Medyada temizlik sürüyor

Medyada AKP eliyle yürütülen tasfiye operasyonu tam gaz sürüyor. Oktay Ekşi'nin hakaret içeren ifadeleri, özür dilemesine rağmen yandaş medyaya kendisinin istifa etmesiyla sonuçlanan bir kampanya başlatılması için koz verdi.

Emin Çölaşan, Necati Doğru, Bekir Coşkun, Haluk Şahin, Mine Kırıkkanat, Mehmet Ali Kışlalı derken şimdi de sıra Hürriyet gazetesinin Başyazarı Oktay Ekşi’ye geldi.

Türkiye medyasında AKP karşıtı tavırlarıyla bilinen isimler birer birer kovuluyor ya da istifa etmeye zorlanıyor. AKP’nin uzun süredir kara listeye aldığı bu yazarlar, iktidarı hedef alan en ufak bir hareketlerinde ve açıklarında kendilerini hedef tahtasında buluyor.

Bakanlardan Ekşi’ye tepki
Hürriyet’in taşra baskısında, Ekşi’nin Perşembe günkü yazısında HES'ler ile ilgili hukuki sorunları aşmak için yasa taslağı hazırlayan AKP hükümeti üyelerine dönük olarak "Bu zihniyet analarını da satar" şeklinde bir ifade yer alması ile başlayan tartışma büyüyor. Ekşi, açıkça hakaret içeren bu sözleri için ertesi günkü yazısında özür dilemiş, "Okuyucudan tepki gelmese belki unutup gidecektik. Ama 'Bu düpedüz hakaret anlamına geliyor' türü uyarılar üzerine dönüp bakınca, itiraf edelim, 'Lafın hem ayarını kaçırmışız, hem de seviyesini çok düşürmüşüz' diye çok rahatsız olduk. Önce kimi rencide etmişsek tüm içtenliğimizle özür diliyoruz" diye yazmıştı.

İfadenin oldukça tepki görmesi karşısında Oktay Ekşi dünkü yazısında, “Eğer gazetecilik buysa ben bu zihniyetle mücadele etmem, savaşırım. Gereğini yapacağız zaten, göreceksiniz” diyen Başbakan’dan ve AKP’li vekillerden özür diledi. Ancak Ekşi'nin bu hatası, derhal kendisine dönük bir medya kampanyasının başlamasına vesile oldu.

AKP'li siyasetçiler ve medyadaki temsilcileri, bir kez daha "can sıkan" bir gazeteciye karşı böylesi bir fırsatı kaçırmadılar. Geçtiğimiz hafta Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu'nun da Abdullah Gül'ün araç konvoyu nedeniyle annesinin ambulansta öldüğünü yazan bir okurunun mektubuna köşesinde yer vermesi ve mektubun yanlış çıkması sonrasında Mutlu'ya karşı benzer bir kampanya başlatılmıştı.

“Biz kimseye hakaret etmiyoruz”
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Ekşi’nin yazısı ile ilgili olarak "Yani bu kadar kindarlık olamaz” diyerek bu “hakaret” karşısında sessiz kalmayacaklarını söyledi. Eroğlu, "Oktay Ekşi çok ayıp etti. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum: Ama biz tabi o söze oradaki gibi o şekildeki bir sözle cevap verecek değiliz. Ama bununla ilgili hukuki girişimleri başlatıyoruz. Ben avukatlarıma talimat verdim. Dolayısıyla avukatlar hukuki olarak ne gerekiyorsa yapacaktır" diye konuştu.

Eroğlu,"İnsanları tenkit edebilirsiniz kardeşim. Eksik iş yapmış olabiliriz, yanlış iş yapmış olabiliriz. Bunları tenkit etmek hakkınız olabilir. Ama bu kadar güzel tesisler yapıyoruz, ardı ardına toplu açılışlar yapılıyor. Tabiatı koruyoruz ve dünyanın en büyük ağaçlandırma seferberliğini yapıyoruz. Gözünüz bunu da görmüyor. Bu kadar insanlar nasıl kindar olabilir. Buna aklımız ermiyor. Hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yok. Tenkit edebilir, tenkit edene bir şey demiyoruz. Ama yaptıklarımızı da vatandaşımız görsün. Zaten görüyor ki vatandaş kaç seçimdir AK Parti'ye arka arkaya destek verdi. Referandumlarda destek verdi. Dolayısıyla milletimizin teveccühü bize yeter" ifadelerini kullandı.

“Hakarete tahammülümüz yoktur, bunu açıklıkla ifade edeyim. Bunlar çok çirkin şeyler. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Ben 2 gündür gerçekten bu yazıdan dolayı fevkalade müteessir oldum. Kabul edilebilir bir hakaret değil diye düşünüyorum” diyen Eroğlu’nun “Biz hiç kimseye hakaret etmiyoruz. Hiç kimseyi rencide etmiyoruz. Onun anasıyla, bacısıyla ilgilenmiyoruz” sözleriyse dikkat çekti.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Gerginliğe ve sıkıntıya taraf olmamaya çalışan hükümet üyeleri ve AK Parti hükümetinin bu nedenle istismar edildiğini görüyorum. Ekşi'nin kullandığı kelimeyi tekrar etmeyeceğim, aile terbiyem de buna müsait değil. Tabii ki ona cevap vermek için Ankara Çin Çin mahallesinde bir tanıdığım var” ifadelerini kullandı.

Bir grup AKP'li de Hürriyet gazetesine yürüyerek Ekşi'nin istifasını talep etti.

Basın Konseyi Başkanlığına devam
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi'nin istifa ettiği haberleri ile ilgili olarak ''Sanırım başyazarlıktan istifa etti. Sayın Ekşi'nin, Basın Konseyi Başkanlığından istifa etmesini daha uygun buluyorum'' dedi.

Ekşi, Arınç’ın sözleri üzerine "Ben de bunları şimdi televizyonda görüyorum. Bülent Arınç Bey, böyle bir beklentiden söz ediyor. Bu kendi beklentisi" dedi.

Dön de kendine bak!
Oktay Ekşi’nin hakaretamiz yazısının ardından yandaş medya, köşe yazılarında “sınırsız hakaret”i tartışıyor. Ekşi’yi birilerine hakaret etmekle suçlayan yazarların köşelerinde birilerini yerden yere vurduğu, argoya hatta küfre varan ifadeler kullandıkları biliniyor. Yazarlarının kaleminden çıkan birçok hakareti mazur gören yandaş medyanın şimdi Ekşi’yi topa tutması ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koyuyor. Anlaşılan “medya etiği” yandaş medyanın yeni aklına geliyor.

Söz konusu olan “hakaret” ise, işe önce yandaş yazarlardan başlamak gerekiyor. Ergenekon sürecinde davaya adı karışanlarla ilgili ortaya attığı sayısız iddia ve bu kişilere yönelttiği ağır ithamlarla ün yapmış bazı köşe yazarları var ki ağızlarından hakaret eksilmiyor. Ancak ne AKP ne de yandaş medya, her daim haklı olarak sert eleştirilere maruz kalan Türk medyasının son yıllarda seviyeyi iyice yere indirmesinin sorumlusu olan yandaş isimler hakkında tek kelime etmiyor.

Dün yandaş televizyon kanalı Beyaz Tv'deki 'Dinamit' adlı programda Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Ekşi’nin yazısına sert tepki gösterdi.
Kütahyalı, “Her türlü eleştiri yapılabilir ancak, kime olursa olsun bu yapılan ahlaksızlıktır, namussuzluktur, haysiyetsizliktir. 80 yaşına basmış, üstat olacak bir gazeteci bunu yapamaz” dedi.

Kütahyalı Aydın Doğan’a seslenerek “Zaten emekliliği de gelmiş Ekşi’nin haysiyet uğruna şeref uğruna, namus uğruna yazılarına son verilsin. Başbakan’ı ya da başka bir insanı, analarını satmakla itham eden adam yazmamalıdır. Yarın Oktay Ekşi’nin kapısına millet dayansa ‘Sen ananı satmış bir insansın’ dese ne hisseder. Yaşından başından utansın. Bu adam 27 Mayıs’tan bu yana bu ülkenin gazetelerinde yazı yazıyor. Kaç sene olmuş hâlâ yazıyor ve buna duayen mi diyeceğiz. Basın Konseyi denen ahlaksız bir kurumun da başında, bir de millete ceza kesmeye çalışıyor, sen kimsin. Oktay Ekşi denen zihniyetle, hükümete gerek kalmadan kamuoyu mücadele etmelidir" diye konuştu.

Kütahyalı, “Oktay Ekşi’ye ben yarın yazsam, ‘Sen ananı satmış adamsın’ desem Oktay Ekşi memnun olacak mı? Ananı satmak ne demektir. Anadolu’da anasını satan adama dürzi derler. Ben Oktay Ekşi’ye dürzi mi deyim? Bu denmez. Diyenin karşısında dikiliriz. Kılıçdaroğlu’na diyenin karşınsa da dikiliriz, Başbakan’a da diyene de. Öyle bir nefret ki isimlerini de veriyor. Oktay Ekşi bunun bedelini ödeyecek” derken aynı zamanda Dürzilere de hakaret etmiş oldu. Ekşi’nin “hakaretinden” ötürü özür dilemesini bekleyen Kütahyalı’nın Dürzilerden özür dileyip dilemeyeceği merak ediliyor.

Nejat İşler’e “faşist” demişti
Rasim Ozan Kütahyalı, "Faşist sanatçılar ülkesi" başlıklı yazısında Nejat İşler'i "yalancı ve sahtekâr bir muhaliflik" olarak tanımlamış, "Küçüklüğünden beri devletin okullarda ezberlettiği devletçi-milliyetçi söylemi hiç sorgulamadan üstünü 'solculuk' sosuyla kamufle ettin mi, işte sana oluyor 'muhalif ve sistem-karşıtı' Türk sanatçısı" sözleriyle eleştirdiği bu "feci modelin tipik örneklerinden" birinin de Nejat İşler olduğunu iddia etmişti. Kütahyalı, “Nejat İşler muhalif ve ezberbozan değil cahil ve faşist bir zihniyetin esiri olduğunu fark etmeli. Muhalif olmaya kendi iç dünyasının solcu söylemle örtülmüş faşizan saplantılarına muhalefet etmekle başlamalı" ifadelerini kullanmıştı.

Ardıç’tan daha küfürbazı var mı?
Sabah’ın “parlak” isimlerinden Engin Ardıç da geçtiğimiz aylarda hayatını kaybeden İlahn Selçuk ile ilgili olarak “Yaşıyor muydu?” sorusunu sorarak Selçuk’un zaten ölü olduğunu ima etmişti. Ardıç, “İlhan Selçuk yalnız kendi hayatını değil, ona inanan, ona güvenen, onun etkilediği yüzlerce çocuğu da bir vehme kurban etti.O seksenini geçince yatağında öldü, çocuklar otuzlarını bulamadan dağ başlarında, duvar diplerinde, işkence odalarında, darağaçlarında” sözleriyle Selçuk’u suçlamıştı.

11 Ocak 2010 tarihli yazısında Devlet Bakanı Egemen Bağış’ı yuhlayan üniversite öğrencilerine “diplomalı eşekler”, “p.ç kuruları”, “beton kafalılar”, “bağnazlar” demişti.

Ardıç, eski TKP üyesi işçi Mehmet Bozışık’la ilgili yalanlarla dolu yazısını "Bu tür yaratıklar beni hep çok eğlendirdiler” ifadesiyle bitirmiş, seneler önce hayatını kaybetmiş bir komüniste “yaratık” diyerek vicdanını rahatlatmaya çalışmıştı.

Engin Ardıç, 22 Temmuz 2010 tarihli yazısında Türkiye’de yaşayan Çingeneler için “…onları (Çingeneleri) hizaya sokma çabası boşunadır” demişti. Ardıç, Köstenceli bir Roman kadının kendisine para karşılığı ilişki teklif ettiğini ileri sürüp teklifi reddettiğini belirttikten sonra "Ne de olsa o zamanlar onları (Çingeneleri) ve hayatı tanımıyordum" diye yazarak Roman vatandaşları itham altında bırakmıştı.

Ardıç, Belçika'nın bölünmesi üzerine yazdığı köşe yazısını "Al sana fikir yazısı ulan puşt" diye bitirmiş, bu satırların Necati Doğru’ya atfedildiği şeklinde yorumlar yapılmıştı.

Bunlar kendini ne sanıyor?
Önder Aytaç’ın Hanefi Avcı ile ilgili sözleri ise “hakarette son nokta” idi. Aytaç, “Ben demedim mi size Hanefi Avcı'nın (ç)enesi ve para(digma)ları söz konusu diye. Adam her haliyle '...küçük dağları ben yarattım, büyükleri amcaoğlu...' diyor. Ama kabahat sende değil. Bende ve benim gibi olanlarda. Çünkü senin g...tünü biz kaldırdık. Ama kalkan g...ünü indirmek de benim boynumun borcudur Hanefi Avcı... Ve sen kimsin ya!.. Böylesi saygısızca bütün adli sistemi karalamaya çalışıyorsun...” şeklinde yazmıştı.

Şamil Tayyar, birlikte konuk oldukları bir programda Nedim Şener’e “Ya adam olursun ya da ben seni adam ederim” demişti.

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Hanefi Avcı ile ilgili olarak "İl Emniyet müdürleri örnek insanlardır. Evli bir kadın il emniyet müdürüyle düşüp kalkıyor. Allah aşkına bunun neresi özel hayat oluyor? Ahlaksızlık bu” demiş, yani Avcı’yı ahlaksızlıkla suçlamıştı.

Her daim ağzı bozuk: Emre Aköz
Aköz, sorgulanan Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’u üstü kapalı olarak “darbecilik”le suçlamış, Selçuk’un “paranoyak” olduğunu iddia etmişti. Aköz, Selçuk için “Avrupa’da olsa yüzüne tükürürler” demişti.

Nâzım’a da hakaret ediyorlar
Gerici edebiyatçı Yavuz Bülent Bakiler de Türkiye gazetesindeki köşesindeki “Her Şehre bir Nâzım Hikmet Heykeli” başlıklı yazısında, Nâzım Hikmet’i “itibar yoksunu” olmakla itham etmiş, siyasal yaşamından ailevi ilişkilerine kadar çeşitli konularda çok sayıda hakaret etmişti. Nâzım Hikmet ile ilgili olarak “Yârin yanağından gayri her şeyde/Her yerde hep beraber...” dediği halde, bilmem kaçıncı karısı Vera‘yı, her hafta bir defa da (Vera’nın) eski kocasına gönderdiği için mi üstün ahlâklıdır?” diye yazmıştı.

Bakiler’i bu yazısından dolayı eleştiren Ahmet Hakan ise başka bir “hakaretin” hedefi olmuştu. Vakit yazarı Abdurrahim Karakoç, Hakan için, “Edebiyattan zırnık anlamayan, edebten mahrum, sahibinin "havlama" için istihdam ettiği yaratık, ani refleksle saldırıya geçer” ifadelerini kullanmıştı. Karakoç, Hakan’ı kastederek “düdüklünün çakma oğlu sidikli” de demişti.

(soL - Haber Merkezi)