Fehmi Koru’dan 'Yetmez ama evetçiler'e: “Sabredin yahu!”

Referandum öncesi herşeye rağmen AKP’ye destek olunması gerektiğini savunan liberal köşe yazarlarının bazılarında görünen hayal kırıklığı, AKP’nin kalemşörlerinden Fehmi Koru’nun da gözünden kaçmadı. Tedirgin liberalleri teselli etmek görevi de tabi ki ona düştü.

Referandumda AKP’ye destek olan liberal köşe yazarlarının sloganı “Yetmez ama evetti” Onlara göre yeni anayasa tam olarak ihtiyacı karşılamasa da demokrasi yolunda atılan önemli bir adım olacak ve bir kere bu yola girilince de arkası gelecekti. Referandum öncesi bütün yazılarında bunu söyleyip herkesi "evet" oyu vermeye çağırdılar. Ancak son günlerde HSYK seçimleri ile zirveye ulaşan kimi gelişmeler bu kesimlerde belli bir hayal kırıklığı yaratmış görünüyor. Ahmet İnsel gibi sıkı bir 'evetçi'nin dahi, geçtiğimiz gün soL’da da haber olan yazısında* yaşananları demokrasi adına utanç verici olarak nitelemesi, bu kesime AKP adına yanıt verilmesi ve tedirginlerin teskin edilmesi ihtiyacını doğurdu. Bu görev için de Fehmi Koru’dan daha iyisi bulunamazdı!

Fehmi Koru dünkü yazısında rahatsızlık sebebi olarak değindiği konular hakkında kendi sorduğu sorulara dahi cevap vermezken liberallere sabretmelerini önerdi.

"Yaygaradan fazla etkileniyorlar"
Fehmi Koru 'yetmez ama evetçiler'deki rahatsızlığa teşhis koyarak başladığı yazısında, referandum öncesi AKP’ye destek verirken kader ortaklığı yaptığı liberal arkadaşlarının rahatsızlığını biraz küçümseyerek ve sürekli bir yerlerden etkilendikleri iddiasında bulunarak ele alıyor ve şöyle devam ediyor:

"(rahatsızlık) Sebeplerinden biri, referandum sonrası birbiri ardına sökün eden 'başörtüsü' odaklı gelişmeler: YÖK'ün yasağı yumuşatan kararı... Ak Parti'nin CHP'yi ve MHP'yi de yanına alarak sorunu hukuki çerçeveye kavuşturma arayışı... Bazı velilerin kız çocuklarını ilköğretim okullarına da başını örterek gönderme emrivâkisi... Cumhurbaşkanı eşinin kırmızı halıya çıkması ve Cumhuriyet Bayramı davetinin teke indirilmesi...

Bir diğer sebep de, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) için yapılan seçimlerin ortaya çıkardığı tablo. Sonucun bakanı bile şaşırttığını fark etmedikleri için, yargı mensuplarının tercihlerinin 'statükoya duyulan müthiş tepki' boyutunu göremiyor ve 'AKP yargısı' yaygarasından fazlaca etkileniyorlar."

Tadını çıkarmak varken...
Koru liberallere tedirgin olmaları yerine yeni anayasanın “tadını çıkarmayı” önererek şöyle devam etti:

"Kaygı ve tedirginlikleri uzaktan bile fark ediliyor 'Yetmez, ama evet cephesi'nin... Kendilerinin de savundukları hak ve özgürlükler alanında elde edilen olumlu gelişmelerin tadını çıkarmaları gerekirken, gözlerini aynı alanın henüz el atılmamış kısımlarına takıp 'Acaba yanlış mı yaptık?' karamsarlığına düşenler var."

"Hep yanlış anlıyorlar"
Koru köşe yazısına konu ettiği tedirginlik sebebi olan iddiaları yanıtlamak yerine sürekli olarak 'yetmez ama evetçiler'in süreci yanlış değerlendirdiklerini iddia etti. Koru şunları yazdı:

" 'Neden Kürt sorununda tıkanıklık bir türlü açılamıyor?' diye düşünüyorlar KCK davasına bakıp... Ya da, 'Din derslerinin zorunlu olmasına karşı çıkan Alevilerin itirazlarına neden kulak verilmiyor?' sorusunun havada kaldığını sanıyorlar...

Türkiye bir dertler kümesi 'başörtüsü', 'zorunlu din dersi' ve 'KCK davası' ile simgelerine kavuşan üç sorunun herbiri, farklı kesimleri ilgilendirse bile, hak ve özgürlüklerin herkese yaygınlaştırılmasını dert edinenler için eşit derecede önemli.

Çözüm arayışının neredeyse tek soruna indirgendiği, diğer iki sorunun fazla önemsenmediği görüntüsü, referandumda "Yetmez, ama evet" demiş olanları tedirgin ediyor."

"Demokratik süreci göremiyorlar."
Yazısının devamında tedirginleri yaşanan demokratik süreci görmemekle şuçlayan Koru şöyle devam etti:

"Aslında onlar da, 'Üniversitelerde başörtüsü serbestisini hukuki bir çerçeveye kavuşturayım, bunun için CHP'yi de mutlaka yanıma çekeyim' lüzumsuz hassasiyetini gösteren iktidar çevrelerinin hatasını tekrarlıyorlar. Türkiye'de atılan ileri adımların bir darbe veya devrim sonucu gerçekleşmediği, demokratik taleplerin sonucu olduğunu unutma hatası..."

"Başörtüsü başlığında halk ve iktidar örtüştü ama diğer başlıklar…"
Türban konusuna devam eden Koru, Kürt sorunu ve Alevilerin sıkıntıları gibi başlıklarda adım atılmazken türban sorununun, halkın taleplerinin hükümetin istekleriyle uyuştuğu için çözülmeye çalışıldığını belirtti. Koru şöyle devam etti:

"Ülkenin bütününü yanına çekerek lâikliğe yeni bir yorum kazandırmak da, bütün sorunları bir çırpıda çözme aculluğuna düşmek de hatadır. Türkiye'de rejim değişmedi, yalnızca halkın talepleri ile iktidarın cevabı arasında bir uyum (senkronizasyon) oluştu. 'Başörtüsü' yüzünden yaşanan hak ihlâlleri ve garip uygulamalar bugün ortadan kalkar, ardından çocuklarını kendi kültürleri istikametinde eğitmek isteyen Aleviler arzularına kavuşur, bir yandan da Kürtler ayrımcılık hissi duyurmayacak kültürel haklarının keyfini çıkarır... Mümkünse birbirine destek çıkarak..."

Hele bir başörtüsü çözülsün herşey hallolur!
Adet gereği 12 Eylül’e de değinmeden edemeyen Koru, yazısını demokrasi yolunun türbanın özgürleşmesinden geçtiğini iddia ederek bitirdi:

"Her üç sorunun, ilânihaye kalması amaçlanarak ülke insanı üzerine 12 Eylül'de (1980) geçirilmiş bir deli gömleği olduğunu unutmayalım. Kürtler kadar Alevileri ve her iki zümre kadar da Sünnileri hizaya getirmeyi amaçlayan bir müdahaleydi 12 Eylül. Sivil iktidarlara 'çözülmemesi için' yalnızca bu üç sorunu bırakmadı Kıbrıs sorununu da içinden çıkılmaz hale sokan 12 Eylül yönetimidir.
Mağarayı kapatan kaya 'başörtüsü' ile kıpırdadı. Arkası gelecektir."

(soL -Haber Merkezi)