Kemal Okuyan: 'soL yalnızca bir gazete değil, bir iletişim ağı'

Dün Orhan Pamuk'la ilgili manşetiyle bir kez daha adından çok söz ettiren soL gazetesi üzerine Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan'la konuştuk.

Günlük soL gazetesi bugün 73. sayısıyla okurlarla buluştu. Dün Orhan Pamuk'un bir grup yazarla birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı tehdit eden mektubuna ayırdığı manşetiyle bir kez daha adından çok söz ettiren soL'u, Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan'la konuştuk. Okuyan gazetenin çıkışından bu yana yaşanan süreçten, Orhan Pamuk manşetine, soL'un okurlarıyla ilişkisinden gazeteye gelen eleştirilere kadar pek çok konuda görüşlerini soL portala anlattı.

"Gazete iyiye gidiyor"
Hemen başlarken, soL gazetesinin ilk 70 gününden memnun musunuz diye sormak istiyoruz. Hazırlıklar sürerken kafanızda şekillenen gazete ile bugünkü soL çakışıyor mu?

Bu soruya hiçbir zaman "evet" yanıtı veremeyeceğimizi bilerek başladık bu işe. Böyle bir Türkiye'de "tamam oldu bu gazete" denemez zaten, hele hele sınırlı kaynaklarla çıkarılıyorsa… Ancak doğrultu açısından, gazetenin gelişmesi açısından memnun olduğumu söylemek isterim. Sorun tek başına başlangıçta tasarladığımız gazete ile bugünkü soL'un ne kadar örtüştüğü de değil, çünkü düşüncelerimiz de belli ölçülerde değişmek durumunda. Öbür türlüsü olmaz. Hâlâ canımızı sıkan zayıflıklara sahip olsa da, gazetenin iyiye gittiğini samimi olarak düşünüyorum. Çok "acımasız" eleştirebilen ve değerlendirmelerine güvendiğim kimi dostlarımız da benzer bir kanaate sahip.

"Türkiye'de neredeyse herkesin pas geçtiği haberleri okurla paylaşıyoruz"
Gazetenin daha ilk günü "bu gazete değil" diyenler oldu. Hatta "günlük dergi çıkarmışlar" görüşü yaygın bir kesim tarafından dile getirildi. Eleştirilere ne kadar açık oldu soL, eleştirilerden ne kadar yararlandı?

Önce domuz gibi olacak, hiçbir şeye kulak asmayacaksın, sonra her şeyden yararlanacaksın. Başka alanlarda da böyle olabilir ama gazetecilikte herhalde bu kural daha geçerli. Her şeyden önce, "okur" var, okur beklentisi var. Bir de soL gibi adı belli, misyonu belli bir gazete söz konusu olduğunda bu beklentilerin içeriği de değişiyor. Çok daha seçici, külyutmaz bir okur var karşınızda. Buna ek olarak, Türkiye'de herkesin sözü olan alanlardan biri gazetecilik. Sürekli öneri geliyor, "şöyle yaparsanız, tutar", "sayfanın burasına böyle bir şekil verseniz, daha iyi olurdu" diyen o kadar çok kişi var ki… Bunlara kulak kapatacaksınız, bir yandan da değerli olandan yararlanacaksınız.

"Öte yandan, soL'da "haber yok" iddiası, eninde sonunda soL'u başka gazetelerle karşılaştırarak sınanabilir. Biz bu karşılaştırmayı sürekli yapıyoruz ve Türkiye'de neredeyse herkesin pas geçtiği büyük önem taşıyan haberleri okurla paylaştığımızı düşünüyoruz."

"Günlük dergi" saptaması bir eleştiriden çok bir teşhis değil değil mi ama?

Olabilir. Emin değilim ama sanırım soL'un ilk günü ortaya çıktı "günlük dergi" lafı ve yine yanılmıyorsam, bir gazeteci dostumuzun ağzından… Dostumuz derken de öylesine söylemiyorum, gerçekten dostumuz… Ancak bir gazeteyi ilk gününde yaftalamak ne kadar dostça bunu bilmiyorum. Biz bunu yapmıyoruz, yapmamaya çalışıyoruz. Bu bir gazete olabilir, bir makale olabilir, bir kitap çalışması olabilir. Bir açıdan çok da itiraz etmiyorum, biz yazıdan korkan bir gazete olmayacağımızı söylemiştik her şeyden önce. Gazetenin ilk günlerinde, aslında hâlâ tam olarak kurtulamadığımız sorunlar vardı "haber dilimizde", bunu da gönül rahatlığıyla kabul edebilirim. Öte yandan, soL'da "haber yok" iddiası, eninde sonunda soL'u başka gazetelerle karşılaştırarak sınanabilir. Biz bu karşılaştırmayı sürekli yapıyoruz ve Türkiye'de neredeyse herkesin pas geçtiği büyük önem taşıyan haberleri okurla paylaştığımızı düşünüyoruz. Zamanla bu açıdan daha güçlü hale geleceğimizden eminim. Bizim asıl sorunumuz haberin sunumunda ortaya çıkıyor. Yazıdan korkmayan, yazıya yer veren bir gazete için bu oldukça can sıkıcı bir sorun.

"Türkiye'nin en geniş muhabir ağına sahibiz"
soL'un başka gazetelerde yer almayan haberlere yöneldiğini söylediniz. Bunu okur nasıl karşılıyor? Bir de bugün Türkiye'de "haber" nedir?

Bu soruları yanıtlamadan önce Türkiye'de haberciliğin beslendiği en önemli kaynağın uzun süre devlet ya da sistem içi çatışmalar olduğunu hatırlatmak isterim. Birinci Cumhuriyet'in tasfiyesi sırasında ciddi bir gerilim yaşandı ve taraflar doğal olarak medyayı besledi. Bunun gazetecilik açısından kötü alışkanlıklar kazandırdığı açık. Şimdi bu mücadele büyük ölçüde bitti, en azından biçim değiştirdi. Medya bu açıdan haber sıkıntısı çekiyor. Peki bugün haber nerede? Haber emeğe dönük saldırılarda, Suriye'ye karşı sürdürülen kirli savaşta, Türkiye'nin gericileştirilmesinde. Bunları haberleştirebilecekler belli. soL'un avantajı bu başlıkların her birinde, bir ötekini çelmeyen tutarlı bir bakışa sahip olması. Buradan devam edeceğiz. Türkiye'nin en geniş muhabir ağına, okur olmakla yetinmeyen dostlara sahibiz, bunu organize etmeye çalışıyoruz.

Bu konuda da bir eleştiri var, "gazeteci olmayanlarla gazete çıkarıyorlar" deniyor.

Bakın benim gazeteci çok dostum var. Ancak dostluklarımın onların gazetecilikleriyle bir ilgisi yok. Türkiye'de birçok solcu, devrimci gazeteci, tekelci basında çalışmak zorunda kaldı, hâlâ öyle… Bunun olası sonuçlarından biri kişiliklerin örselenmesidir, kabus gibi bir ortam var. Buna direnenlerde ise kaçınılmaz olarak, o direnmeyi mümkün kılacak bir ego yüklenmesi oluyor. Bu elbette tercih edilir bir şey. Ancak yeni bir gazetede, üstelik de bir partinin kararı ile çıkan bir gazetede bunun zararlı olacağını düşündük. Ayrıca yeni bir yaklaşım, yeni kadrolar gerektirir. Bazı alışkanlıkları kırmaya çalışıyoruz. Zaten gazetecilik, öğrenilen bir şey, bir bakış açısı, hayatla kurulan bir ilişki türü. Üstelik soL'da gazetecilik deneyimi olanlar var elbette…

"Haber emeğe dönük saldırılarda, Suriye'ye karşı sürdürülen kirli savaşta, Türkiye'nin gericileştirilmesinde. Bunları haberleştirebilecekler belli. soL'un avantajı bu başlıkların her birinde, bir ötekini çelmeyen tutarlı bir bakışa sahip olması."

"Hiçbirimiz ombudsmanlığa özenmemeliyiz"
Buna karşın soL'un gazetecilik camiasında epey bir dostu olduğunu biliyoruz. Bu hem portal için hem gazete için geçerli. Bu birikimden yararlanmak gerekmiyor muydu?

Yararlanıyoruz, yararlanmaya çalışıyoruz. İnanılmaz destek veren gazeteci dostlarımız var. Bununla birlikte zamana bırakılmalı bazı şeyler… Gazetecilik alışkanlığının dışına çıkarmak durumundayız bu dostluğun, dayanışmanın içeriğini…

Bir örnek vereyim, Barış Terkoğlu, dünya iyisi, gözleri ışıl ışıl, birikimli bir arkadaşımız. Yalnızca iki kez yan yana gelme fırsatımız oldu, insan olarak sırtınızı hiç tereddüt etmeden, güvenerek dönebileceğiniz biri. Ancak soL çıktı, Odatv'de "tasarımı solun estetik birikimine hiç yakışmıyor" diye bir hoşgeldiniz yazısıyla karşılaştık! Kim yazdı bilmiyorum ama Terkoğlu'nun "bunu yazalım" dediğinden, en azından onay verdiğinden eminim. Dostlar birbirine karşı sussunlar filan demiyorum ama birbirimizle iletişim kurmanın yolları var. Gazetecilik hoyratlığı derken tam da bunu kastediyorum.

Böyle bir eleştiriye "gazeteci" yanıtı "Karmakarışık tasarımı ile Odatv'nin kimseye tasarım dersi verebileceğini sanmıyoruz" olurdu. Bunu yapmadık, şimdi söylemem de üzerinden geçtiği ve bizim Renan Bilek'le ilgili aynı özensizliğe devam edildiği için… Hiçbirimiz ombudsmanlığa özenmemeliyiz.

"Orhan Pamuk konusunda insaflı davrandık"
Orhan Pamuk'la ilgili kapak çok eleştirildi, "faşist" nitelemeniz de…

Yanılıyorsunuz, çok eleştirilmedik, bizi zaten eleştirenler fırsat bu fırsat diye hamle yaptılar ve bence büyük hata yaptılar. Orhan Pamuk'un mektubu ile ilgilenmeyecek olan geniş bir kesimin "bu ne ya" demesine neden oldular. Orhan Pamuk yanlış yapmış ama soL da adamın eline tabanca tutuşturarak daha büyük yanlış yapmış diyenleri bu başlıkta zerre umursamıyorum. Biz insaflı davrandık. Orhan Pamuk'ı ÖSO'cularla birlikte gösterebilirdik, bir patriot füzesinin üstüne koyabilirdik.

Mektubu tekrar tekrar okuyun. soL birçok kişinin düşüncesine tercüman oldu. Üstelik büyük haber değeri taşıyan bir mektubun geçiştirilmesini engelledi. Bize öfke kusanlar, barbarlıkları ortalığa döküldükçe daha da sinirleniyorlar. Böyle olmasaydı, Orhan Pamuk manşetinden iki gün önce kapağa taşıdığımız Antalya rezaletini sessizlikle geçiştirmezlerdi. Orhan Pamuk'un "kibarlığı"na, "insancıl" görünümüne bel bağladılar ancak liberaller yanılıyor. soL'a eleştiriden daha fazla kutlama geliyor.

"soL yalnızca bir gazete değil, bir iletişim ağı"
Gazetenin satış rakamları… Çıkmadan önce Birgün gazetesinde yayınlanan röportajınızdaki "25 binin altı başarısızlıktır" sözünüz çok eleştirildi. Bu iddiadan vaz mı geçtiniz?

soL okura ulaşmada şu ana kadar başarısızdır. Evet… Böyle bir hedef koymadan gazete çıkarılamayacağı açık. Bu iddiadan vazgeçerek gazete çıkarılamayacağı da…

Biz bu başarısızlığı kabullenmeden, kanıksamadan devam edeceğiz. Bugün soL'un ulaşabileceği de hak ettiği de bu kadar değil. Ancak "biz kendi okurumuzu yaratacağız" diyen bir gazetenin kendi kendine okur kazanması da olanaksız. Tanıtım yapmak için, etkili bir dağıtım için kaynaklarınız yoksa, başkasında olmayan olanakları kullanacaksınız. Henüz bunu yapmıyoruz. Bugün bir abonelik çalışması başladı. Büyük kentlerden yayılarak gidecek. Gazetenin okurunu sürekli hale getirmek durumundayız. soL, gazete alışkanlığı olmayan, gazete okumayı bırakmış bir okur biriktirmeye başladı. Bu son derece değerli ve büyük bir potansiyel. soLokur çalışması başlıyor. soL yalnızca bir gazete değil, bir iletişim ağı… Bu ağın örgütlenmesine girişiyoruz, doğal olarak soL'un okuru da artacak.

soLokur çalışmasından ne anlamalıyız? Türkiye'de başka örnekleri de var. Onlar gibi mi olacak?

Her gazetenin misyonuna uygun bir okurla ilişki mantığı vardır. Bu açıdan soL, çıkış amacına uygun bir örgütlenme yaratacak. Tartışan, üreten, yayan, gazetenin parçası olan geniş bir temas yüzeyi hedefleniyor. Oldukça heyecan verici.

soLokur çalışmasının gazeteyi çıkaran siyasi irade açısından nasıl bir anlamı var?

soL bu iradeyi gizlemeyi hiç düşünmedi. Öte yandan bir "parti gazetesi" olmayacağımızı söyledik, bu konuda sözümüzü titiz bir biçimde tutuyoruz. soLokur örgütlenmesi, Türkiye'de sosyalist düşüncenin yayılmasına yardımcı olduğu oranda, gündelik gelişmelere ilişkin sosyalist bir bakış açısını daha geniş kesimlere taşıdığı oranda TKP'ye yarar. Ancak, bu kadar önemli bir projeyi küçük, gündelik hesaplara kurban etmeyecek kadar deneyimli bir partiden söz ediyoruz.

"Birgün'ün ilanı ile ilgili tartışmalara kıyısından olsun girmeyiz. Biz tarafız. Siyasi dostluklarımız, insani dostluklarımız var…"

"Solda ortak bir gazete çıkarmak için her şeyi denedik"
Yeri gelmişken soL'un çıkmasından önce, solda ortak bir gazete çıkarmaya dönük çabalardan söz edelim. soL'un çıkışının bu çabaları kesintiye uğrattığına ilişkin bir düşünce var.

Şundan emin olun, günlük soL konusunda, ortak bir gazete için her şey denendikten sonra karar verildi. Önerinin sahibi biziz, ortada bazı yanlış anlamalar olduğu ortaya çıktı sonradan ama TKP'nin ortak bir gazeteyi engellediğine ilişkin dedikoduların hiç ama hiç karşılığı yok. Biz çok açık, samimi bir öneri yapmıştık olmadı. Bu konuya nasıl baktığımızı, bundan sonrasını nasıl öreceğimize 16 Aralık'ta İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlenecek soL ile dayanışma etkinliğinde açıklık getireceğiz.

Ortak bir yayın önerisinin bir tarafında Halkevleri, bir tarafında da ÖDP'nin olduğu biliniyor. Şimdi Birgün yeniden yapılandırılıyor. Bu süreçte "yol kazası" denebilecek bir olay da yaşandı. Sizce bütün bu arayışlar genel olarak solun etkisini artırır mı?

Birgün'ün ilanı ile ilgili tartışmalara kıyısından olsun girmeyiz. Biz tarafız. Siyasi dostluklarımız, insani dostluklarımız var… Her konuda görüş bildirme zorunluluğumuz ise herhalde yok. Birgün'ün siyaseten başarısını isteriz. Anlamadığımız ya da eleştirdiğimiz konularda görüşlerimizi söyleyebileceğimiz bir hukuğumuz ve kanallarımız var. Siyaseten ve insani olarak!

"16 Aralık'ta bütün dostlarımızı Abdi İpekçi'ye bekliyoruz"
Son bir soru: 16'sındaki etkinlik hangi amaçla düzenleniyor?

Söyleyeceklerimiz, paylaşmak istediklerimiz var. Gazeteye dair, Türkiye ve bölgeye dair, siyasi önceliklerimize dair. Öncelikle bu nedenle… İstanbul'daki soL okurlarıyla buluşmak, sanatçı dostlarımızla birlikte güzel, keyifli, öğretici, enerji ve heyecan verici birkaç saat geçirmek… Bu az şey değil. Bütün dostlarımızı, okurlarımızı ve katkıcılarımızı bekliyoruz. Sonra soL'a bir eşik daha atlatacağız, hep birlikte…

(soL-Haber Merkezi)