da yararlanabileceği biçimde genişletildiği, fişlemelere son veren, mağdurlara kapalı olan hak arama yollarını açan değişiklikler önemli. En az son askeri darbe olan 12 Eylül (1980) ile hesaplaşma imkânının doğması kadar önemli hem de...

Türkiye'nin gözünü ileriye diktiğini, dünyanın en itibarlı ülkelerinden biri haline dönüşmekte olduğunu görmeyenlerin gözleri de halkoylamasıyla açılmıştır umarım.

Taha Akyol: Referandumdan üç ders
Referandumdan bir gün önce Cnn Turk'te Erdoğan'ı ağırladığı programda ne denli bir Erdoğan hayranı olduğunu kanıtlayan Milliyet yazarı Taha Akyol ise 13 Eylül'deki yazısında şu cümlelere yer verdi:

"Evetler Tayyip Erdoğan’ın gücünü daha da artırdı. Başbakan bu gücünü nasıl kullanacak? İtidal ve uzlaşmayla mı, sertlik ve öfkeyle mi?
Dün gece yaptığı konuşmada “evet diyen, hayır diyen, sandığa gitmeyen” bütün vatandaşları kucaklaması, “birilerini incittiysem özür dilerim” diye konuşması güzeldi."

Tarhan Erdem: CHP ne yapacak?
Radikal gazetesinin seçim anketleri ve CHP'li olması ile bilinen yazarı Tarhan Erdem ise 13 Eylül'de şöyle yazdı:

"Halkoylaması sonuçları hepimiz için övünç kaynağıdır. “Evet” oyları nedeniyle bütün yurttaşlarımızı, övüncüme ve kabaran gururuma katılmaya davet ediyorum. Milletimiz, demokrasideki yetkinliğini, inanılmaz yalan ve propagandalarla yanıltılamayacağını göstermiştir."

Oral Çalışlar: Halka güveneceksin kardeşim
Radikal gazetesinin Cumhuriyet gazetesinden transfer ettiği ve yandaşlık basamaklarını hızla tırmanan Oral Çalışlar ise 'Halka güveneceksin kardeşim' başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:

"Kendisini 'en mükemmel solcu' olarak tanımlayıp da bu anayasa değişikliğine 'evet' dememek için bin dereden su getirenlerin şimdi nasıl bir durum değerlendirmesi yapacaklarını gerçekten merak ediyorum.

Türkiye’nin hem solu hem sağı artık statükoyla köklü bir şekilde hesaplaşmak zorunda."

Mehmet Altan: Yeni dönemin ilk analizi
Mehmet Altan belli ki 12 Eylül'de oylanan Anayasa paketinin yeterli olmadığını, daha da ileri gitmek gerektiğini düşünenlerden:

"Otuz yıldır, 'milli bir ayıp' halindeki 12 Eylül askeri rejimini tümüyle ortadan kaldıramadığımızı sorgulamak yerine, 'sınırlı, gecikmiş ve kısıtlı' bir değişim paketi karşısında, üstelikle de nefret duygularını iyice azdırarak bölündük. Bunun sebebi 'siyasal partici' olup, 'siyasal değişimci' olmamak mı? 'Cami' ve 'kışla' efradı olarak fanatik bir şekilde hayata bakmak mı? 'Siyasal rejim' kavramından uzak yaşamak mı? 'Askeri yargının' devam ettiği, askerliğin zorunlu olduğu yerde, siyasal iktidarlar değişse de 'rejimin sivilleşemeyeceğini' fark edememek mi?"

Cengiz Çandar: 12 Eylül'ün zincirleri kırıldı
12 Eylül'deki referandum öncesinde hayır oyu verecek olanları 'hastalıklı bir ruh haline sahip olmak' ile suçlayan Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar 13 Eylül'de de farklı bir şey yazmadı:

"Sonuç, Türkiye halkının, siyaset kilitlendiği noktada, anahtar olarak devreye girdiği vakit, 'skeri vesayet istemiyorum', 'demokratik bir ülke istiyorum', 'özgürlük istiyorum' iradesinin güçlü biçimde, tartışmaya yer bırakmayacak şekilde yansımasıdır.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, sonuç ortaya çıktıktan sonra yaptığı 'darbeci anlayış kaybetti' değerlendirmesi doğru ve isabetlidir."

Murat Yetkin: Karar EVET ama yetmez
Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin ise Erdoğan'dan beklentilerini şu cümlelerle anlattı:

"Halkın kararı ‘evet’ çıktı. Ama bu yetmiyor. Bu kararın daha fazla demokrasi ve özgürlükler yönünde geliştirilmesi, tek tip sisteme gidiş yönünde istismar edileceği endişelerinin giderilmesi gerekiyor. Sorumluluk artık neredeyse tek başına, ciddi bir destek bulan Başbakan Erdoğan’ın omuzlarında."

Hasan Cemal: Evet, demokrasi kazandı ama daha çok şey var demokrasi konusunda yapılacak!
Milliyet yazarı Hasan Cemal de yazacak başka bir şey bulamayıp Erdoğan'ın 12 Eylül akşamı yaptığı konuşmaya övgü düzenlerden:

"Tayyip Erdoğan’ın 'Geçmişe takılıp kalmadan ileriye bakalım' demesi, kampanya sırasında maksadını aşan sözlerinden dolayı özür dilemesi, gergin bir kampanya sonrası siyasal ortamı yumuşatmaya çalışması olumlu bir tutumun altını çiziyor."

Yıldıray Oğur: Gecenin kaybedenleri
Taraf gazetesinin yayın koordinatörlerinden Yıldıray Oğur küfür yazılarına 13 Eylül'de de devam etti:

"Türk solu: 'Türk solu' olarak kaldılar. Herkesten daha çok 'hayır' için kendini paralayan sosyalist sol 30 yıl sonra Kenan Evren’le aynı oyu vererek tarihi bir rezalete imza attı. Bir kısmı CHP’ye katılır, diğerleri de iyice TKP ve Oda TV’nin temsil ettiği sosyalist sağa kayar. Ama bu referandumdan sonra bir daha iflah olmazlar."

(soL - Haber Merkezi)