Metin Göktepe: Bu yürek hiç susmayacak

Metin Göktepe, “Bu haberi mutlaka izlemeliyim arkadaşlar” dedi. Her zamanki inatçılığıyla fotoğraf makinesini, kalemini ve kâğıdını alıp çıktı yola. Tarih, 8 Ocak 1996’ydı...

Haber Merkezi

Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin katledilişinin 19. yılını bugün geride bırakıyoruz. Gazeteciliğin tutuklanmakla, baskıyla ve sansürle en fazla imtihan ettiği bu dönemde Metin Göktepe bir kez daha bizlere sesleniyor: “Gazeteciyim” ve “Bu haberi mutlaka izlemeliyim arkadaşlar.”

'BU HABERİ MUTLAKA İZLEMELİYİM'
8 Ocak günü Ümraniye cezaevinde öldürülen iki devrimcinin cenaze töreni vardı. Haberi takip edecekler listesinde adı olmayan Metin Göktepe, büyük bir inatçılıkla habere yazdırdı kendini ve ekledi “Bu haberi mutlaka izlemeliyim arkadaşlar.”

Haberi yaparken, iş bölümü yaptığı Evrensel muhabirlerinden ayrılan Göktepe, diğer basın kuruluşlarından arkadaşlarıyla cenazeyi takip etmek için elinden geleni yaptı. Herkes polislerin “sarı basın kartı zorunluluğuna” ikna olup geri dönmeyi kabul ederken, o inatçılığını sürdürdü ve gözaltına alındı.

Gözaltında olduğu Eyüp Kapalı Spor salonunda polislerin vahşice saldırısına maruz kaldı. Olayın görgü tanıkları, polislerin “gazeteciye özel muamele” yapılmasını istemelerine defalarca şahit oldu.

'GÖZLERİM GÖRMÜYOR' DEDİ AMA..
Göktepe’nin “gözlerim görmüyor, durumum iyi değil” sözleri de fayda etmedi. Polisler, yoğun işkence sonrasında fenalaşmasına rağmen hastaneye götürmeyince, genç gazeteci Göktepe hayatını kaybetti.

Her şey ortadaydı, ancak önce dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “gözaltında bile değilmiş”, "teröristmiş", "militanmış" dedi. Sonrasında dönemin İçişleri Bakanı da benzer açıklamalarda bulundu. “Çay bahçesinde öldü” denildi, “duvardan düştü” denildi.

BEYİN KANAMASI VE BİR KIRIK
Ancak bu söylenenlerin hiçbirinin doğru olmadığı açıktı. Metin, kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucunda hayatını kaybetmişti. İşkence sonucunda vücudunun her yeri morluklar içindeydi. Bir kaburgası da işkence sırasında kırılmıştı Metin’in…

Göktepe’nin cenazesi binlerin katıldığı bir cenaze töreni ile toprağa verilirken hep bir ağızdan “Hepimiz birer Metin’iz” diye haykırıldı. Gazetesi Evrensel, “Bu yürek hiç susmayacak” manşeti attı onun için.

'CİNAYETİ POLİS İŞLEMİŞTİR TABİRİNİ BEĞENMİYORUM'
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olayla ilgili yaptığı açıklamada "Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum. Hadiseleri kendi sınırları içinde mütalaa etmeliyiz. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan suçu kim işlemişse odur. Polis teşkilatını yargılamamız yanlıştır. Ama üstünde polis üniforması olan A veya B şahsı işlemişse, yakasına yapışırız. Cinayet örtbas edilemez" dedi.

49 POLİS YARGILANDI
Olayın ardından İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından hazırlanan fezlekede 49 polisin yargılanması istendi. Daha sonra dava İstanbul’dan Aydın’a alındı. Kısa süre sonra dava bu ilden de Afyon'a alındı.

Mahkeme 24 Ocak 1997 tarihinde müdahil avukatların haberi olmadan sanık polislerin ifadelerini gizlice aldı.

SADECE 6 POLİS 'CEZA' ALDI
Metin'in ölümünün ardından yargılanan 49 polisten sadece altısı, 7 yıl 6 ay gibi düşük bir hapis cezasına çarptırıldı. Polisler, daha sonra çıkan af yasasından yararlanarak 1 yıl 8 ay hapis yattıktan sonra serbest kaldı. Metin Göktepe'nin katilleri arasında bulunan 6 polisin ceza almış olması ülke tarihinde bir ilk olmuş ve ilk kez gazeteci katilleri "ceza" almıştı.

Göktepe'nin gerçeğin peşinde, dürüst ve devrimci gazeteciliği 19 yıldır susmadan, inatla haykırıyor: Bu yürek hiç susmayacak...